Okay Gönensin, Türkiye’ de son kırk yılda gazetecilik dendiğinde ilk anılacak isimler arasındadır. Aydın- gazeteci bağlamında da aynı durum söz konusu. Fransızcadan yaptığı çeviriler, yazdığı yüzlerce makale, 1981 yılında başladığı yazı işleri müdürlüğü ile Cumhuriyet gazetesine kazandırdığı toplumun çeşitli sınıf ve mesleklerinden gelen okur kitlesi; gazeteyi, 12 Eylül darbesinden sonra cunta yönetimi hüküm sürerken demokrasi ekseninde bir entelektüel direnme odağı haline getiren ekibin başındaki isimlerden olması, aydın kimliğinin de hak edilmiş olduğunu gösterir.
Yabancı dile hakim ve literatürü farklı dillerden de izleyebilme, özümseme, düşünsel üretimi, ayağını memleketin toprağına basan verimlilikte yapabilme becerisi gibi, özelliklere sahiptir Okay Gönensin. Sadece yansıtmayla yetinmeyen, trendlerle, moda çıkışlarla meşgul olmayan; derinlikli, tevazuyla üreten, müdahale eden aydın tipinin temsilcilerindendir.
Baktığımız zaman, entelektüel hayata, kültür dünyamıza kalıcı izler, eserler bırakanların; hatta bir tür gelenek oluşturanların, bu azim ve sebatı gösterebilenlerden müteşekkil olduğunu görebiliyoruz. Bireyin nitelikli dönüşümü ağır işleyen uzun süreçleri gerektiriyor. Bu olguya katkı sağlama praxisinde Okay Gönensin, yetkin bir aydındır aynı zamanda.
Ürettikleri ile buluşmak için birikim, çaba ve içtenlikli bir arayış gerekir. Siz O’nu buluyorsunuz, O size gelmiyor. Bu sevindirici bir vuslat, her iki taraf için de. Çünkü her buluşma yeni bir adıma vesile oluyor. Birikimi zenginleştiriyor
Son kitabı Bu da Geçer Ya Hû* ile Okay Gönensin tam da bunu yapıyor. Hayatı daha kıymetli kılma ve erdemli yaşama arayışında yeni istikametler gösteriyor.
Bu toprakların galiba mineral yapısında var: Bir yanda rindane bir yaşam tutkusu, beri yanda mistisizme, tasavvufa derin bir hürmet. Bu bir antagonizma ama günahı vebali yok. Çünkü kimseye bir zararı yok. Aksine hayata değişik bir çeşni, tat katıyor. Bana göre, bin yılın en iyi türküsü, Haydar Haydar, bunun en mükemmel ifadesidir. Bir felsefi poetik metindir aynı zamanda.
Felsefe, pek sevilen, çok okunan bir dal değildir. Ancak, aklı başında her insan yaşamının bir evresinde hayat, kader, ölüm, sonsuz yaşam hakkında sorular sormuştur.
Hayat nedir? Hayatın anlamı nedir? Zaman nedir? Bu akış, gidiş ne zaman sonlanacak? Sonlanacak mı? Sonsuz bir yaşam var mı?
Kader nedir? Kaderimiz zaten irademiz dışında kurgulanmışsa biz bu senaryonun nesiyiz? Münzevi bir yaşam, kötülüklerden kaçış için yegâne yol mudur?
Bu soruların sorulduğu an, Felsefeye pek de farkında olmadan ,girilmiştir artık. Bu topraklarda rindane yaşam felsefeyi, felsefe de rindane yaşamı işaret eder. Doğal olarak doğu mistisizmi ağırlıklı Bu da Geçer Ya Hû. Ama, felsefi bir okumayla da, kitabın keşfedilecek birçok yanı olduğu, hemen fark edilir..
Okay Gönensin’in, duru Türkçesi ile yazdığı, Bu da Geçer Ya Hû isimli kitabı, insanın bazen yüreğinin daraldığı, dünyaya sığmaz olduğu, boğulma hissini yaşadığı zamanlarda bir oksijen terapisi gibi geliyor. Hele de yalanın bir başka yalanla doğrulanmasının bile kanıt sayıldığı şu post-modern zamanlarda, âlemi ibretle izleten bir optik gibi, Bu da Geçer Ya Hû.
Konfüçyüs, Şirazlı Sadi, Laozi, Buda, Mevlana, Sasani hükümdarı Nuşirevan, Edip Ahmet, Nobel edebiyat ödüllü Hintli şair Rabindranath Tagor, Harun Reşid, Hatim el Tai ve Kanbersiz düğün olmaz; Nasreddin Hoca… Kitaptaki referans isimlerden bazıları.
Erdemin, aklın, vefanın, dostluğun, cömertliğin, kadirbilirliğin, ahlaklı bir yaşamın yüceltildiği hisseler, öğütler, olaylar, öyküler kitapta insanı derinlere indiriyor. Hem çok okumuşlar için, hem az okumuşlar için geçerli kitabın bu işlevi.
Bir kez okunduktan sonra, kaldırılıp rafa konulacak gibi değil.
Bir anti-depresan. 21. yüzyılın depresyonun sınırınında yaşayan bireyi için, ne kadar kıymetli ve sağaltıcı bir etkisinin olduğu okundukça anlaşılacak cinsten. O yüzden başucu kitabı nitelemesi uygun düşüyor.
Okay Gönensin bu kitabıyla okuru kâh çıkarıyor gökyüzüne seyrettiriyor âlemi, kâh indiriyor yeryüzüne seyrettiriyor âleme…
______________________________________
* Yayınevi bülteninden
Hayat nedir, ölüm nedir; kader nedir, güç nedir, iktidar nedir; zulüm nedir, adalet nedir; hak nedir, hakkaniyet nedir; edep nedir, adap nedir, güzel nedir, çirkin nedir, iyi nedir, kötü nedir; akıl nedir, izan nedir, cehalet nedir; bilgi nedir, ilim irfan nedir, kime lazımdır kime değil? Fakirlik nedir, zenginlik ne? Hangisi yanılsamadır, hangisi gerçek? Hakikat nedir, nerededir?..
Antik Yunan’dan, eski Çin’den 20. Yüzyıl dünyasına, adları asırları aşıp gelmiş düşünürlerin, şairlerin; Konfüçyüs’ün, Laozi’nin, Molla Câmî’nin, Şîrazlı Şeyh Sadi’nin, Ferîdüddin Attâr’ın, her biri derslerle dolu hikâyelerinin içinde insanoğlunun nesiller boyu sora sora geldiği bu sorulara verilmiş cevaplar var kitapta; hükmedenlerle hükmedilenlere / yönetenlerle yönetilenlere, ibretleriyle birlikte nasihatler…
Çölüyle, vahasıyla; ırmağı, dağı, denizi, ovasıyla; dillere destan sarayı, bağı bahçesi, fukara kulübeleriyle ve olmazsa olmaz hayvanlar âlemiyle, işte bu yeryüzünde edinilmiş hayat tecrübesinden çıkan derslerle dolu bir baş ucu kitabı, düşünmeden edemeyenler için…
Gazeteci-yazar Okay Gönensin’in anlatımıyla…