Elli yıl evvel Tokat'ın Niksar ilçesinin Kızıldere köyünde etkileri kuşaklar boyu süren ve daha da sürecek olan bir operasyon hadisesi yaşandı. 13 kişinin hayatını kaybettiği bu olay, Türkiye'nin siyasi tarihine hadisenin vuku bulduğu köyün adıyla geçti. On yıllardır da unutulması bir yana milyonların imgeleminde ve hafızasında silinmeyecek bir travma ve derin üzüntü mirası olarak devralınıyor, gönüllü genç kuşak varislere devrediliyor.
Kitaba adı verilen Ertan Sarıhan, orada yaşamını yitiren öbür 9 enternasyonalist devrimciden onuncusu. Diğer 3 kişi ise ikisi İngiliz biri de Kanadalı olan, resmi kayıtlarda teknisyen gözüken Ünye'deki NATO üssünün personeli.
Ertan Sarıhan 1942 Fatsa doğumlu, zeki, yardımsever, son derece eli açık, paylaşmayı seven ve mülk edinme hırsı olmayan bir insan. Gündelik yaşamında da sorumluluk sahibi ve gelişkin bireyselliğiyle çevresinde öne çıkan, siyasi-ideolojik tercihini yapmış ve bu tercihiyle yaşamını uyumlu sürdüren bir praksisin aktif mensubu.
Babası CHP başkanlığı da yapmış mahkeme zabıtı yani eşraftan bir aile. Varlıklı sayılırlar o günün koşullarında. Ertan rahat ve müreffeh bir ikbalden idealleri uğruna vazgeçerek sonunu kendisinin de gayet iyi bildiği 68 kuşağı olarak adlandırılacak politize olmuş gençliği içinde dünya ve Türkiye'yi mutlu bir geleceğe ulaştırma mücadelesine atılıyor.
Aşağıdaki alıntı Ertan'ı ve hayat hikayesini çok iyi betimliyor.
"Ertan Sarıhan… Çok okuyordu. Tartışmaları can kulağıyla dinledikten sonra konuşurdu. Bilgi düzeyi çoğumuzdan gelişkindi. Gençliğin verdiği coşkuyla hayalindeki dünyayı yaratabilmek adına çaresizlerin çaresi, umutsuzların umudu olmaya çalıştı. Halkın yanında olmak, devasa boyuttaki sorunlara çözüm üretmek adına çok sevdiği öğretmenliğe ara vermek zorunda kaldı. Mücadelesi boyunca hiçbir ayrım yapmadı. 'Sömürüye son vereceğiz, haksızlıkları, yolsuzlukları, açlığı ve sefaleti ortadan kaldıracağız' şiarıyla haksızlığı, yolsuzluğu ortadan kaldırmak adına çabaladı. Köy köy dolaşarak fındık, tütün ve çay üretimindeki sömürü mekanizmalarını anlattı. Üreticileri bir araya getirip onlara örgütlü bir yapı içinde mücadele etmelerini önerdi. Güç birliğinin sağlanmasıyla, üreticiler birlikte daha güçlü olduklarını hissettiler. Bölgede tefecilere, stokçulara karşı mücadelenin ön saflarında yer aldı. Meydanlarda 'üreten biziz, yöneten de biz olacağız. Sömürüsüz, eşit bir dünya kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz' diyenlerin sayısı gün geçtikçe çığ gibi büyüdü. Mücadele alanı sinsi mayınlarla çevrelense de ölüme kafa tutarak, 'kurtuluşa kadar savaşacağız' sözünden dönmedi. O büyük usta ile yolu Kızıldere'de kesiştiğinde bölgedeki dostlarının tüm ısrarlarına rağmen geri dönmedi. Onlarla birlikte yürüdü ölüme..."
Kitap iki bakımdan değer taşıyor.
İlki, Ertan'ın kişiliği, erdemleri, meziyetleri hakkında bilinmeyen ayrıntılı bilgiler içeriyor. Kitabı okuduktan sonra, hayran olunası bir Ertan portresi siluet halinde imgelemde beliriyor ki unutulacak gibi değil bu imge.
İkincisi, yıllardır çok iç burkan ve yürek sızlattığı her mahfilde konu açıldığında dillendirilen rehinelerin suçsuz ve vebalsiz oldukları halde ölümleri hakkında da ilk kez önemli bir belgeyi kamuoyunun ve tarihin yargısının önüne koyuyor: İkisi İngiliz biri Kanadalı bu üç teknisyenin aslında GCHQ (Government Communications Headquarters – İngiltere devlet haberleşme merkezi) adlı hükümete bağlı gizli istihbarat örgütünün üyeleri olduğunun belgesidir bu. (Syf: 69)
Ertan Sarıhan kitabı, Kızıldere öncesini, Ankara'dan köydeki eve varışa kadar yaşanan süreci, uzun da olsa isimleri verilen kaynaklardan yapılan alıntılarla ve güçlü argümanlarla, trajediyi bilenlere hatırlatıyor. İlk kez okuyacak bilhassa da genç nesillere de önemli verilerle kaynak olarak kendini başarıyla sunuyor. Kitaptaki görseller de ilk kez yayımlandığı için ayrı birer kıymetli vesikadır.
Öğretmen Türküleri Altmış ikilerde Van'da, Gevaş'taArtos dağlarının eteği kardanKarların içinde bir evcil şahanKendi on dokuzundaÇocuklarıyla halaya duruncaKurtlar kuşlar el çırpardıAbece dağılırdı coşkudanGül salınır ipek hışırtısıylaGüneş sevinçle balkırdıSus olup dinlerdikAkçadağ'da doğan en güzel TürkçeKadir'i tanır mısınız Kadir'i?Ordu'dan Fatsa'dan Kumru'danSöndürülemedi söndürülemeyecek olanÇoban ateşleri gibi çifte çifteErtan şimdi ölümsüz ağıtlarda Zeki'yi bildiniz mi? Gülten Akın |
Türkiye'de kadın şair ve hele de devrimci kadın şair dendiğinde ilk akla gelen isim Gülten Akın'dır. Kızıldere araştırmalarıma başladıktan ve saha çalışmalarına epeyce hız verdikten sonra Kızıldere dönüşü böylesi tarihte bir benzeri yaşanmamış ve kendisi bizzat epik bir şiir olan bu hadisenin şiirlerde işlenmemiş olmasını şairlerin vebali olarak düşünmüş ve bir daha Türk şairlerini kişisel bir tavır olarak protesto edip okumama kararı almıştım.
Ama sürdüğüm iz beni şaşırtıcı bir sürprizle karşılaştırdı. Gülten Akın'ın Gevaş'tan Sabahattin Kurt'u ve ailesini çok iyi tanıdığını, Sabo ve kardeşi Semo (Semih Kurt) şiirlerini buldum.
Gülten hanımın izin ve onayını alarak bu şiirleri Sabahattin Kurt (Ayrıntı Yayınları) kitabıma aldım. Devrimci-sosyalist cenah bu sayede bu önemli detaydan haberdar oldu. Gülten hanım ayrıca "O çocukların isimleri başka şiirlerimde de geçer" dediği için bütün şiirlerini dikkatle okudum ve yukarıdaki şiirine rast geldim. Kendisini arayıp sorduğumda, dizedeki Ertan'ın, Ertan Sarıhan olduğunu teyit etti, Aynı şiirde adı geçen Kadir'in de Nurhak (31 Mayıs 1971) olayında öldürülen Kadir Manga olduğunu öğrendim. Şimdi bu yazıyla T24 okurları bu şiiri ve ilk elden bilgiyi öğrenmiş olacaklar.
Vefatından çok kısa bir zaman önce bana bu bilgileri veren Gülten Akın'ı saygı ve şükranla anıyorum.
Ertanı tanıyanlar ya da benim gibi görmeden bilip sevenler, Hekimoğlu detayını bilirler. Hepimizin bildiği Hekimoğlu türküsünün derleyeni keşfedeni Ertan Sarıhan'dır. Ama kitabı alanlar Ertan'ın emeğinin nasıl istismar edildiğini ibretle okuyacaklar. Türküyü plak yapan Ümit Tokcan aile tarafından uyarılır ama ikazlara rağmen alakası olmadığı halde plaktaki, "derleyen Kadir İnanır", ibaresi düzeltilmeden kalmış. Konu, sayfa 22'de ayrıntılı bir şekilde anlatılmış. Aşağıda Ertan'ın ses kaydından Hekimoğlu türküsü dinlenebilir.
Bu kitapla birlikte daha evvel başlatılan Kızıldere'de öldürülmüş devrimciler Sabahattin Kurt, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru ve Cihan Alptekin kitapları dizisinin beşincisi okurla buluşmuş oluyor.
Buradan ilgilenenlere şu müjdeyi verebilirim: Hüdai Arıkan ve Ahmet Atasoy kitapları da yazım aşamasında ve çalışmalar titizlikle sürdürülüyor.
Önümüzdeki yıl yani 2022 senesi Kızıldere'nin 50. yıldönümü. Çıkmış ve çıkacak kitaplarla önemli mesafe katedilmiş olacak. On yıl, yirmi yıl sonra Kızıldere ve yakın tarih konusunda araştırma yapmak isteyen, nelerin yaşandığını öğrenmek isteyen genç bilim insanları, devrimciler, demokratlar için bu değerli külliyat binbir zahmet ve emek sarf edilerek oluşturulmaktadır.
Kızıldere olayı nesilden nesile aktarılacak bir vakıadır. Henüz tam olarak üzerindeki puslar dağılıp netliğe kavuşmuş değildir. Bunlardan biri de operasyon sırasında köyde bulunan İngilizce konuşan insanların kim olduğu, hangi sıfatla bu operasyona dahil olduklarıdır.
Bu insanların CIA ve MI5 üyeleri olduklarına dair kuvvetli şüpheler, Kızıldere köylülerinde bile vardır.
Bir diğer husus ise evin içinde üç yabancı rehinenin sağ olarak tutulduğu bilindiği ve kuşatılmış evdeki insanların kansız bir şekilde sağ ele geçirilmeleri mümkün olduğu halde operasyonun neden yapıldığıdır.
Yani; bu çalışmalar çok geç kalınmış olsa da hâlâ çok kıymetlidir ve daha aydınlatılması gereken karanlık hususlar olması sebebiyle de ayrıca önemlidir. Çünkü toplu iğneyle kuyu kazılarak tarihe katkı sunulmaktadır.
Ayrıntı Yayınları kitapların kolay edinilmesi için özveride bulunarak fiyatları minimum rakamlarda tutmuştur. Ayrıntı Yayınlarına ve duyarlığıyla örnek alınması gereken İlbay Kahraman'a müteşekkiriz.
Yazarlar ve yayınevi takdire şayan özverilerde bulundular. Mahir hariç neredeyse sadece yıldönümü anmalarında akla gelen dokuz devrimcinin her birinin ne kadar değerli insanlar olduklarını, Kızıldere gerçeğini, kısıtlı imkanlar dahilinde tüm boyutlarıyla ortaya çıkardılar. Okurlara da bu kitapları almak, okumak, okunması için çaba göstermek düşüyor.
Ertan'ın mezarı, ayakucundaki heykel çalışması Kızıldere'de ölen 9 arkadaşını simgeliyor.