Ses ve hacim açısından müziğin kapsamını birçok yönden kökten değiştirmeye devam eder Camaron. Sahip olduğu tutkusu ve anlayışı, müziğin duyguları ifade edebileceğine olan sarsılmaz inancıyla, müziğin salt eğlence olmanın ötesine geçtiğini, çok daha derin anlamlar ifade ettiğini gösterir. Flamenkoyu bir sanat biçimine yükseltmede öncü rol oynar
Hayal gücümüzün ötesinde parçalar yaratma yeteneğiyle, kendini her şeyden önce sanatına adamış bir usta olarak resmetmesi, onu bu dünyanın dışında biri gibi görülmesini sağlar.
O'na boşuna "Sanatçıların sanatçısı" dememiştir, müziğin duayenleri.
Yazı başlığı, İspanyol Cantautory Compositor, Alejandro Sanz'a aittir. Türkiye'de Shakira'yla, La Tortura şarkısında yaptıkları düetle tanınan Sanz şunu da vurgular: "Mükemmel ses perdesi ve sesinde sıradışı bir müzikalite vardı."
Jose Monje Cruz 9 Aralık 1950 yılında San Fernando – Cadiz'de 8 çocuklu çingene bir ailede dünyaya gelir. Babası Luis Monje demircilik yaparak ailesine bakıyordu. Annesi Juana, çok güzel Cante söylüyordu, evlere temizliğe giderek evin dar bütçesine katkı yapmaya çalışıyordu. Yoksul çingene mahallesinde bitişik evlerde yaşıyorlardı komşularıyla ama slogan şuydu: Senin olan benim, benim olan da senin, her şey ortak. Ölümlerin yası birlikte tutulur ve vaftiz partileri verilirdi. Juana'yı dinlemeye her yerden Flamenkocular gelirdi. Jose, bildiği her şeyi annesinden öğrendiğini sık sık söyledi. Annesine hayrandı.
Demirci dükkanına gidip babasını seyrederdi gün boyu. Yaşıtları okulda aristokratlar gibi büyürken o sokaklarda babasının demirci dükkanında örs ve çekiç sesleriyle öğreniyordu. Otra Galaxia – Buleris a palo seco, Cantes'inde şu dizeleri kırık ses tonuyla söyledi:
Okuldaki tüm çocuklar / Gelecek için çalışırken / Benim çocukluğum demircilikti / Benim çocukluğum demircilikti / Örs, çivi ve kanca / Örs , çivi ve kanca…
Jose 12 yaşına basmadan babasının akciğeri iflas etti ve öldü. 8 çocuğa zaten zor yeten gelirleri yok olmuştu. Juana, hizmetçiliğe ve günde üç bara temizlik için gitmeye başladı. Namusuyla çocuklarını doyurdu. Jose öylesine küçük ve soluk tenliydi ki amcası O'na Camaron (Karides) lakabını taktı. Ömrünün sonuna kadar bu lakapla anıldı.
Camaron, yeteneğinin farkına varan büyük isimlerin teşvikiyle çeşitli festivallere katıldı, ödül aldı, beğeni topladı. Ama asıl başarısı Sevilla Sevilla panayırında oldu. Soles söyledi ve kalabalık çılgına döndü. O'nu Flamenkonun büyük ismi ve saygın otoritesi Antonio Marinea'nın karşısına çıkardılar. Bulerias söyler ve Marinea çok etkilenir "Vay canına çocuğa bakın" diyerek dans eder. Bu Camaron efsanesinin başlangıç anıdır. 16 yaşındayken yaşı büyük gösterilerek turnelere götürülür. Bu sayede tüm İspanya'yı gezer, Fandango'ları ile sahnelerde patlama yaratır.
Endülüs Flamenkosu – Çingene Flamenkosu tartışmasının harı hiç dinmeden sürmektedir. Bir de bunların dışında yeni bir yol arayışı vardır. Cantaor Juan Pena şu tespiti dillendirir:
"Flamenkoyu kitlelere ulaştırmak istiyorsak yeni bir stil, yeni bir yol bulmalıyız. Manuel Torres gibi devamlı Segudilla tarzında söyleyemeyiz. Üretmeliyiz. Yoksa Velasquez gibi oluruz. Herkes Velasquez gibi resim yapsaydı Picasso ortaya çıkmazdı."
Camaron da bu anlayıştaydı. Flamenkonun büyük isimlerinden Jose Monge, Camaron de la isla, Endülüs ruhunun aynasıdır, övgüsünü dile getirir. Artık doğduğu yerde yapacağı bir şey kalmamıştır. Kendini göstermek, yapabileceklerini sunabilmek için sanatın merkezi Madrid'e gitmeye karar verir.
18 yaşındayken, 1 Ekim 1968 tarihinde trenle Madrid'e doğru yola çıkar, yanındaki arkadaşı Picardo Rancapino'ya, "Tarih yazıyoruz", der.
Madrid'de fark edilmesi uzun sürmez. Gitarist Paco Cepero ile birliktedir. Çalıştığı kulübün sahibi, Camaron'un doldurduğu bir kaseti Polydor plakçılığa gönderip plak yapılması ister. Firma kaseti geri göndererek "Bu adamın Flamenko'da geleceği yok" yanıtını verir.
Böyle bir fars on yıllar evvel iki kez daha yaşanmıştır başka diyarlarda.1950'lerde Elvis Presley, 1960 başında ise Beatles, Decca plak şirketi tarafından iş yapmaz görüşüyle geri çevrilmişlerdi.
Decca ve Polydor yetkilileri herhalde kafalarını duvarlara vurmuşlardır.
Paco de Lucia, seneler sonra "Bence Camaron bir devrim yaptı. O genç Flamenkonun sembolü" değerlendirmesini yapar. Paco da, Camaron da, "Fedakarlık ve emek başarıya götürür evlat" diyen Paco'nun babasının nasihatına hayat boyu riayet ederler. Birlikte yeni bir tarz yaratırlar, adı, Canaster olarak literatüre geçer.
Camaron'un devriminin adı Nuevo Flamenco (yeni Flamenko) adıyla tescillenir. Yol açılmıştır. Bu yoldan nice Camaron takipçileri geçmiştir geçmeye de devam ediyorlar. Albüm kayıtlarına devam eder. 13 Şubat 1986 yılında Te lo dice Camaron (Camaron öyle diyor) albümüne çalışmakta iken annesi kalp krizi geçirerek ölür. Camaron yıkılır. Campanas del alba – Seguiriya şarkısının insanı kendinden geçiren dizeleri şöyledir:
Gittim büyük kiliseye / Yalvardım İsa'ya / Babamı kurtarsın diye / Bana hayır dedi / Annemi ve beni bıraktı / Gittim büyük kiliseye / Yalvardım İsa'ya / Babamı kurtarsın diye / Gittim büyük kiliseye / Yalvardım İsa'ya / Babamı kurtarsın diye.
Şarkının videosu aşağıda:
Paco ile yollar ayrıldıktan sonra, Camaron, Paco'nun yetiştirdiği bir başka büyük yetenek ile çalışır. Sonuna kadar da müzikal yolculuğuna onunla devam eder. Bir çingene olan bu gitaristin adı Jose Fernandez Tomatito'dur.
Çok iyi anlaşırlar hem müzik anlayışı hem de arkadaş olarak. Sıkı çalışırlar. La leyenda de tiempo (Zamanın efsanesi), albümünü piyasaya sürerler. Tüm zamanların en çok satan Flamenko albümü olur.
Püritenlere meydan okumaya devam ederler. Soy Gitano albümü yapılır. Müzisyen ve prodüktör Jesus Bola, Soy Gitano albümü için "En başarılı Flamenko albümü", yorumunu yapar ve ekler; "Aynı zamanda en önemlisi. Çünkü Flamenko'yu değiştiriyor bir şarkıya dönüştürüyor."
Flamenko, Camaron devrimi sonucunda, eskiden kilitli tavernalarda dinlenen kült bir müzikken, artık statları doldurmaya başlar. Genci yaşlısı, çingene olanı olmayanı devrimi benimser. Camaron etkisi durdurulamaz olur.
Işık dalgaları halinde insanlara ulaşır sınır tanımadan. Eser ve sanatçı seçiminde kılı kırk yaran titizliğiyle nam salmış Londra Kraliyet Filarmoni orkestrası ile bir konser düzenlenir. Lorca'nın Kanlı Düğünü'nden bir ninni de seslendirilir. Konser efsane olur.
Poly Gram firmasına Camaron plakları için yağmur gibi talep gelir. Bir önceki yazımda Camaron hayranı ünlülerin bir kaçını saymıştım. Listeyi uzatmamak için bir kaçını bu yazıya bırakmıştım. İşte o isimler: Sting, Frank Zappa, Peter Gabriel, Quincy Jones, Pino Sagliocco.
Camaron için Flamenko'nun Mick Jagger'i, diyenler olur. Kimileri de Flamenko'nun Joe Jocker'i benzetmesi yapar. Gazeteciler bu benzetmeler hakkında ne düşündüğünü sorarlar. Hayatı anasından doğduğu zaman ki temiz kalpliliğiyle yaşayan Camaron şöyle yanıtlar: "Dediğiniz gibi bu isimler ünlü insanlarsa bu benzetmeler herhalde iyi bir şeydir. Ama ben ikisini de tanımıyorum ki."
Sakilliğinden değil, gerçekten tanımıyordu. Bu doğru: Alfonso Perez – perodista çok çok önce Flamenko'nun sorunlarının tartışıldığı bir röportajında "Dünyanın geri kalanı Flamenko'yu çok az biliyordu. Flamenkocular da dünya müziğini bilmiyordu." demişti. Camaron da bilmiyordu.
Camaron elektro bas değil sadece, o güne kadar Flamenko'da hiç kullanılmayan sitar, tabla, bateri, zither de kullandı.
Devrimini başka sanatçılarda selamladılar. Şöyle bir eğretileme yapıldı: Sahnede Solera söylerken Belurias'a geçiyordu. Bu olacak şey değildi. Daha evvel Flamenko'da kimse böyle bir şey yapmaya yeltenmemişti bile. Ama Camaron yaptı, bu, silindiri kare yapmak gibi bir şeydi. İzlerken başka müzisyen arkadaşlarla göz göze gelmemeye çalıştık. Çünkü gözlerimizden yaşlar boşanıyordu.
Camaron için şunları söylediler:
Şoförü: Kimse için kötü söz söylemezdi.
Menajeri Manuel Macande: Şefkatli ve cömertti.
Çocukluk arkadaşı Manuel del cunar: Bütün sanatçıları dinlerdi. Kimse hakkında kötü konuşmazdı. Herkes için hep, o iyidir, derdi.
Müzisyen ve gitarist Juan Carmona: Az konuşan, çok içine kapanık biriydi. Şarkıları keder, neşe, sanat haykırışlarıydı.
Flamenko eleştirmeni Juan Luis Cano: Çok güçlü bir iç yaşamı vardı.
Konserlerinde ole, ola, bueno gibi Jole dışında şöyle haykırışlar duyulurdu:
"Daha 100 yıl onun gibisi gelmez."
"Kimse onun gibi söyleyemez."
Camaron'da rahatsız edici bazı belirtiler kendini göstermeye başlar. Bunu yoldaşı Tomatito bile henüz bilmemektedir ama bir şeyler hisseder. Camaron'da bir yan ağrısı başlar. İlkin, 41'inci yaş gününde hisseder bu ağrıyı. Kaburgalarında keskin bir ağrıya dönüşür. O günlerde Carlos Saura çağırır ve Sevillana filminde oynamasını ister. Camaron bu değerli sinemacının teklifini kırmaz gider ama aynı ağrılar devam etmektedir.
Barselona'da Quiron Kliniğindeki doktor Agustin Vidal teşhisinden emindir: Akciğer kanseri. Eşi La Chipas inanamaz. ABD - Minnesota'daki Mayo kliniğine giderler.
Aziz Yusuf Günü aynı zamanda 30 günlük test sürecinin sonuydu. Birkaç aylık ömrü kaldığını doktorları söyler. Artık ne kadar yaşayacağını bilerek İspanya'ya döner.
Ama ne vaiz ne ailesi ne de binlerce hayranı 25 Ocak 1992'deki San Juan Evangelista salonunda son konserini vereceğini hayal bile edememişti. Konserde şu şarkısı akıllarda kalır.
Dicen De Mi – Buleria por Seguiriya
Diyorlar ki,Zaman beni tehdit ediyormuşDiyorlar kiYaşayan bir ölüymüşüm
2 Temmuz sabah saat 7.10'da La Chispa'nın amcası Agüita, Camaron'un son sözlerini duyar: "Anne ne elde ettim?"
O dünyaya sığmayan yüce insan bir tabutun içinde omuzlara yükselir. Paco de Lucia tabutun başında şaşkın, olan biteni idrak edemiyor, inanamıyormuşçasına boş gözlerle etrafa bakar. Tabut omuzlanır ilk omuzlayan da, Paco olur. Yüz bin çingene gözyaşlarıyla cenazede son Jolelerini haykırırlar durmaksızın. Camaron Camaron Camaron nidalarıyla evlatlarını sonsuzluğa uğurlarlar. İspanya yasa boğulur.
Madrid'in her yerinde, birbirinden habersiz gün boyu Camaron'un Potro De Rabıa Y Mıel şarkısı çalar.
* Flamenko, Çingene kültürü ve Devrimci Camaron |