Mahalleden arkadaşı Mick Jagger ile blues ve caz tutkuları, Rolling Stones’un 1962 yılında kurulmasına vesile oldu. Daha sonra katılanlar ayrılma ve ölüm vakalarından sonra o tutkuları, Stones’un 56 yılı geride bırakmalarını sağladı. Keith, Rolling Stone dergisinin en iyi yüz gitarist listesine alındığı gibi, tüm zamanların en iyi rock şarkısı seçiminde de Mick Jagger ile birlikte yazdıkları Satisfaction liste başındadır.
Stones müziğine gitarıyla melodik derinliği veren Keef, son yıllarda müziğinden çok yaşam tarzı ve uyuşturucu iptilası ile gündeme geliyor. Sahnedeki rahat ve sempatik tavırları, gitarı okşar gibi çalışı, sahne kıyafetleri, gündelik yaşamındaki tercih ettiği giyim stili, takıları, kuru kafa yüzüğü, küpeli bandanası, dizlerine gelen renkli kaşkolları, bileğinden hiç çıkarmadığı iri halkalı bileziği ile bir rock fenomenidir.
1968 yılında BBC televizyonu için Rock and Roll Circus belgeseli çekildi. Bu prodüksiyona John Lennon, Eric Clapton, Jethro Tull, Taj Mahal, Marianne Faithful, Yoko Ono da katılmıştı.
Yine 1968 yılında, Fransız sinemasının büyük ismi Jean Luc Godard, Stones’un provalarının stüdyoda canlı ve senaryo kurgusu yapmaksızın müziğin üretim sürecini, o günlerin politik mesaj ve söylemlerinin de bulunduğu kolajlarla bezeli filmi çekti, filmin adı Sympathy for Devil.
1968 olayları her yanı sarmış, devrimci kalkışmalar sokağa hâkim olmuştu. Godard aynı yöntemle yani bir kurgu yapmadan elinde kamerasıyla sokak eylemlerinin içine dalarak çekimleri de kendisi yapmıştı. O yıl 68 eylemcilerinin en fazla dinledikleri gruplardan biri de Rolling Stones’tu. O zaman ki başkaldırı ruhunun müzikteki karşılığı Bob Dylan, Beatles ve Rolling Stones idi. Stones, müziğiyle insanları sokağa bir ideolojik çağırma yaptığı için günün atmosferine çok denk düşüyordu. Godard’ın tercihinin bir etkeni de bu ideolojik çağırma ve çağrının karşılığının sokaklardan gelmesi idi.
2008 yılında da ünlü sinema yönetmeni Martin Scorsese bir Rolling Stones sahne belgeseli olan Shine a light’i çekti.
Rolling Stones’u seven, merak edenler için bu filmlerin dışında, turne görüntülerinden ve konserlerinden oluşan dvdler de piyasaya sürüldü. Mick Jagger ve Keith Richards’ın biyografi ve otobiyografi kitapları yayınlandı. Türkçe çevirileri de çıktı. Keith Richards’ın biyografi kitabı, Pegasus yayınlarından, Hayat adıyla çıktı.
Görüldüğü gibi Keith Richards Rolling Stones’suz, Rolling Stones da Keith Richards’ız olamıyor. Çünkü Rolling Stones müziğinin mimarı Keith Richards’tır. Aşağıdaki alıntılar otobiyografisinden, bu kalender meşrep adamın rindane hayatı hakkında da fikir edinilebilir:
* Savaş sonrasında üç, dört ya da beş yaşlarındayken, Ella Fitzgerald, Sarah Vaughn, Big Bill Broonzy ve Louis Armstrong dinlerdim. Müzikleri bana hitap ederdi, annem her gün onları çaldığı için ben de oturup dinlerdim. Kulaklarım zaten elinde sonunda o türe yönelecekti, annem beni hiç farkında olmadan siyahi müziğiyle terbiye etti.* (Sanat okuduğum yıllarda) hâlâ Elvis ile Buddy Holly sevdiğim için beni hor görürler, sanat okuyup nasıl blues ve caz dinlediğime, bu türlerle ne işim olduğuna bir türlü akıl sır erdiremezlerdi… Benim için blues ve cazdı müzik.* Aslında başlarda gitarist olmaya o kadar niyetli değildim. Gitar ses çıkarabileceğim bir araçtı yalnızca… Önce gitarı tanımanız şart. Yatağa bile onunla gireceksiniz. Eğer etrafta hatun yoksa onunla uyuyacaksınız. Ne de olsa şeklen kadını aratmaz.*(Mick Jagger’la karşılaşması, o dönemde yazdığı bir mektuptan bir bölümden) İstasyonda kolumun altında Chuck Berry’nin bir albümü öylece dururken, hani şu 7-11 yaşları arasında gittiğim ilkokuldan tanıdığım bir çocuk yanıma yaklaştı… İstasyondaki çocuğun adı Mick Jagger… Mick, Atlantik’in bu yakasındaki en esaslı R&B şarkıcısı, bu kesin… Haftanın üç dört günü prova yapıyoruz. Keyifler gıcırında!
* The Rolling Stones ömrünün ilk yılını sağda solda takılarak, yiyecek çalarak ve prova yaparak geçirdi… O sıralarda bize yoksulluk her daim sürecek, peşimizi hiç bırakmayacak gibi geliyordu. '62 kışını güç bela atlattık... Grup pek kırılgandı; kimse başarı yakalamayı beklemiyordu. Sonuçta pop karşıtıydık, dans müziği karşıtıydık, tek istediğimiz Londra’nın en iyi blues grubu olmak ve dünyanın kaç bucak olduğunu cümle aleme göstermekti.* Satisfaction, o zamanlar Mick ile ortak çalışmamızın tipik bir örneğiydi. Genel bir çerçeve çizmek gerekirse, şarkıyı ve temel fikri ben getirirdim, içini doldurmak ve ilgi çekici kılmak gibi zahmetli işleri Mick hallederdi. * John’u (Lennon) çok severdim. Pek çok açıdan şaşkının tekiydi. Gitarını çok yukarı astığı için onu eleştirirdim…. “Lanet gitarı şu çenenin dibinden çek Tanrı aşkına. Keman mı çalıyorsun?”. Herhalde havalı bir şey olduğunu sanıyorlardı… John’la tuhaf bir şekilde yakınlaşmıştık. Her şeyden önce ilişkimiz iki alfa erkeğin çatışması gibiydi.
Keş hayatını kimseye tavsiye etmem. Ben ki keşlerin imtiyazlı olanlarındandım, buna rağmen yerlerde sürünüyordum. Müzikal bir dâhi ya da herhangi bir şey olmaya giden yol kesinlikle eroin kullanmaktan geçmiyor. Ölçüyü kaçırmamak gerek.* Beatles ve Bob Dylan şarkı yazımı ve insanların insan sesine karşı tutumunu büyük oranda değiştirdi. Bob’un sesi iyi bir ses olmamasına rağmen anlamlıdır ve Bob da sesini nasıl kullanacağını bilir; bu, sesin teknik güzelliklerinden daha önemli. Neredeyse şarkı söylemenin tersini yapar. Ama duyduğunuz şey gerçektir.* 1971’de birlikte Rolling Stones Plakçılığı kurduk ve dağıtımını yapması için Atlantic Plakçılık’la anlaştık; işte bu noktada devreye Ahmet Ertegün girdi. Ahmet! Bu zarif Türk, kardeşi Nesuhi ile birlikte müzik endüstrisinin insanların neler dinlemeye açık olduğu konusundaki fikrini değiştirmişti. Stones’un idealizmi onlarda da vardı. Öf, herifi özledim be. Onu en son New York’taki Beacon Tiyatrosu’nun kulisinde görmüştüm. Bana tuvaleti sordu. Sonra sahneye çıktım. Gösteriden sonra tuvalette kayıp düştüğü öğrendim. İyileşemedi. O adama bayılırdım. Ahmet yetenekli insanları teşvik ederdi. Atlantic, para değil müzik sevgisinden doğmuştu.* Geçmişe dönüp bakınca, Mick’in benim başka erkek arkadaşlarım olmasını çok kıskandığına eminim… Mick insanı tuhaf şekilde sahiplenir. Arkadaşım değil de sevgilimmiş gibi davranıp bana yakınlaştığını sandığı insanları etkisiz hale getirir ya da en azından buna yeltenirdi.
Solo çalışmalar da yapan Richards’ ın 1972 yılında Jamaika’da yerel müzisyenlerle yaptığı Wingless Angels albümü tam anlamıyla efsane olmuştur. Büyük rock gruplarının Anglo-Sakson kültürünün dışındaki kültürlere duydukları ilgi çok değişik şarkılar yapmalarının da önünü açtı. Beatles & Hindistan, Led Zeppelin &Arap - Fas, Rolling Stones & Fas mahalli kültür ve müzikleriyle yakından alakadar oldular. Her albümlerinde olmasa da bazı albümlerinde rock ve otantik Hint – Bedevi sentezli renklere yer verdiler. Ama Keith, Wingelss Angels ile Rasta’nın derinlerine daldı, Jamaikalı müzisyen dostlarıyla birlikte.
Turnelerde ve albümlerde o hırıltılı ve nezleli sesiyle de şarkı söylediği oluyor. Keef lakaplı Richards’ın 76 yaşına rağmen hayatımıza neşe ve mizah katmaya devam ediyor
Keef, bir listede daha en önlerde oluyor sürekli; bu yıl kesin ölecekler listesi. En üzüldüğü şey de bu listede ilk sıradan aşağı indiğini görmesi yüzünden imiş. Hayatı, azraille eskrim müsabakası yapmakla geçti. Ama o bitmeyen enerjisi ile çalmaya söylemeye devam ediyor… Bir de Jack Daniels şişelerini kafaya dikmeye.