Limonata Bebek ( Baby lemonade )
Hüzünlü kasabada Alkış tutar demirden soğuk eller Palyaçoların partisinde sokakta Gri yağmur yağar uzaklarda Lütfen, lütfen Limonata Bebek
Akşamleyin güneş batar Akıp gelir yeryüzü sabahleyin Bir kafes gönder postayla smin bir hayalet gibi dolaşsın başımda Lütfen, lütfen, Limonata Bebek
Feryat ediyorum, seninle böyle tanıştım Bana karşı naziksin, buz gibi Saatin içinde çamaşır makinesiyle gönderdikleri Hel yakınıma, acele et, çok yalnızım Lütfen, lütfen, Limonata Bebek
Vegetable Man – Zerzevat Adam
Sarı ayakkabılar içinde hüzünlüyüm Sokaklarda dolaşsam da plastik ayaklarımla Mavi kadife pantolonumla kendimi iyi hissederim Ve pis bir kokusu var mavi kadifenin Paisley gömleğimle bir serseri gibi görünürüm Ve turkuaz yeleğim yok olmuş neredeyse Ama of, saç traşım öyle berbat ki Zerzevat adam, nasılsın sen?
Kıyafet değiştirdim sevgilim ve buluyorum Üstüm başım için son moda bir şeyler Ve pantolon ve çoraplarım hepsi bir kutuda Naylon çoraplarımdan daha uzun da değiller Saat, siyah saat Siyah kadranlı saatim Ve büyük bir düğme, küçük bir delik Tüm sahip olduğum budur işte Üstüme giydiğim, senin gördüğün Ben olmalıyım bu, ben neysem o işte Zerzevat adam.
Her tarafta kendim için bir yer bakınıp durdum Ama yok öyle bir yer, yok öyle bir yer Zerzevat adam, zerzevat adam Öyle cins biri ki o, gör onu görebilirsin
Gece Geç Saatte (Late night )
Bugün uyandığımda Orada değildin oynamak için O zaman seninle olmak istedim Bana gözlerini açtığında
Gökyüzünde aşkını fısıldadığında Seninle kalmak istedim Kendi içimde yalnız ve gerçek dışıyım Ve senin öpüşün Hep çok özel olacak benim için Bu gece uzanıp yattığımda Görüp gökte parlayan yıldızları O zaman seninle olmak istedim Çatılar ışıldayınca karanlıkta Tek başıma ike bir kıvılcım gördüm Seninle kalmanın, aşkın kıvılcım Kendi içimde yalnız ve gerçek dışıyım Ve senin öpüşün Hep çok özel olacak benim için Anarsam eğer ismini Dolanırım çevirilen bir zincir gibi O zaman gökyüzü açılır senin için Boyumuz çok uzadığında ise Ve seni öyle küçük görünce Seninle kalmak istedim Kendi içimde yalnız ve gerçek dışıyım Ve senin öpüşün Hep çok özel olacak benim için
Psychedelic soyutluktan anti-totaliteryan savaş karşıtlığı somutuna avdet etmiş, bir boyutuyla hazin ve grotesk, öbür boyutuyla gotik bir modern zaman masalıdır, Pink Floyd.
21. yüzyılın ilk çeyreğinde bile hâlâ, yüzlerce yıllık geleneklerine bağlılıklarını bir ulusal övünç nesnesi haline getiren İngiliz muhafazakârlığının toplumlarına şamil olduğu malum. İngiltere toplumu 2. Dünya Savaşı'ndan sonra sağlanan görece refah ve konforlu medeniyetin, üzerinde güneş batmayan imparatorluk kibiriyle ve muhafazakârlığıyla ortaklaşıldığı bir konsensus içinde yaşayıp gidiyordu. Ta ki taşra liman kenti Liverpool' un kenar mahallesindeki, John Lennon'ın ifadesiyle ''4 tane piçin'' ama dünyanın onları andığı tabirle Fabfour/Muhteşem dörtlünün o sarsılmaz sanılan değerlerinin üzerinde tepinene kadar.
The Beatles grubuydu, greyder gibi muhafazakâr bentleri yerinden oynatan sonra da söküp atan. Lokomotif hareket etmişti bir kez; ardına bile bakmadan kendi yolunun raylarını da döşeye döşeye yola revan oldu, tüm renkliliğiyle...
Ardından yuvarlanan kayalar raylara dizildi: Rolling Stones. Arkasının gelmesi gecikmedi; Led Zeppelin, Deep Purple, The Kinks...
Katar yolunda ilerlerken metamorfoz mucizesi yaratıyor, konformizmin hegemonyasını tarumar ederken muhafazakâr cenahı çileden çıkarıyor, büyük çoğunluğu ama bilhassa da genç insanların gözlerini kamaştırıyordu. İnsanın yaratıcılığının sınırı yok ki... Bu kadar yenilik ve ihtişamlı güzellikler, protest ve non konformizmi içkin kılarken, Revolution, Revolution 9 (Beatles), Satisfaction, Street fighting man ( Rolling Stones – 68 Mayıs sokak eylemlerine ithafen yazdıkları şarkı ) ile psychedelic alemlerden yeryüzüne iniş yaptılar. Tabii sadece Londra'da ya da Britanya'da değil; çünkü dünya kulak kesildi bu seslere ve müziklere. Bu arada Londra underground mahfillerinde acayip bir dörtlü, The Beatles, Paul Mccartney'in ifadesiyle, "insanı nakavt'' eden müzikleriyle mevzu edilmeye başlandı.
Magazin tuzaklarını zekice savuşturan, esrarengizlikleri, şarkı sözleri, değişik melodileri, agresif ve progresiv teatral sahne performansları etkileyici bulundu. Işıklı imgelerin sahnede akarak depresif gitar soloları ve farklı ses efektleriyle, insanı içe bakmaya yüreklendiren çıkışlarıyla devler arasında kendilerine yer açmayı başarabildiler. Sahne ışıklarını tam elli yıl çok özgül ve çok etkileyici yeniliklerle kullandılar.
Bu okul grubu, hem mimarlıktan hem çocukluk ve mahalle arkadaşlığından zaten tanışlardı. Birbirinin dilinden anlayan dört Hippi'nin gerek müzikal/melodik, gerekse sözel temalarıyla serimledikleri radikalizm, başlayan yeni algı dönemine de çok uygun düştü. Kaba olmayan örtük ve ince anarşizmleriyle, kaptalizmin kurumsallıklarına ve kurumların tahakkümüne saldıran anti-otoriteryan sözleriyle müziği başka istikametlere yönlendirebildiler.
Dünya bu grubu tam elli yıl dinledi, konuştu, yazdı. Belgeselleri, sinema filmleri yapıldı. Fanları dünyanın her yerinde onları kült bir efsane konumuna getirdi, kendileri hiç istemeseler de.
Grubun kuruluşu ve ilk etabında( 1965-66 ) itici gücü olan Syd Barret uyuturucuya yenik düştü ve akli yetileri çökünce yerine Syd'in çocukluk arkadaşı David Gilmour'ı alarak yollarına devam ettiler. Gitar ve vokalde Syd Barret, bas ve vokalde Roger Waters, Rick Wright klavye ve vokalde Rick Wright, davulda Nick Mason ile başlayan ilk evre, Syd Barret'in ruhsal ve fiziksel çöküşü sonrası 1968 yılında gruptan çıkarılmasıyla sona erdi. Ama artık göl maya tutmuştu.Syd Barret'in kurduğu ve aynı zamanda grubun itici gücü olduğu dönemde Syd'in karakteristik üç şarkısının sözlerini yazı girişine aldım. Caz ve blues alt yapısı ile progresiv rock bu sözlerle insanları allak bullak etmişti ki ilk döneme damgasını vuran da bu etmenlerdi.
Grubun hırslı ve azimli üyeleri, Syd ile yollarını ayırma kararını aldıktan sonra, Syd'in çocukluk arkadaşı David Gilmour'ı gruba aldılar. Gilmour, Syd'den daha usta ve daha yetenekli bir gitaristti. Böylece, Pink Floyd serencamında ikinci dönem başladı.
Basit mutluluklara dayalı otantik hayatlara çağrı manifestoları biçemindeki şarkı sözlerinin ana söyleminde otorite nefreti, totaliteryanizme duyulan tiksinti zaman ötesi ve ideolojiler üstüydü. Tüketim toplumunda atomize olan bireyin iletişimsizlik girdabındaki pasif dönence haline karşı BEN SENİM VE GÖRDÜĞÜM KENDİM , gibi empatinin başlangıcıyla bir rock noir yarattılar; müzikal poetikin sadası oldular.
Acındırmadan ve bu korkunç yalnızlığın arızi olduğuna, aşılabileceğine vurgu yaptılar hep. Ama bu aşma olayının yanlış adımlar, yanlış iç hesaplaşmalar ile yenik, ezik, tutunamayan bireyin itaatkar ve otoriteye mutlak biat ile faşizmin kitle tabanına katılabileceğine de dikkat çektiler. Bu aksiyon Pink Floy' dun en politik / ideolojik damarıdır. Kaba ve kalın çizgilerle düz siyasi mesajlar verme kaygısıyla değil; ışıklı, görselli, müzikli tiyatrosunu yaptılar ki Pink Floyd' un alamet-i farikası buydu.
Birinci bölümün sonu...