Uzun süredir tanıdığım, büyük bir bankanın şubesinde yönetici olarak çalışan arkadaşıma rastladım. "Biliyor musun sürekli çığlık atmak istiyorum" dedi gözleri dolu dolu. Neden dememe fırsat kalmadan anlattı:
"Bu kadar büyük acıların, kayıpların olduğu yerde konuşmak ayıp ama. Apartmanda deprem riski tespiti yaptırmak istemiyor kimi daireler. Hasarlı çıkarsa satamayız bile, diye düşünüyorlar. İyi de ya sorun varsa? Yıllardır oturduğum bu bölgeden ayrılmayayım diye düşündüm. Etrafta kiralık ev baktım. Eskiden en yüksek kiralar 8-9 bin lira iken şimdi 20-25 bin lira istiyorlar. Kim kazanıyor bu paraları, biz nerede oturacağız?"
Biraz ileride her zaman simit aldığım arkadaşıma 5 lira uzattım. 7.5 lira oldu dedi. Beyoğlu'nda ara sokakta, dışarıda taburede, yakındaki meslektaşlarla lafladığımız kahvede bir bardak çay 10 TL olmuş.
Tayyip Erdoğan'ın bir zamanlar yani muhalefetteyken çok sevdiği hesap vardı. 4 kişilik aile 3 öğün simit-çay diye. Hesaplatsın bakalım danışmanlarına.
Simit çayın yanına 'hovardalık edip' 100 gram da beyaz peynir koysanız. Pazarda kilosu 110 lira, marketten bildik bir marka olsun derseniz 124.50 TL, şarküteride 170 TL civarında. Bu ülkenin en 'büyük' kağıt parası ile bir kilo kıyma alamıyorsunuz artık mesela.
Yardım kuruluşu değil 'şirket' gibi örgütlenen Kızılay'ın deprem bölgesinde bir kişi-bir öğün için belirlediği ücret 60 TL. Getir-Yemek Sepeti gibi app'lerden bu parayı yollayabiliyorsunuz. Eskiden olsa 'günlük sağlıklı bir öğün hesabı yapmış' para miktarını öyle belirlemiştir diye düşünürdüm. Şimdi ne de olsa şirket mantığı, üzerine kâr koymuşlar mıdır diye aklımdan geçiriyorum. Diyelim bir kişinin bir öğün bedeli 60 değil de 50 TL. 4 kişilik ailenin bir öğünü 200 günlük 600, aylık 18 bin liraya denk geliyor. İktidarın Kızılay'ına göre bile 4 kişilik bir ailede iki kişi asgari ücretle çalışsa tüm paralar beslenmeye gitse bile para yetmiyor.
Bu arada yoksullar. Ya onlar? Alanda bu konuda çalışan uzmanların anlattıkları dehşet verici. Özellikle bebekli-çocuklu ailelerde yaşanan dramlar. "Sadece bebeğe yardım edin biz su-ekmek idare ederiz" diyenler… Deprem bölgesinden 'büyükşehirlere' göç eden ailelerin yaşamak-sığınmak zorunda kaldıkları evler. Hatay'dan İzmir'e gelen bir ailenin çocuğunu fare ısırmış. Konya'da dükkana sığınan bir aileden gelen travmatik haberler...
Pek çok kişi kriz yüzünden 'özel sigortadan' vazgeçti. Devlet hastanelerine büyük bir yığılma var. Bu da uzun süre randevu alamamak-bulamamak anlamına geliyor. Kimi acil durumlarda borçla özel hastaneye gidenler doktor muayene ücretleri 1000 TL'den başlıyor. Çok yakınımın yaşadığı günlük bir somut örneği vereyim. Acil kanser taraması yapılması için istenen Gallium 68-PET çekimi için 30 bin TL (yazıyla otuz bin) istendi.
Toplumun her kesimi Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamaklarını bile (beslenme, barınma) karşılayamaz hale geldi. Herkes, okumuş-iş sahibi olanlar dahil yarın ne olacağını bilemiyor, öngöremiyor.
Türkiye böyle bir ortamda seçimlere gidiyor. Yarın muhalefetin de adayı belli olacak. Hâlâ bir huzursuzluk-tartışma havası yansıyor dışarıya. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in geçenlerde çıktığı bir televizyon programında hâlâ 6 Şubat öncesinin diliyle konuşması -o günlerle ilgili kızgınlığını atamamış- bunu halk önünde hâlâ tartışma ihtiyacında olması akıl almaz bir konu.
Akşener "CHP'li Bülent Kuşoğlu'nun masa Kılıçdaroğlu'nu seçmezse dağılır" dediğini hatırlatıyor, kızıyor. Diyor ki:
"Benim bildiğim Kılıçdaroğlu adayın ortak belirleneceğini kendi ilan etti. CHP'de sayın Bülent Kuşoğlu'nun Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat'a verdiği bir beyanat var. Bu masanın sayın Kılıçdaroğlu'nun adaylığı için kurulmuş olduğunu betimleyen ve onun adaylığı olmadığı takdirde masanın dağılacağını söyleyen bir şey ve bir tekzip görmedi bu.
Sayın Kuşoğlu, muhasebeden sorumlu genel başkan yardımcısı ve biliriz ki Kılıçdaroğlu'na çok yakın bir insan. Dolayısıyla bu kabul gören bir durumsa, ben de diyorum ki 'Biz bu altılı masanın liderleri olarak, bizim o masaya otururkenki bilgimiz, gücümüzü birleştirip 13'üncü cumhurbaşkanını seçtirmek' Dolayısıyla o zaman rol icabı kurulmuş bir masa olur."
Bülent Kuşoğlu'nun bu beyanatı verdiği tarih nedir? 16 Eylül 2022. Yani aradan 5 ay geçmiş. Bu beş ayda liderler 5 kere toplu olarak liderler toplantısı, 2 baş başa görüşme, sayısız telefon görüşmesi yaptılar. Orada konuşup halletmek varken 5 ay sonra hem de böyle bir travmanın ardından hâlâ bunu halk önünde tartışmak... Haklı itirazda haksız noktaya düşürmez mi söyleyeni? Hâlâ Kuşoğlu, hâlâ Saraçhane… Her biriyle ilgili Akşener neredeyse tamamında haklı olduğu eleştirileri defalarca dile getirdi. Ama hâlâ, ısrarla niye?..
Yukarıda saydığım en hayati alanlara toplum artık muhalefetten itiş kakış, partisel hesaplar değil somut bir öneri seti bekliyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu son grup toplantısında sadece eleştirmedi, öneriler de sundu. Ancak en öne çıkan cümlesi "devlette yeni bir paradigma değişikliğine ihtiyaç duyulduğu" tespiti idi. Bunu söyleyen Kılıçdaroğlu hayatının büyük kısmını devlette, bürokrat olarak geçirmiş bir isim. "Devletin kolonları da kesilmiş" diyerek parti devletinin fotoğrafını da çekti.
Kesilen kolonları yeniden yerli yerine oturtmak için İYİ Parti'ye de CHP'ye de, DEVA'ya da Saadet'e de Gelecek'e de, Türk'e de Kürt'e de Alevi'ye de Sünni'ye de ihtiyaç var. Bir birlik ruhu, hep beraber sivil toplumun da katkısıyla yeni bir toplumsal sözleşme gerekiyor. Paradigmayı tartışmayı da…
Bunu ya hep birlikte yapacağız, ya bu seçimler de AKP-MHP bloğu tarafından kazanılacak ve zaten kaybettiğimiz en sıradan demokratik haklara tamamen veda edip, başka bir yapıya geçmiş olacağız. Kazanacak aday yerine kazanacak toplum ana gündem yapılırsa işler daha kolay olacak.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. |