''İnsanların neler yaptığı tamamen doğalarından geliyor. Eğer insancıllarsa, kötülerse, iyilerse bu özelliklerin hepsi insan doğası gereği oluyor. Sorulması gereken soru, insan doğasının iyi taraflarını ortaya çıkartabilmek için nasıl bir kültür geliştirmeliyiz ve kötü yanları bertaraf etmeliyiz insanlık olarak.''
Kapıdan sessizce içeri girdi. Altı kişilik gazeteci grubunun karşısında oturdu. Kulakları ağır işitiyordu ve kısık sesle konuşuyordu. Ama hemen her cümlesinde yüreğe saplanan bir kelime oluyordu. Dünyanın en önemli düşünürlerinden Noam Chomsky ile Hrant Dink'i anma proramı için geldiği Boğaziçi Üniversitesi'ndeki sohbette beni en çarpan kısmı yukarıda özetlediğim bölüm oldu. Ama kötü yanlarını da konuştuk insanların bu buluşmada. Soykırımı da savaşı da...
Önce savaşın bitmek bilmediği Ortadoğu’dan ve ABD Başkanı Barack Obama’nın Savunma Bakanlığına atadığı eski Cumhuriyetçi Senatör Chuck Hagel’den bahsettik. Her ne kadar Hagel’in iki temel konusu Pentagon’un bütçe kısıntısı ve Afganistan’dan asker çekilmesi gibi anlatılsa da, İran’a müdahale olasılığı ve İsrail ile ilişkiler daha sıcak konular olarak gündemde. Hagel için şunları söyledi Chomsky:
"Hagel’in durumu enteresan bir konu. Kendisi askeri görüşe sahip bir cumhuriyetçi. Cumhuriyetçiler, artık aslında modern demokratlar diyebiliriz. Yani cumhuriyetçiler aslında dengesizler. Kelimenin tam anlamıyla böyleler. Bu şaka değil. Bugünün cumhuriyetçileri daha liberal. Hagel önceleri Irak’a müdahale olasılığını destekledi. Çok kanlı olabileceğini gördükten sonra eleştirmeye başladı. Bu aslında ahlaki bir tutum gibi değil. Diğer bir konu israil konusu. İsrail’e büyük fonlar gönderiliyor. Bakın ben Amerikan senatörüyüm İsrail senatörü değilim, diyor. Obama’nın onu aday göstermesi aslında ilginç bir durum. Büyük ihtimalle görevini iyi şekilde yürütecek. Bir yandan da onun aday olması aslında İsrail lobisinin güç kaybettiğine dair bir işaret. Evet hâlâ güçlüler, ama eski halleriyle hiç alakaları yok. Enteresan bir test olacak. İsrail - Filistin konusuyla ilgili gençlerde büyük bir değişim var. Üniversitelerde örneğin 10 -20 yıl önce İsrail - Filistin konusunda konuşmalar yaptığımda polis koruması altında bunları yapmak zorunda kalıyordum. İsrail lehinde tek taraflı bir bakış vardı. Kendi üniversitemde bile böyle oluyordu. Arabama yanımda polis olmadan gidemiyordum. Ama şu anda bu konuya olan bakış çok değişti. Heyecan var ve birçok insan bu konuyla ilgili bilgi sahibi olmak istiyor. Bu tüm ülkede değişiklik göstermiş bir durum.''
Gelelim son günlerin en önemli gündemine. Türkiye’de Kürt barışı noktasına. Chomsky hem katılan gazetecilere görüşlerini sordu, hem de görüşlerini anlattı:
''Benim gördüğüm kadarıyla bu konuda ilerleme kaydetme isteği şiddetli bir şekilde dile getiriliyor. Bazı İngilizce gazeteleri taradım, üç kadın kadın öldürüldükten sonra da kamuoyunda görüşmeler devam etsin, bu sebeple durmasın görüşleri aktarılıyordu. Her kim bu cinayetleri işlediyse bulunsun, diyordu. Sizin de bildiğiniz, hatta araştırdığınız gibi IRA’nın yıllarca yaptıklarına bakmak iyi bir yol olabilir. Birçok terörist saldırı gerçekleştirdiler. 1993’te Dublin’den Belfast ‘a gidiyordum. Genç bir aktivist vardı IRA’ya yakın olan. Belfast ozamanlar ciddi bir savaş bölgesiydi. Protestan kısmında yaşayan arkadaşlarım Katolik tarafına gitmeye korkuyorlardı. Bir yıl önce oradaydım ve İstanbul’dan hiçbir farkı yok şu anda. 1993’de tanıştığım insanlardan bir tanesi bir tetikçiydi. İngiliz hapisanesinden kaçmış biriydi, gizli bir yerde buluştuk. Saatlerce aynı şeyi konuştuk. Protestanları ve İngilizleri öldürerek neyi elde ettiklerini sordum ona. ‘Onlar benim akrabalarımı öldürdü, benim de umrumda değil , ben de onları öldüreceğim’ dedi. Birkaç yıl sonra görüşmelere başlandı. Aynı şahıs şu anda hükümette yer alıyor. Yıllar boyunca ingilizler IRA’ya cevap vererek kendi içlerindeki terörü arttırmış oldular. İngilizler şiddete yanıt vermeyi bırakıp dinlemeye başladıklarında aslında sular duruldu ve 20 yıl sonra ülke barışa kavuştu. IRA liderlerinden birisini Öcalan ile kıyaslayabiliriz. Terör gibi konular kendi kendilerine havadan oluşmuyor. Bunların bir sebebi var. Önemli olan karşındakinin taleplerini, sorunun ne olduğunu dinlemek gerekiyor. Bu da aslında insan doğası ile sorulan soruyla bağlantılı. İki taraf var. Biri saldırıyor, diğeri ise bunun neden kaynaklandığını sorgulamadan bu işle başa çıkmaya çalışıyor.''
2015. Türkiye topraklarında yaşayan Ermenilerin katledilmelerinin yüzüncü yılı. Noam Chomsky'ye bu yılın Türkiye açısından zor olabileceğini söylüyorum. Zira ne Ermenistan ile ne diaspora ile Türkiye’nin bir diyaloğu var. Türkiye Dışişleri’nde bir çalışma grubundan bahsediliyor ama çok detay bilinmiyor. Chomsky 1915 suskunluğuyla ilgili şöyle konuşuyor:
''Birçok ülkede bu tip acılar konuşulmuyor. İngiltere ve ABD gibi ülkelerde de konuşulmuyor. Ermeni soykırımı gibi birçok soykırım yaşandı ama bunlar konuşulmuyor. Mesela ABD, Kanada ve Avusturalya’da yaşanan soykırımlara ne oldu? Birçok insanın soyu tüketildi ve kısa bir zaman önce bu yaşandı. Ve hala bu konuda dokunulmazlık var. ''
Chomsky’ye 100 yıllık inkârı ve Türkiye’de yaşayan Ermenilerin hâlâ çektiği sıkıntıların bitmediği konusunu hatırlatıyoruz. Şöyle diyor:
''Ben 100 yıldan değil 400 yıldan bahsediyorum. Daha da kötüsünden bahsediyorum. ABD bu konuyla ilgili 1960’lara kadar kızılderirilerin soykırımı konusunda tamamen sessizlik içerisindeydi. 100 yıllarca süren bu sessizlik o zamana kadar devam etti. Tüm kıtada 80 milyona yakın insanı katlettiler. Avusturalya ve Tazmanya’da kimseyi bırakmadılar. Ben çocukken 1930’larda biz kovboyculuk oynarken kızılderirilileri öldüren kovboyları oynardık. Böyle bir oyunun Türkiye’de oynandığını sanmıyorum. New york ve Londra bile hala bu konuyu inkar eden yazılar çıkıyor.''
Devam ediyor Chomsky: ''ABD tarihinde iki temel suç işlendi. Biri soykırım diğeri de kölelik. Kölellik aslında bugüne kadar tam olarak aşılmadı. Ne kadar aşılmadığına örnek istiyorsanız. Son seçimlere, 2012 seçimlerine bakmanız yeterli olacaktır. Bugünkü seçim haritası tamamen aslında iç savaşın haritasıyla aynı. Bölgeler o şekilde ayrılmış durumda. Birçok Amerikalı bunu bilmiyor ve bu çok şaşırtıcı birşey. Teorik olarak köleler serbest bırakıldı ama bu 10 sene sürdü. 10 sene sonra suç oranı grafiklerine konu oldular ve ‘siyahi hayat’ adı altında dışlandılar ve hapse atıldılar. Bu da bir şekilde kölelik sayılabilir. Hapishanelerde iş gücü olarak kullanıldılar. Amerikan endüstri devriminin büyük bir oranı aslında bu iç savaş ve iş gücünden doğdu diyebiliriz. Bu konu 100 yıl sonra ancak konuşulmaya başlanıyor. Ve aslında bu konu çok ırkçı olarak bilinen Reagan döneminden beri tekrardan yaşanıyor. Bunun adına “uyuşturucu savaşı” deniyor ama aslında afro amerikalılara karşı açılmış bir “ırk savaşı”. Birçok siyahi insan yıllarca hapishanede kalıyor."
Konu Fransa'ya geldiğinde Chomsky sözünü esirgemiyor:
''Fransayı örnek alalım. Fransa'nın zenginliğinin yüzde 20’si eski Fransız kolonisi Haiti’den geliyor. Fransızlar Haiti’yi tamamen tahrip ettiler. Kendi özgürlüklerinin bedelini ödemek zorunda kaldılar, Fransa onlardan tazminat talep etti ve bu borcu ödeyebilmeleri neredeyse 100 yıl sürdü. Fransa ve ABD bir araya geldi ve devlet başkanını kaçırıp orta afrikaya gönderdiler. Bunu yine Fransa yaptı. Peki bu konuyu kimse Fransa’da tartışıyor mu? Ben size neler olduğunu söyleyeyim. Fransızların şu anda Yahudileri dayak yedikleri, öldürüldükleri bir ülkeye gönderdiklerini düşünün. Olabilir miydi? Ama aynısını şu anda Çingenelere yapıyorlar. Nazi döneminde yapılanların aynısı şu anda yapılıyor. Hiçbir şekilde kendilerini savunamıyorlar. Türkiye’nin bu konudaki farkı, en azından Türkiye’de bu konuyla ilgili endişeler dile getiriliyor. Olanlar evet saçma, 100 yıl süren sessizlik de saçma ama, diğer ülkelerle kıyaslandığında o kadar da kötü durmuyor...''