15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde bu ülkenin 251 evladı katledildi, 2194’ü yaralandı. F-16’larca Meclis bombalandı, MİT ve Özel Kuvvetler Komutanlığı, polis özel harekât birimine saldırıldı, Genelkurmay Karargâhı'nda başta Genelkurmay Başkanı üst düzey askerler rehin alındı, Cumhurbaşkanı’na suikast düzenlenmek istendi. Nereden baksanız ülkenin en karanlık gecelerinden biriydi.
Bu darbe girişimiyle ilgili halen aydınlatılmayan pek çok soru var. Ancak perşembe akşamı YouTube haber kanalları arasında gezerken rastladığım Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Akit TV’deki söyleşisinde anlattıkları bu karanlık geceyle ilgili önemli detaylar içeriyordu. ‘FETÖ’nün devletteki yapılanması ile ilgili sorular’ sırasında Davutoğlu o dönem Başbakan sıfatıyla başkanlık ettiği 2015 Yüksek Askeri Şûra toplantısı öncesi ‘MİT’in hazırladığı bir rapordan, isim listesinden’ bahsetti. Şunları söyledi:
"2015 YAŞ’ına giderken MİT Müsteşarı titiz bir çalışma ile liste sundu. Bunların tasfiyesini iki kademeli olarak yapalım dedik. O dönem Sayın Hulusi Akar ve Sayın Cumhurbaşkanımızla bir araya gelerek bunların iki kademeli tasfiyesini öne aldık. Bir grubu şimdi, diğer grubu sonra… Mesela Mehmet Dişli’nin kesinlikle emekliye sevk edilmesi konusunda ben de MİT Müsteşarı da çok ısrarcı olduk. Bunu MİT’ten gelen bir rapor üzerine söyledim. Ve son geceye kadar da Dişli’nin emekliye sevki söz konusuydu. Son gece kanaat değişti. Ama bu kanaat benim sebebimle değişmedi. Bu devlet şeyi ile… Girmek istemem detayına… Ama şu bilinsin ki ben FETÖ’ye karşı tek bir FETÖ mensubu kalmayınca kadar mücadele kararlığı gösterdim.”
Adım adım gidelim. Önce Davutoğlu’nun son cümlesine bakarak soralım.
- 15 Temmuz darbe girişiminin öndeki isimlerinden Mehmet Dişli’nin MİT raporuna rağmen son gece ‘kalmasını sağlayan’ kimdi? Hem de raporu hazırlayan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ısrarına rağmen?
- Davutoğlu "Kanaat benim sebebimle değişmedi, bu devlet şeyi ile… Girmek istemem detayına" diyor. Davutoğlu’nun ya da hiç kimsenin bu olayda ‘devlet sırrı’ arkasına sığınarak ‘detaya girmek istememe’ şansı yok, olmamalı. O karanlık geceye giden süreçteki ‘ihmal ya da kasıt biliniyor ve söylenmiyorsa‘ bu ‘sorumlu bir devlet adamlığı’ olarak tarif edilemez. Çünkü 15 Temmuz sırası ve sonrasında hem ülkenin canları gitti hem sonrasında yaşananlarla demokrasisi.
- Davutoğlu’nun ‘ilk kez katıldığını’ söylediği 2015 Yüksek Askeri Şûrası’ndaki diğer isimler şöyle:
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Abdullah Atay, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Galip Mendi, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler.
Bu isimlerden Hulusi Akar şu an Milli Savunma Bakanı. Orgeneral Yaşar Güler Genelkurmay Başkanı. Onların da bu konuda bilgisi varsa açıklamalılar.
- 2015’teki Yüksek Askeri Şura’da, 2016 darbe girişimindeki isimleri, başta Akın Öztürk, görüyorsunuz. Demek MİT’in o tarihte yaptığı listesine girmemişler, ortaya çıkarılamamışlar.
- Tekrar Mehmet Dişli’ye dönelim. O dönem Başbakan olan Davutoğlu ve MİT Müsteşarı’nın ısrarına rağmen ‘son gece görevde kalan’ Dişli, o bir yıllık süreçte nerede görev yaptı? Silahlı Kuvvetler’in yönetim merkezinin kalbinde, Genelkurmay Karargâhı'nda. Tümgeneral rütbesiyle ‘Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Daire Başkanı’ olarak. Yani ‘rapora’ ve ‘ısrara’ rağmen bırakın ihraç edilmeyi en stratejik yerde tutulmaya devam edildi. Hatta çatı davası iddianamesinden biliyoruz ki, darbe girişiminden önce Genelkurmay Karargâhı'ndaki odasında darbe girişimine yönelik ‘plan’ yaptı. (Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 224 sanıklı Genelkurmay çatı davasında Mehmet Dişli 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı).
- Davutoğlu’nun konuşmasındaki bir diğer detay şu: "O dönem Sayın Hulusi Akar ve Sayın Cumhurbaşkanımızla bir araya gelerek bunların iki kademeli tasfiyesini öne aldık. Bir grubu şimdi diğer grubu sonra…"
Açıklanması gereken bir diğer nokta burası. Niye hemen değil? Niye iki kademeli? Elde raporlar varsa ne beklendi?
Ahmet Davutoğlu aynı yayında 15 Temmuz gecesi darbeye karşı nasıl yerli ve yabancı basında mülakatlar vererek mücadele ettiğini anlattığı bölümde (YouTube yayın 1.24-126) şöyle bir ‘anısını’ anlattı:
"1 Mayıs 2009 günü Dışişleri Bakanlığı görevine atandığımda Ömer Dinçer’i aradım. Biz birbirimize Hocam deriz. Hocam benim yanıma öyle bir koruma amiri ver ki bu adamlardan olmasın, anladınız değil mi ne demek istediğimi dedim. Anladım dedi. Çünkü o müsteşarlık yapmıştı Başbakanlık'ta bütün korumaları bilirdi. Çünkü dedim ben benim yanımda benim dışımda birinden talimat alacak birini barındırmam."
Nereden baksanız ‘ibretlik’ başka bir cümle. Devlette, Emniyet’te yapılanmalar biliniyor. "Benim yanıma bu adamlardan birini verme" deniyor. ‘Başkasından talimat aldığına vakıfsınız’, kendinizi ‘korumak için’ onlardan olmayanı istiyorsunuz, ama memleketin her yerinde ‘devlet dışında bir yapıdan talimat aldığını bildiğiniz gruba’ net karşı çıkmıyorsunuz.
Bu cümleyi kurduğunuz tarih 2009. Yine aynı yayında ‘başka birinden talimat aldığını bildiğiniz kişilerle ilgili’ Dışişleri Bakanlığı’nda ilk yaptırımı uyguladığınız tarihi şöyle açıklıyorsunuz:
"FETÖ’nün 7 Şubat 2012 MİT Müsteşarı ile ilgili operasyonunun ardından müsteşar Feridun Sinirlioğlu’nu çağırarak bu yapıyla ilgili olanları tasfiye etme talimatı verdim."
Burada hemen akla şu geliyor. Kendi korumanızı seçerken gösterdiğiniz ‘başka yapıdan talimat almama hassasiyetini’, Türkiye’nin en önemli bakanlıklarından Dışişleri’nde göstermek için niye 3 yıl beklediniz?
Yayında, "Dışişleri’nde, devletteki diğer kuruluşlarda ne kadar varsa, hatta daha az FETÖ’cü vardı" diyorsunuz. Bu övünülecek bir nokta mı?
Ve son bir soru… Korumasını ‘başka birinden talimat alan birinden seçmeyen Davutoğlu, MİT’e, Fidan’a düzenlenen operasyon üzerine Dışişleri’nde 2012 yılında ‘tasfiye talimatı veren’ Davutoğlu, devlet içindeki paralel yapının başındaki Fetullah Gülen’e 2013 Eylül’ünde neden gitti?
Ahmet Davutoğlu, konuşmalarında ‘FETÖ’cülerin, Erdoğan ve Fidan ile birlikte hedefinde olduğu üç kişiden biri olduğunu’ hep söyledi. Dışişleri'ndeki dinlemeler bu konuda kendisinin en önemli kanıtlardan biri. Ama 2009 ile 2013 arasındaki yaşananları biraz daha detaylandırmalı. Partisinin ve kendisinin geleceğe dair söyleyecekleri geçmişteki tutarlılıkla ölçülecek.