KAHRAMANMARAŞ
Hatay ve Kahramanmaraş paranın geçmediği iller. Çünkü burada ne dükkân kalmış ne alacak bir şey.
Depremin merkezindeyim; Kahramanmaraş’ta…
Önce 7.7 Pazarcık, sonra 7.6 Elbistan…
Şehre girdiğim andan itibaren dehşeti iliklerime kadar hissediyorum.
Burada her yol, her sokak yıkıma çıkıyor.
Merkezde; hem devlet kurumlarının hem alışveriş merkezlerinin yoğun olarak bulunduğu yerler de uzaktaki mahalleler de sağlı sollu yıkılmış… Azerbaycan Bulvarı, Trabzon Caddesi, Kıbrıs Meydanı, Hayrullah Mahallesi, Şekerdere Caddesi, Doğukent…
Ve bu ile bağlı yerler:
Elbistan ağır hasarlı, Afşin ve Pazarcık’ın üçte biri yok artık…
Şehir merkezinde neredeyse her binanın başında bir inşaat makinesi var. ‘Enkaz kaldırıyorlar.’ Öğlen saatleri ama; sert, üşüten bir rüzgar var. Ve bu rüzgar enkazlardan çıkan tozu her yere taşıyor. Şöyle tarif edeyim, eğer maskeniz yoksa ağzınız, burnunuz toz içinde kalıyor, adeta nefes alamıyorsunuz.
Yürürken karşıdan bir kişi geliyor önce tanıyamıyorum. Deniz Yavuzyılmaz, depremin ilk gününden beri Kahramanmaraş’ta olan, Türkiye Taşkömürü Kurumu’ndan 100 madencinin bölgeye gelmesini sağlayan, enkaz dahil her yerde çalışan CHP’li milletvekili. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden gelen ekiplerle de koordine halinde. Şimdi bölgeye başta çadır ihtiyaç maddeleri temini için çabalıyor.
Peki ildeki gözlemlerimden, konuştuklarımdan, bölgedeki kimi yetkililerden aldığım bilgiye göre ihtiyaçlar neler: Başta çadır, her türlü gıda yardımı. Neden çadır? Çünkü insanlar yıkık da olsa evlerinin başından ayrılmak istemiyor. Ya da evi hasarlı eve girmek istemiyor. İlde büyüklükleri 5’e kadar çıkan artçılar neredeyse 2-3 saatte bir yaşanıyor. Bu yüzden çadır. Peki kaç tane? En az 70 bin. İlçelerle beraber 600 bin civarında kişinin dışarıda soğukta kaldığı-beklediği tahmin ediliyor.
Ve yiyecek… Şöyle tarif edeyim nerede uzun bir kuyruk varsa orada yemek dağıtıldığını anlayabilirsiniz. Ekmek arası hızlı yemek de, çorba pilav da hatta ‘hayır lokması’ arabaları da burada. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da organize olunamamış. Kim nereden ne alacağını bilmiyor. Kahramanmaraş Stadı’nda kurulmuş AFAD çadırları gibi toplu alanlarda mesela Trabzon Belediyesi düzenli yemek dağıtıyor. Ama böyle yaratılabilen toplu alan sayısı çok sınırlı. Doğal olarak insanlar evlerine yakın mahallelerde bekliyor oralara başta gıda ulaşım çok zor, hatta yok.
Kahramanmaraş Belediyesi’nin arkasında oluşturulan alanda yiyecek yardımı yapılıyor. Burada bulunan Erzurumluoğlu Camii’ne gidiyorum. Kapının hemen önü ibadete ayrılmış, iç kısımda aileleriyle birlikte Suriyeliler kalıyor. Konuşuyoruz "yardım alma sorunumuz yok" diyorlar.
Akşam oluyor. Bu sefer yönümüz depremin hemen hiç etkilemediği Yörük Selim Mahallesi… Bu mahalle Alevilere ve solculara karşı yapılan Maraş Katliamı’nın simge yerlerinden biri. 1978 yılında meydana gelen katliamda 111 kişi katledilmişti. Bu mahalle; yapılan saldırıların engellendiği, katliamın boyutunun büyümesini engelleyen bir yer olarak tarihe geçti. Kahramanmaraş’taki tek cemevi bu mahallede. Erenler Cemevi’ne de uğruyoruz. Yoğun bir faaliyet var. Gelen yardımları ihtiyaç sahiplerine dağıtıyorlar. Ayrıca iki öğün sıcak yemek dağıtımı var. Notlarımızı alıp kalacak yer bakmak üzere çıkarken bize Canlar Kıraathenesi’nde geceyi geçirebileceğimizi, notlarımızı yazabileceğimizi söylüyorlar. Ekip olarak gidiyoruz. İçeride bizi Paşa karşılıyor. Bir muhabbet kuşu; hiç susmuyor. Masalara bilgisayarları kurup çalışmaya başlıyoruz. Bizim kıraathaneye girdiğimiz saat 19’dan gece yarısını geçen saatlere kadar kapı neredeyse hiç kapalı kalmıyor. Gece soğuk diye battaniye getirmeden kendi evindeki erzağını paylaşmaya ne varsa ‘misafirlerine’ ikram ediyorlar. Gelen teyzelerden biri yıkılır korkusundan depremden beri hiç girmediği evine bize yastık getirmek için girmiş onu anlatıyor. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Utanıyorum da… "Bizi boş verin esas siz nasıl yaşadınız depremi?" diye soruyorum. İlki "çok kötüydü ama biz kurtulduk. Konu komşuya, şehre bakıyoruz çok üzülüyoruz" diyor. Diğeri yöre ağzıyla "ölü müyük diri miyik bilmiyik" diye ekliyor.
Kahramanmaraş’tan ayrılma zamanı. Deprem şimdiye kadar gezdiğim dört ilde (Adana, Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş) Hatay ile birlikte en ağır şekilde burayı etkilemiş. Hatay ve Kahramanmaraş paranın geçmediği iller. Çünkü burada ne dükkan kalmış ne alacak bir şey. En temel ihtiyaçlara bile ancak bir yardım kuruluşu verirse ulaşılabiliyor. Devletin olmadığı-geç kaldığı bu felakette gittiğim her ilde, her yaştan, her görüşten insan öyle bir dayanışıyor ki… Kahramanmaraş da böyle…
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |