OSMANİYE
D400 karayolu…
Şehri ortadan ikiye bölen yol.
Bir yanı harap bir yanı ayakta…
Rahime Hatun Mahallesi’ne gidiyorum önce…
Yan yana yıkılmış binalar…
Yıkıntıların önünde bekleyen polisler, etrafında çalışan savcılar, hasar tespit uzmanları…
Ve tabii evlerinin önünde bekleyen depremzedeler…
268 bina yıkılmış burada…
Çok katlı yıkımların arasında sarı renkli iki katlı bir bina…
Önünde bir amca…
Gömleği, ceketi ve kravatıyla bekliyor.
Beni görünce "hasar tespitten mi geldiniz" diye soruyor, ‘yok’ diyorum ‘gazeteciyim’.
Ben sormadan anlatıyor: "Gece bir uyandım oğlum toprak adeta yoğuruyor beni; korkunçtu…"
Bu tarif sarsıcı geliyor… Depremin ilk kez böyle tarif edildiğini duyuyorum. ‘Her yer yıkılmış sizin ev duruyor şükür’ diyorum. ‘Ellerimle yaptım tüm malzemeler sağlamdı’ diyor.
Emekli sınıf öğretmeni imiş.
‘O günlerden mi alışkanlık kravat?’ diye soruyorum.
"Bugün eve devlet gelecek" diye yanıt veriyor "kravat o yüzden"…
Hasar tespiti için gelecek ‘memur’ onun için ‘devlet’…
Ve saygı ifadesi kravatı…
Ama sağcısından solcusuna esas beklenen ‘devlet;’ Bahçeli olan…
Osmaniyeli doğumlu MHP Genel Başkanı Bahçeli ve bugün (14 Şubat 2023) 9'uncu gün olmasına rağmen diğer liderler gitmiş olsa da hala memleketine gitmiş değil. Doğduğu evin sokağına; Alibeyli Mahallesi İstasyon Caddesi’ne gidiyorum. Bahçeli’nin 2020 yılında yaptırdığı ‘Devlet Bey Konağı’ sağlam yerinde duruyor. Oradaki görevlilerin verdiği bilgiye göre sadece garajında sorun olmuş. Ancak aynı cadde üzerinde Bahçeli’nin evinin 200 metre ilerisinde binalar yıkılmış. Yolun sonuna kadar yıkıntılar arasından yürüyorum. Karşımda Bahçeli’nin fotoğrafları olan bilboard’lar… Bir tanesinde ‘ülkeye sadakat ülküye yemin’ yazıyor.
Sokakta parti kimliğini söylemeseler de -sormasam da- konuştuğum herkes sözü sonunda Bahçeli’ye getiriyor. En azından benim rastladıklarımda kızgınlıktan çok kırgınlık var. Bir de herkesin dilinde "ilk günlerde çevrede yıkımdan etkilenenlere evin kapıları açılmadı, hâlâ da kapalı"…
İlk günler demişken…
Osmaniye’de 268 bina yıkıldı, 976 kişi vefat etti, 2 bin 570 kişi yaralandı. İlk iki gün bölgeye özellikle arama kurtarma konusunda hemen hiç yardım gelmedi. Buradaki kurtarma çalışmalarında özel harekat polislerinin en büyük çabayı-katkıyı verdiklerini hemen herkes belirtiyor.
2. gün sonunda önce Çankaya Akut ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri gelmiş. İlk iki gün başta gıda; yardım malzemesi konusunda sıkıntı yaşanmış. İlde en büyük can kaybının yaşandığı Esenevler Mahallesi’ne gidiyorum. Tek bir evde, 52 kişi enkaz altında vefat etmiş. Etrafındaki evlerde de yıkım ya da hasar var. Kurtulanlar çoğunlukta…Felaketten sağ çıkanlar daha bir hafta önceye kadar selamlaştıkları, misafirliğe gidip geldikleri komşularının acısını yaşarken bir yandan da çok hüzünlü bir iş yapmışlar. Enkazdan çıkan fotoğrafları, diplomaları hatta evlilik cüzdanını hemen yakındaki parkın önündeki yeşilliklerin üstüne koymuşlar. Utandığımdan -kıyamadığımdan dokunmadan bakarken bir bey geliyor yanıma. Bir gece evvel teker teker fotoğraflara bakmış. ‘Tanıdıklarım, komşularım, canlarım gitti’ diye ağlamaya başlıyor. Dudaklarımı ısırıyorum. Resimdeki gözyaşları aklımda…
Biraz ötede AKP’li Altındağ Belediyesi’nin kurduğu bir destek merkezi var. Temiz ve düzenli çalışıyor. Belediye Başkanı da (Asım Balcı) burada ve çalışmalara katılıyor imiş. CHP hem merkezde hem köylerde yoğun bir çalışma yürütüyor. Ben şehirden ayrılırken Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar eksikleri gidermek, destek olmak için şehre geliyordu. Tahminim MHP de diğer partiler de vardı ama ben rastlamadım.
Adana-Osmaniye arasındaki yol açık. 45 dakikada geliniyor. Şehirden çıkarken de bir sorun yok. Buradan ayrılırken bir benzincide duruyoruz. Hem yakıt alıyoruz hem de yanımızda getirdiğimiz ekmeklerin içine peynir katıp yiyoruz. İstasyonun sahibi ‘çaysız yenmez’ diye ikram yapıyor bize. Osmaniye’den diğer illerde olduğu gibi acı ama insan sıcaklığıyla ayrılıyorum. Defterime şu notu düşüyorum: Bir teselli ararsan, bak o zaman resmime, gör akan o yaşları… (Cem Karaca’ya-Mehmet Soyarslan’a saygıyla)
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |