İstanbul'da HDP eş başkanları ile gazetecilerin buluşmasına gidiyorum. Taksim'de bir otel… Birkaç ay önce aynı otelin aynı salonunda yerlerine kayyım atanan HDP'li belediye başkanları; Ahmet Türk (Mardin), Selçuk Mızraklı (Diyarbakır) ve Bedia Özgökçe Ertan (Van) ile bir basın buluşmasına katılmıştım. O gün en çarpıcı konuşmalardan birini şu an cezaevinde olan Selçuk Mızraklı yapmıştı: "Seçim öncesi halkımıza demokrasi ile bir sonuca varılacağını söyledik. "Ya yeniden kayyım atanırsa" diyenlere demokrasiden bahsettik. Şimdi yalancı durumuna düştük. Biz şimdi topluma, gençlere ne diyeceğiz? Demokratik siyasete kapıları kapatırsanız sonu ağır olur."
O toplantının ardından "Kürtler bir arada yaşamak ve demokratik siyaset istiyor, duyuyor musunuz?" diye bir yazı yazmıştım. O yazıyı yazdığım Ağustos ayından bu yana yerine kayyım atanan HDP'li belediye sayısı 38 oldu. 31 Mart seçimlerinde 3'ü büyükşehir 65 belediye kazanmışlardı. 19 Ağustos 2019'dan beri 25 belediye eş başkanı tutuklandı. Son iki yılda aralarında partinin eski eş başkanlarının da bulunduğu 5 bin kişi gözaltına alındı, 1000'in üzerinde tutuklama oldu. Kürt siyasetinin önemli isimlerinden, barış için didinen Ahmet Türk, kısa süre önce durumu şöyle tarif etmişti: "12 Eylül'leri, 1994'leri yaşadık. Ancak hiçbir dönem şimdiki gibi Kürtlerin üzerine gelindiğini görmedim. Tamamen Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir durumla karşı karşıyayız."
Toplantının yapıldığı salonda başta eş başkanlar Pervin Buldan ve Sezai Temelli herkes tüm zorluklara ve baskılara rağmen 'demokratik siyaseti istemeye, zorlamaya devam edeceklerinin' altını çizdiler.
HDP'nin 23 Şubat'ta büyük kongresi var. Şu anki eş başkanların bir dönem daha görevlerini sürdürme olanakları var. Devam ettirecekler mi, bu soruya "Taban ve parti organları karar verir" diyorlar ama bir yandan da Buldan, 'partinin yenilikler ve değişim konusunda öncü olduğuna vurgu' yaparak, küçük de olsa bir ihtimali de olasılık olarak bırakıyor. Parti, kongrenin amacını; "Türkiye'nin demokratik geleceğinin şekillenmesi noktasında sonuçların da olacağı platforma çevirmek" olarak tarif ediyor.
Eş başkanlar kendilerine "Selahattin Demirtaş'ı nasıl bir rol biçiyorsunuz" sorusuna önce, "Demirtaş gözbebeğimizdir" diye yanıt verip sonra şunları ekliyor:
"Demirtaş'a sadece biz değil, milyonlar bir rol biçiyor. Demokrasi için, barış için. Onunla hem partinin işleyişi konusunda, alınan kararlarda hatta önümüzdeki kongre süreciyle ilgili fikir alışverişinde bulunuyoruz."
Bir soru da Demirtaş'ın 'Devran' kitabının okuma tiyatrosu olarak icrası ve Selvi Kılıçdaroğlu'ndan Dilek İmamoğlu'na, siyasetten sanata kadınların Başak Demirtaş ile dayanışmasıyla ilgili başlayan tartışmaya ilişkin soruluyor. Aynı zamanda o gecenin katılımcılarından olan Pervin Buldan durumu şöyle özetliyor: "O gece bir araya geliş siyaseten değil dayanışma içindi. Tam bir dayanışma oldu. Ancak sonrası yaşananlar tam bir rezalet hatta rezalet ötesi durumdu. Türkiye'yi kurtaracak olan kadın ittifakıdır."
Konu seçimlere geliyor. Sezai Temelli uzun süredir bir erken seçim beklediğini dile getiriyordu. "Önümüzdeki 1.5 yıl içinde olacak" diyor. Her iki eş başkan da 31 Mart ve 23 Haziran'da verdikleri destekle pek çok yerde belediye başkanlarının iktidarın elinden gidişini hatırlatıyor.
Önümüzdeki seçimlerde benzer ittifaklar için kapılarının açık olduğunu söylüyorlar. Burada iki konu ve birkaç soru ortaya çıkıyor. Birincisi CHP ile İyi Parti'nin kurduğu ittifaka fiili olarak HDP alınmamıştı. Bu durum yani 'desteğini ver ama tam da yan yana gözükmeyelim hali' tabanda bir kırgınlık yarattı mı? Bu soruya "HDP de seçmeni de durduğu yer ve verdiği oyla demokrasiye nasıl destek verdiğini farkında" yanıtı geliyor. Parti isimleri ve ideolojik duruşları tarif edilerek sorulan "Bu partilerle de ittifak mümkün mü?" sorusuna Sezai Temelli şöyle yanıt veriyor:
"Pek çok partinin neo liberal politikalardan Cizre politikalarına bagajı var. Onları unutmadan acil demokrasi zemininde buluşmaya hazırız. Farklılıklar var ama farklılıklardan güç alma zamanı. Toplumsal mutabakat zemini üzerinden, başta anayasa değişikliği, demokrasiye geçiş programı uygulanmalı. Bu sistem değişmeli ama geçmişin parlamenter sistemiyle de olmaz."
CHP ile yapılan ittifak ardından, 'kayyıma gerektiği netlikte karşı çıkmama ve Suriye'nin kuzeyine askeri harekete destek' noktalarında özellikle tabanda bir kızgınlık olup olmadığı, bir daha Kürt seçmenden oy alıp alamayacağı soruluyor. Buldan yanıtlıyor:
"Her iki noktada da CHP'nin duruşu yanlış oldu. Kayyım olayı onların da başına geldi. Askeri harekete Libya'da karşı çıktılar, Suriye'de destek verdiler. Bunlar tabii ki bir kızgınlık yarattı. Ancak HDP seçmeni bilinçli seçmendir. Demokrasi için bir araya gelinirse destek verecektir."
Araştırmalara göre Kürt seçmenin yüzde 70'i HDP'ye oy veriyor. Ve bu seçmenin iktidar değiştirmedeki gücü yerel seçimlerde görüldü. HDP oluşacak demokrasi bloğunda yer alacağını açıkladı. AKP'nin bu partiyi neden kriminalize ettiğinin yanıtı açık aslında. Ancak bu iç barış açısından riskli bir şey. AKP'nin yakından tanıdığı araştırmacı-analist İbrahim Uslu'nun kısa bir süre önce attığı tweet'i aynen alıntılayarak yazıyı bitiriyorum:
"Uzun süredir Kürtlerin yüzde 20'sinden daha azı sağcı bir partiye oy vereceğini söylüyor. Eğer CHP de Kürt seçmene ulaşmayı başaramazsa bütünlüğümüz açısından çok sakıncalı bir durum ortaya çıkar. HDP'yi ötekileştirmek Kürtleri ötekileştirmektir. Ülkesini seven bunu yapmamalı."