Ajda Pekkan ne güzel söyler...
Ahmet, Mehmet, Süreyya... Hepsi boş hepsi rüya... Bir gün hayat bitecek... Dersin görmüşüm rüya... Geçen gece 241 sayfalık bir metni okuduğumda aklıma bu şarkı geldi. Saat geç olduğundan ve uykuya dalmak üzere olduğum için değil. Okuduklarımdan dehşete kapıldığım için... Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yıllar sonra aklına, kendi partisinden isimlere dokunulunca gelen Mecelle'deki "beraat-i zimmet asıldır", yani "aksi ispatlanana kadar herkes suçsuzdur" ilkesine dikkat ederek... Tabii benim yüzümden T24'ün başına "sehven bir sorun" gelmemesini de gözeterek... Büyük bir medya grubunun satışıyla ilgili soruşturmanın mahkeme kararlarıyla yapılmış dinlemeleriyle ilgili üç sorunlu alana dikkat çekmek... Birincisi medya grubunu almakla "görevlendirilen" işadamlarının parayı temin etme hazırlığı. Bir kamu bankasına yönlendiriliyorlar. O kamu bankasında işlemin "olması-çabuklaşması" için, bakanlıklardaki özel kalemlerin, danışmanların nasıl çalıştıkları-çalıştırıldıkları ayan beyan ortada. İkincisi o kamu bankasının genel müdürü. Telefonda krediyi alacak işadamıyla yaptığı konuşma. Vadeler ile ilgili sözler. Paranın geri dönüşü ve hızı konusunda sağlananlar. Üçüncüsü... İşadamlarının iktidarın başındakilerle, kimi aile fertleriyle ve bakanlarla; telefonda yüzyüze ya da arkalarından konuşma şekil ve üslupları. Bir "havaalanı konusu" ardından bir bakan adı ve yüzde 10 gibi cümlelerin arka arkaya kullanıldığı metinler.
Ya her şeyi organize eden müteahhit işadamının büyük bir GSM şirketinin genel müdürüyle yaptığı diyalog. Sahip problemi yüzünden sıkıntı yaşayan şirketi de dizayn çabası. "Yabancı ortakla görüşme isteği, genel müdüre fırsat olursa aklında olalım tembihi, güzel bir yapı kurabiliriz" vaadi, "genel müdürün bir hükümet grubunun adı anılan yabancı ortağın ülkesine ziyaret yapacağı bilgisi." İktidara yakın işadamlarıyla iktidar erkinin, bürokratların hükümetin güdümündeki kimi şirketlerin üst yöneticilerinin demokratik ve şeffaf ülkelerde olmaması gerektiği kadar yakınlaştığı, mahrem bilgileri paylaştığı, işlerinin kolaylaştığı bir düzen... Savcıların, polislerin dosyalardan el çektirilip, soruşturmalar hakkında yayın yasağı geldikten sonra haklarında fezleke olan 4 bakanın yeniden partiye, siyasete, meydanlara dönmesi... Kabul edilebilir gibi değil. Bugünkü iktidarın askeri vesayeti geriletmesi, Kürt sorununa çözüm bulmak için yaptığı umut verici çalışma ve ekonomideki başarısı önemli. Ancak; yolsuzluk iddialarının açıklığa kavuşmadığı süreç barışı ve istikrarı da gölgeler.
Bitirirken... Hükümet ne diyor? 17 Aralık nedir? Darbe girişimi... Kime karşı... Seçilmiş meşru hükümete karşı... Kim yapıyor? Cemaat... Nasıl bir güç bu cemaat? Ağırlıkla poliste , yargıda üstlenmiş; insanları, dinleyen, fişleyen; iftira atan hapse attıran bir örgüt... Nasıl karşılık veriliyor? 2000 polis, yüzlerce yargı mensubunun yerini değiştirerek. Peki? Bu insanların cemaat mensubu olduğu alınlarında mı yazıyor? Cemaat mensubu olduğunu iddia ettiğiniz yargı mensuplarının, polislerin hangi davaları, soruşturmaları manipüle ettiğine dair belgeniz var mı? 17 Aralık'a kadar savcısı olduğunuzu söylediğiniz davalar da dahil, bu tarihten sonra eski davaların neredeyse tamamı için 'kumpas' göndermelerini hangi bilgi ile söylüyorsunuz? Diyelim davalarda kasıtlı yanlışlar yapıldı (ki tartışmalı onlarca delil var), siz neredeydiniz? Mağdur olup yıllarca hapiste yatan ve halen yatmakta olan, kendileri ya da aileleri sağlıklarını kaybetmiş yüzlerce aileye dönüp "pardon biz yapmadık, onlar yaptı" diyebilecek misiniz? Derseniz inandırıcı olabilecek misiniz? Yıllarca "davalarda haksızlık içeren konular, gerçek dışı deliller var" diyenleri "terör örgütlerine yardımla" itham edip, yazılan kitapları bombaya benzetip, korkudan cılız çıkan birkaç sesi duymamazlıktan gelip, sindirip.. 17 Aralık operasyonunda bakanlar, çocukları, bürokratlar, hükümete yakın işadamları ile ilgili konular gündeme gelince "polis, yargı mensupları cemaatçi", "belgeleri yayınlamak suç diyerek" ortaya çıkarsanız, samimiyetiniz sorgulanmaz mı? 11 yıldır iktidardasınız, eğer devlet içinde paralel bir yapı varsa yeni mi haberiniz oldu, denmez mi?