CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir ayağı deprem bölgesinde. Orada yaşanan acıların hem görünür olması hem çözümü için CHP'li belediyelerle birlikte çalışıyor. Seçime kadar geçecek sürede de seçimden sonra da bölgenin yaralarının sarılması için tüm gücünü kullanacağını belirtiyor. Bir yandan da seçimlere iki ay kala toplumun tüm kesimlerini birleştirmeye yönelik mesajlar veriyor. Yaşanan ve her geçen gün büyüyen ekonomik buhranın faturasının, eğer iktidar olurlarsa emek kesimine çıkarılmayacağını söylüyor:
"Her krizin, her beceriksizliğinin faturasının işçiye, çalışana, memura ve emek üreten diğer kesimlere fatura edilmesi ahlaki değildir. Kabul edilemez."
Önemli başka bir konu Amedspor'a, Bursaspor maçında yapılan saldırı ve maçta açılan 'beyaz Toros', 'Yeşil' pankartlarıyla ilgili söyledikleri. Kimsenin kimseyi geçmişteki acılar üzerinden tehdit edemeyeceğini anlatıyor. Bir de Devlet Bahçeli'nin Amed ismi üzerine geçen haftaki grup toplantısında yaptığı konuşmayla ilgili fikrini paylaşıyor: "Amed'in, Amedspor'un ismini yeni mi duymuşlar?.."
CHP Genel Başkanı ve 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sorularıma verdiği yanıtlar şöyle:
- Bir süre önce yaptığınız konuşmada 'devlette paradigma değişikliğine ihtiyaç duyulduğuna' değinmiştiniz. Şimdi Milet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayısınız. Eğer kazanırsanız devletin yeni değerler dizisinde neoliberal politikaları terk eden sosyal bir devlet, krizin faturasını emek kesimine kesmeyen bir anlayış, bireyin öncelendiği bir yapı mı göreceğiz?
CHP Genel Başkanı olarak benim yaklaşımımın bir paradigma değişikliğinin zorunluluk olduğu yönünde; Millet İttifakı adı altında bir araya geldiğimiz siyasi partilerin sayın genel başkanlarının da ortak kanaatinin bu yönde olduğunu görüyorum. Ki birlikteliğimizi oluşturan sayın liderler çeşitli zamanlarda bu konudaki değerlendirmelerini dile getirdi, getiriyor. Ülkemizde yaşanan çürümeyi ancak bir paradigma değişikliğiyle sonlandırabiliriz. Beşli çeteye tanınan imtiyazlar, devletin kasasından çalınan milyar dolarlar, kamuda yaşanan liyakatsiz atamalar, eğitim kurumlarının, üniversitelerin kimliksizleştirilmesi, topyekûn bilimden uzaklaşılması ve benzer adımlar Türkiye'yi bir felakete sürükledi. Bu felaketin acı reçetesi ise hep halkımıza fatura edildi.
Bir binayı düşünün; öncelikle binanın ana taşıyıcı unsurlarını mutlak surette usulüne uygun yapmak zorundasınız. Aksi olduğunda, yani ana taşıyıcı unsurları usulüne uygun yapmadığınızda veya yapılmış olanı bile isteye hırpaladığınızda, binayı yıkıma mahkûm edersiniz. Sistemi korozyona, çürümeye uğratmış olursunuz. Ve nihayetinde buna bağlı olarak yapı çöker. AKP hükümetlerinin Türkiye'ye yaşattığı tablo budur. Peşkeş çekilen ihaleler, kayırmacılık, liyakatsizlik ülkeyi uçuruma sürükledi. Deprem toplanma alanlarının bile ranta açıldığı bir ülke, felakete koşar adım gitti. Millet İttifakı'nı oluşturan değerler bütünün öncelikli amacı da bu çürümüşlüğü kesip atmak olacak. Bu kangrenli yapıyı hızlıca bünyeden koparacağız. Her krizin, her beceriksizliğinin faturasının işçiye, çalışana, memura ve emek üreten diğer kesimlere fatura edilmesi ahlaki değildir. Kabul edilemez. Ortada bir başarısızlık varsa sorumlusu siyasi iradedir.
Grup konuşmamda da ifade ettiğim gibi, ülkenin kolonlarını kestiler; ülkenin taşıyıcı kolonlarını bile isteye yok ettiler. Siyasi irade, pandemi dönemi de dahil yaşananlardan ders çıkartmadı. Vatansever bürokratların, bilim insanlarının, konunun uzmanı isimlerin tüm uyarılarını gözardı etti. Ve ne acıdır ki tüm bunların sonucu olarak depremde on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti, ölüme sürükledi. Ancak acı olan bir başka gerçek de, binlerce vatandaşımızın, enkaz altında kurtarılmayı bekleyerek can vermesidir. Arama- kurtarma çalışmalarında yaşanan beceriksizlik, çadır dağıtımında yaşanan beceriksizlik, yardımların dağıtımında yaşanan beceriksizlik; saymakla bitmez… Tüm bu beceriksizliklerinin nedeni liyakatsizlikleri ve kibirleridir. Hâlâ burunlarından kıl aldırmıyorlar. İçten bir özeleştiri dahi yapmıyorlar, Erdoğan bir de üstüne helallik istiyor. Nerede bu vergiler kardeşim? Bunların hepsinin hesabını teker teker soracağız. Devletin hazinesinden çalınan 418 milyarı geri alacağız. Milletin parası, milletin olacak. Açlık ve yoksulluk sınırı altında ezilen milyonlarca yurttaşımızın hakkını söke söke alacağım. Bu değişim kalıcı refahın da ön adımı olacaktır. Milletimiz müsterih olsun.
- 6 Şubat depremleri sonrası yeni bir toplum ortaya çıktı. Uzun süredir kutuplaştırma için yapılan siyasete karşı büyük acı toplumu bir araya getirdi. Şimdi seçim süreci başlıyor. Mesajlarınızda ayrışmayı önceleyecek bir dil mi tutturacaksınız?
Yaşadığımız acı, toplumun her kesimini derinden etkileyen ve etkisi yıllara sâri olacak bir tablo koydu önümüze. Binlerce insanımızı kaybettik, büyük bir yara açıldı hepimizin yüreğinde. Bu bağlamda deprem sonrası yaşanan her kareyi doğru okumamız lazım. Bu bizim öncelikli sorumluluğumuzdur. Söylediğim gibi liyakatsizlik, kibir, ihmal, tedbirsizlik ve hükümetin geçmişte yaşananlardan ders çıkartmak istememesi binlerce insanımızı kaybetmemize yol açtı. Bu acılara rağmen, milletimiz büyük bir seferberlik örneği gösterdi, mevcut iktidara büyük bir ders verdi, "Sen ne kadar kutuplaştırmaya, bölmeye çalışsan da bunu başaramazsın" dedi. Enkazın altında mevcut iktidarın politikaları ve kutuplaştırıcı söylemleri de kaldı.
AFAD ve Kızılay gibi yardım kuruluşlarının durumu ortada; bu kurumlar depremde bile çadır satacak kadar aklını ve vicdanını kaybetmiş insanların eline geçmiş. Ancak kimse endişe etmesin, bu kurumları gerçek görev alanlarına geri getireceğiz. Liyakatli kadrolarla ve bilimin yol göstericiliğinde atacağız gerekli olan tüm adımları. "İktidarımızda tek bir çocuk dahi yatağa aç girmeyecek" diyorduk. Evet, tek bir çocuk dahi yatağa aç girmeyecek. Bu sözün daha geniş manada anlamı şudur; tek bir vatandaşımız dahi "Nerede bu devlet" deme ihtiyacı hissetmeyecek. Devletin tüm kadroları, sadece ve sadece vatandaşına, kimseyi de ötekileştirmeden hizmet etmek hedefiyle yeni bir anlayışa kavuşacak. Milletin iktidarında hiç kimseyi ayırt etmeden herkese eşit hizmet edeceğiz. Bu halkın mayasında ve ruhunda hep birlik beraberlik olmuştur, olmaya da devam edecektir. Mevcut iktidarın dahi ne yapmış olursa olsun bu ruhu yok edemediği görülmüştür. Kötü yönetim, iletişimsizlik dili ve ayrıştırıcı politikaları milletimiz sandıkta vereceği kararla ortadan kaldıracak. Bu bağlamda, uygulanacak genel çerçeveyi ortak mutabakat metninde belirledik zaten, tüm ayrıntıları da hızlıca hayata geçireceğiz.
- Mafyanın sizi tehdit ettiğine dair haberler geliyor. Burada durum nedir?
Olur, böyle şeyler; önemsemiyorum. Ben terör örgütleri tarafından öldürülmek ve kimi güçler tarafından linç edilmek istenen bir siyasetçiyim. Ne yaşamış olursam olayım, bir adım geri adım atmadım. Dolayısıyla kimse de endişe etmesin. Bu türden haberlerin aynı zamanda bazı mahfillerin propaganda enstrümanı olduğunu da biliyorum. Toplumda bu tür haberler üzerinden korku, endişe yaratmaya çalışırlar; bu tür haberlerle toplumu sindirmeye çalışırlar. Kimsenin endişesi olmasın. Neyle ve kiminle tehdit ederlerse etsinler; tehdit eder görünürlerse görünsünler başaramayacaklar. İlk seçimlerde iktidarı devralacağız ve cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.
- Amedspor'a, taraftarına ve oyuncularına bir maç sırasında saldırı oldu. Tribünlerde beyaz Toroslar-Yeşil pankartları açıldı. Sizce bu bir provakasyon amaçlı organizasyon mu? Seçim sürecinde devamı olabilir mi? Amedspor'un ismine yönelik MHP liderinin itirazına nasıl bakıyorsunuz?
Türkiye Futbol Federasyonu, Bursa Valiliği ve Emniyeti'nin de dahil olduğu bir ihmaller zinciri olduğu görünüyor. Gerekli soruşturmanın başlatıldığı açıklandı. Bekleyeceğiz, bakalım ne çıkacak soruşturmadan? Taraftar boyutuna ilişkin ise; bu ülkede hiç kimse hiç kimseyi hangi gerekçeyle olursa olsun, tehdit edemez… Hiç kimse hiç kimseyi geçmişte yaşanan acıların sembolleri ve failleri üzerinden tehdit edemez. Kim bu tehdidi yapıyor veya bu tehdide aracılık ediyor, göz yumuyorsa haindir, bölücüdür. Hukuk ivedilikle gereğini yapar, yapmalıdır. Amedspor'un ismine gelince. Bırakın Allah aşkına; yıllar önce Türkiye Futbol Federasyonu onayladı bu ismi. Yaklaşık 10 yıldır, mücadele ettiği kümelerde yüzlerce maç oynamış, Türkiye'nin dört bir yanına deplasmana gitmiş; Türkiye'nin dört bir yanından Diyarbakır'a gelmiş takımlara ev sahipliği yapmış, Amedspor. Amedspor'un isminin Amedspor olduğunu yeni mi duymuşlar.
- HDP ile ne zaman görüşeceksiniz?
HDP'nin değerli Eş Genel Başkanlarıyla görüşeceğim. Arkadaşlarım planlamayı yapıyorlar.
- Kampanya sırasında iki belediye başkanı sizinle mi dolaşacak yoksa ayrı programları mı olacak?
Zaman zaman birlikte, zaman zaman ayrı programlarımız olacak. Arkadaşlarımız, ittifakımızın diğer genel başkanlarıyla da birlikte olacaklar. İmece ruhuyla çalışacağız. Çünkü sadece Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmayacağız; milletvekili seçiminde de büyük bir başarı göstereceğiz. Bu başarımız herkesin başarısı olacak.
- Milletvekili listelerinin hazırlanmasında öne çıkan bir formül var mı?
Arkadaşlarımız çalışıyor. Dediğim gibi, sadece Cumhurbaşkanlığı seçiminde değil, milletvekili seçimlerinde de büyük başarı kazanacağız. Kimsenin endişesi olmasın.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |