Bir cümle söylerken ya da yazarken defalarca düşünürüm. Kullandığım cümle karşımdakini kırar mı, haksızlık etmiş olur muyum, aynı anlama gelecek başka bir cümle eğer karşılığını verecekse onu bulmak için biraz daha zaman ayırmalı mıyım? Ancak Merkez Bankası’nın görevden alınan son başkanı Murat Uysal için kullanabileceğim en yumuşak ifade ‘kullanılıp-yollanmış bürokrat’ olabilir. Bir cümle daha ekleyeyim ‘kullanılacağını bilerek görevi kabul etmiş bürokrat’ diye de tarif edilebilir.
6 Temmuz 2019’dan beri ülkenin en önemli ekonomik kurumunun başında olan Uysal bir önceki başkan Murat Çetinkaya’yı neden görevden aldığını açıkça dile getiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘sözünden çıkmayacağını’ baştan kabul etmişti. Erdoğan Çetinkaya’yı neden görevden aldığını şöyle anlatmıştı: "Ülkemize geçen sene döviz, faiz, enflasyon üzerinden oynanan oyunu bozduk. Faizi düşürdükçe enflasyon düşer dedik. Bu olunca büyüme hızlanır dedik. Önceki Merkez Bankası Başkanı'nı görevden aldık, çünkü laf dinlemiyordu adam. Yeni arkadaşımızla yola devam ettik. Faiz oranlarını düşüreceğiz dedik."
Murat Uysal görevi kabul ettiğinde ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ gibi dünyada eşi benzeri olmayan bir teoriyi uygulamak zorunda olacağını, başkanlığı sırasında kararları Hazine Bakanı Berat Albayrak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a danışmadan alamayacağını, işler bir gün daha da kötüye giderse faturanın kendisine kesileceğini biliyordu. Uysal başkanlığında toplanan ilk Para Politikası Kurulu toplantısında (25 Temmuz 2019) 425 baz puanlık faiz indirimi yapıldı. Bunu aynı yıl arka arkaya yapılan 3 faiz indirimi izledi. 2020’de bu indirimler devam etti. Mayıs’a kadar olan süreçte 5 faiz indirimi daha yapılarak politika faizi 8.25’e geldi. Covid, yüksek enflasyon, Türk Lirası’nın içerideki siyasi belirsizlik, yönetilememe sorunları sebebiyle dünyadaki tüm para birimlerinden daha yüksek bir oranda değer kaybıyla eylül ayında Merkez Bankası politika faizini 2 baz puan artırarak 10.25’e çıkardı.Uysal göreve geldiği Temmuz 2019’da 5.68 seviyesinde olan dolar kuru 8.50 seviyesine geldi. 6.40 seviyesinde olan Euro 10 TL’yi geçti. Bu süre içinde Merkez Bankası kuru tutabilmek için kamu bankalarının da kullanılmasıyla ‘arka kapı yöntemleri’ izleyerek doları 7 TL sınırının altında tutmaya çalıştı. TL sadece yılbaşından bu yana dolar karşısında yüzde 42 değer kaybetti. Bu operasyon sırasında Merkez Bankası 120 milyar dolar rezerv (ocak 2019’dan itibaren) kullandı, swap ve zorunlu karşılıklar hariç rezervler ekside.
Şimdi Merkez Bankası’nın başına son 40 yıldır olamayan bir şekilde partili, AKP eski milletvekili, Maliye eski bakanı, göreve gelmeden önce Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal getirildi. Bir kısım analist ‘Ağbal iyi bir bürokrasi ve bakanlık geçmişine sahip’ diye yorum yapıyor.
Önce Ağbal’ın başında bulunduğu başkanlığın görev ve yetkilerini tarif eden Resmi Gazete kararına bakalım.
Cumhurbaşkanlığınca belirlenen temel hedef, ilke ve amaçlar çerçevesinde Kalkınma Planı, Cumhurbaşkanlığı Programı, Orta Vadeli Program (OVP), Orta Vadeli Mali Plan, Cumhurbaşkanlığı yıllık programıyla sektörel plan ve programları, ilgili kamu idareleriyle Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bulunan Politika Kurullarının görüşlerini de almak suretiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı ile müştereken hazırlamak ve makro dengelerini oluşturmak için Strateji ve Bütçe Başkanlığı kuruldu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Politika Kurullarının görüşünü de alarak görev yapacak olan Başkanlık, ekonomik modeller, dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslararası makroekonomik stratejiler konularında araştırmalar ve Bakanlıkla ile birlikte harcama ve bütçe politikalarının geliştirilmesi için çalışmalar yürütecek.
Başkanlık, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birlikte merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçe hazırlık çalışmaları sırasında uyacakları teknik ilke, esas ve usulleri tespit edecek ve bütçe hazırlık çalışmalarını koordine içinde yürütecek. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birlikte, kamu idareleri tarafından hazırlanıp Başkanlığa gönderilen bütçe tekliflerini inceleyerek bunların bütçe hazırlıklarına esas teknik ilke, esas ve usullere uygunluğunu sağlayacak olan Başkanlık, ödenek, gelir ve nakit verilerini derleyerek bunları harcama politikaları açısından değerlendirecek.
Yani Naci Ağbal’ın düne kadar başında bulunduğu bölüm Cumhurbaşkanlığı ve Hazine Bakanlığı ile birlikte , 'Orta Vadeli Program (OVP), Orta Vadeli Mali Plan, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bulunan Politika Kurullarının görüşlerini de alarak Hazine ve Maliye Bakanlığı ile müştereken makro planlar' hazırladı. Yani Türkiye’de krizin giderek büyüdüğü ekonomi alanında Erdoğan ve Albayrak’a en yakın isim idi. Bunu iki açıdan okuyabilriz. Birincisi bugünkü yönetilemeyen ekonominin, tutturulamayan program hedeflerinin mimarlarından biri. Ve siyasi ilişkileri nedeniye de ‘bağımsız bir başkan’ olamayacak.
Piyasalar Naci Ağbal’ın güvenilir ismine bakarak ‘başta zorunlu hallerde faiz artırımı’ silahını da kullanarak kurdaki yangını söndürme başarısının olabileceğini düşünmek istiyor. Türkiye şu andaki haliyle bile dünyada en yüksek faizi ödeyen ülke. Daha düşük faiz, daha iyi bir ekonomi, işsizliğe çözüm, ekonomik krizden çıkmak için isimlerden çok ülkenin hukuk, demokrasi, uluslararası ilişkiler alanında adım atılması gerekirken partili bir başkandan ne kadar verim alınabilir?