Önemli bir araştırmanın sonuçlarının açıklandığı bir toplantıya katıldım bugün. Akademik direktörlüklerini Prof. Dr. Emre Erdoğan ve Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci'nin yaptığı (analizini/sunumunu da) 'kutuplaşma' araştırması idi bu. Her iki akademisyen de Bilgi Üniversitesi'nden; popülizm ve göç konularını da sahada çalışmalar yürüterek izleyen iki isim. Şimdi 'kutuplaşma' üzerine yeni bir çalışmayı da tamamladılar, aralarında benim de olduğum bir grup gazeteci ile paylaştılar. Bu çalışma birincisi 2015'te, ikincisi 2017'de gerçekleştirilmiş 'Türkiye'de kutuplaşmanın boyutları' araştırmasının üçüncüsü özelliğini taşıyor.
Araştırma çalışması 31 Ekim-14 Aralık 2020 tarihleri arasında, Türkiye 18 üstü yaş nüfusu temsil eden 4006 kişiyle, 29 ilin kent ve kırsal bölgelerinde yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilmiş.
Araştırma Türkiye'deki siyasal kutuplaşmanın fotoğrafını çekmesinin yanında bu olgunun önüne geçilmesini sağlayacak bir programın, Türkiye'de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi'nin, (TurkuazLab.Org) önemli bir başlangıcını da oluşturuyor.
Araştırmadan ve toplantıda yapılan sunumlardan, sorulara yanıtlardan alttaki başlıkları not ettim:
En uzak hissedilen siyasi parti taraftarları:
Yüzde 39,8 ile HDP 1. parti.
Yüzde 22i8 ile AKP 2. parti.
Yüzde 14,2 ile CHP üçüncü parti.
MHP yüzde 8,1
Araştırmada HDP taraftarlarının 'en uzak hissedilen taraftarlar' sıralamasında birinci olduğu görülüyor. Ancak bu oranda bir düşüş var. Çıkan bu sonuç üzerinden gelen bir soruya yanıt veren Pınar Uyan Semerci, bu düşüşte 'siyasal iklimin HDP'yi ve HDP taraftarlarını görünmez kılmasının etkili olduğu' analizini yaptı. Araştırmada her partinin taraftarının kendisine ait bir 'diğer'i olduğunu görmek de mümkün. Yani siyasal kutuplaşma tek bir parti taraftarının tekelinde değil, yaygın.
En uzak hissedilen siyasi parti taraftarlarında 2015'ten bu yana ortaya çıkan değişim:
HDP; 2015'te yüzde 54,5, 2017'de 52,7, 2020'de 39,8
AKP; 2015'te yüzde 27,7, 2017'de 23,9, 2020'de 22,8
MHP de 2015'te 9,6 2017'de 8,3, 2020'de 8,1…
Yukarı doğru fark görülen tek parti CHP.
2015'te 8,5, 2017'de12,9, 2020'de 14.2…
Belki CHP'deki 'yükselişi' de daha görünür bir muhalefet yapmaya başlaması olarak düşünebiliriz.
Siyasi parti taraftarlarının kendilerine uzak gördükleri siyasi parti taraftarları:
AKP: Yüzde 54 HDP, yüzde 33 CHP
MHP: Yüzde 74 HDP, yüzde 14 CHP
CHP: Yüzde 60 AKP, yüzde 26 HDP
İYİ Parti: Yüzde 50 HDP, yüzde 34 AKP
HDP: Yüzde 46 MHP, yüzde 44 AKP
Buradaki sonuç önemli. HDP tüm parti taraftarlarının uzağında. Hatta öyle ki CHP de bile AKP'den sonra yüzde 26 ile ikinci sırada yer alıyor. Burada Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorunu ve HDP'yi demokratik sistem içinde tutma noktasındaki çabalarına rağmen bir direnç var. Diğer önemli nokta kendisi net bir dille reddetse de AKP ile işbirliğine/ortaklığa gideceği iddia edilen İYİ Parti'nin Meral Akşener'in durumu. İYİ Parti tabanı HDP'den sonra (yüzde 50) yüzde 34 ile kendini en çok AKP'ye uzak hissediyor. Bir diğer nokta HDP'de toplanmış Kürt seçmenin MHP ve AKP'yi aynı düzeyde (yüzde 46 ve 44) kendinden uzak bulduğu. Bu da Erdoğan'ın Kürt seçmeni kaybettiğinin/geri alabilmesinin zorluğuna işaret ediyor.
HDP taraftarlarının 'toplumsal dışlanma' konusunda da yaşanan kutuplaşma ortamında sorun yaşadığı ortaya çıkıyor.
HDP taraftarlarının yüzde 55'i iş başvurularında, yüzde 54'ü karakollarda, yüzde 50'si devlet dairelerinde, yüzde 40'ı üniversitelerde, yüzde 38'i hastanelerde, yüzde 38'i lüks mağazalarda ve yüzde 32'si sokakta "kötü" davranışla karşılaştıklarını söylüyorlar.
Yine HDP taraftarları en az 'üstünlük' iddiasında bulunan grup. Sözünün dinlenmesi, toplumda saygı görme ve iş bulma olanaklarının iyileşmesi gibi görüşlere katılanların oranı yüzde 15 civarında. HDP taraftarlarının yüzde 53'ü kendi gruplarından insanların Türkiye'de güç sahibi olmadığına inanıyorlar.
AKP ve MHP taraftarları kendi gruplarının toplumda daha üstün bir konuma sahip olduğunu düşünürken, CHP'lilerin yüzde 36'sı kendi gruplarının toplumda güç sahibi olmadığını düşünüyor.
En uzak hissedilen parti taraftarlarıyla sosyal mesafe sorusunun sonuçları endişe verici.
(Araştırmada sosyal mesafe tanımı; Emory S. Bogardus'un ölçme tekniği, katılımcıların öteki olarak gördükleri kişilerle kendilerini ne kadar yakın-uzak hissettikleri, üzerinden incelenmiş.)
'Komşu olmayı, çocuklarımın çocuklarıyla arkadaşlık etmesini, çocuklarımın o partinin yakınlarından biriyle evlenmesini, o partiden biriyle iş yapmayı, istemem' diyenlerin oranı sırasıyla şöyle: Yüzde 60,8, 66,6, 74,9, 72.
Bu yüksek oranlar ülkede birlikte yaşama arzusunun düşüklüğünü göstermesi açısından üzerinde uzun uzun düşünülmesini gerektirecek vahimlikte…
Ait hissedilen grubun, diğer grup üyelerinden kendilerini ahlaken üstün görmesi, siyasal kutuplaşmanın önemli göstergelerinden biri. Araştırmaya göre kendi parti taraftarları; vatansever (yüzde 87), ülke yararına çalışan (yüzde 86), açık fikirli (yüzde 84), cömert (yüzde 80) gibi olumlu sıfatlarla tanımlanıyor.
Sıra 'ötekine' geldiğinde ise sıfatlar değişiyor:
İki yüzlü (yüzde 86), bencil (yüzde 85), kibirli (yüzde 82), zalim (yüzde 79), ülke için tehdit (yüzde 78)
Yine bir başka 'öteki' örneği. 'Ben yaparım, benim hakkım, özgürlüğüm ama 'öteki'ne hak görmem. Birazdan aktaracağım bilgileri dinlerken aklıma 28 Şubat süreci geldi. Üzerilerine baskı kurulan, kişisel özgürlükleri elinden alınanların, gücü-iktidarı eline geçirdiklerinden 'öteki gördüğüne uygulanan haksızlığa' susması hatta yer yer onaylaması. Siyasi parti tercihi nedeniyle, (hele de iktidarsa) kendini üstün görmesi, en azından 'eşit' görmemesi. Demokrasi önünde önemli tehdit. Sonuçları paylaşınca ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak:
Memlekette yüzde 41 kendini en uzak hissettiği siyasi parti taraftarlarının; şehirde yürüyüş düzenlemesine, yüzde 37 basın açıklaması yapmasına yine aynı oranda toplantı düzenlemesine, yüzde 35'i kendi ihtiyaçlarına uygun eğitim almasına, yüzde 34'ü siyasal görevler için aday olabilmesine karşı çıkıyor.
Siyasi gelişmeler ve hissedilen duygular bölümünde parti taraftarlarının olumsuz çoğunluk bakışı yüzdesine sahip olduğu ilk üç olay şöyle:
Otoyol ve köprüleri yapan firmalara verilen gelir garantisi: yüzde 63,4
Kayyum ataması: 50,7
Libya'daki iç savaşa Türkiye'nin müdahalesi: 43,4
Üstelik bu üç oranla ilgili iktidarın iki ortağı da neredeyse üçte bir oranında olumsuz bakış açısına sahip.
Otoyol gelir garantisi konusunda olumsuz görüşe sahip AKP'lilerin oranı yüzde 44, MHP'lilerin oranı yüzde 39'da.
Kayyım ataması konusunda olumsuz düşünen AKP'lerin oranı yüzde 27'yi buluyor, MHP'liler ise yüzde 20 seviyesinde.
Libya'ya askeri müdahale konusunda da AKP'lilerin üçte biri (yüzde 27) olumlu bakmıyor. Bu oran MHP'de yüzde 19'da.
Yüzde olarak çoğunluğun olumlu bulduğu gelişme Karadeniz'de doğalgaz bulunması. Yüzde 81.
Olumluların az da olsa yukarıda görüldüğü olay Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi. (Olumsuz yüzde 33,8 olumlu yüzde 45,1. Kemal Kılıçdaroğlu'nun adalet yürüyüşü ise olumlu (yüzde 33,1) ve olumsuzların (yüzde 35,1) neredeyse eşit dağıldığı bir sonuç vermiş.
Araştırmada Türkiye'nin en büyük dostu olarak Azerbaycan (yüzde 49) görülüyor, HDP haricinde bütün parti taraflarında bu yanıt yüzde 40'ın üzerinde verilmiş: MHP taraftarları arasında yüzde 64 ve AK Parti taraftarları arasında yüzde 55. İkinci sırada Rusya (yüzde 11) belirtmişken, "hiçbiri" yanıtı verenlerin oranıysa yüzde 8.
Türkiye'ye en büyük tehdit oluşturan ülke sorulduğunda araştırma çalışmasına katılanların yüzde 48'i bu soruya ABD yanıtı vermiş. Burada AKP taraftarıyla CHP taraftarı (sırasıyla yüzde 50,3 ve 50,7) aynı oranda.Tehdit algısında ikinci sırada İsrail, üçte Rusya var.
Bu bölümde önemli bir soru AB'ye üyelik için bu hafta sonu referandum olsa ne dersiniz sorusuna verilen yanıt. AKP'liler yüzde 42,5, CHP'liler yüzde 64,8, HDP'liler yüzde 62,3, İYİ Partililer yüzde 52 oranında evet derim yanıtı veriyor. AB'ye mesafeli parti taraftarı yüzde 34,8 evet ile MHP.
Kurumlara güven konusunda ortaya çıkan sonuçlar yüzde ile şöyle:
Bu tablo aslında çok şey söylüyor. Güven noktasında Cumhurbaşkanlığı makamı, kabinesi yüzde 50'nin altında yer alıyor. Siyasi partilere duyulan güven yüzde 24 ile çok aşağılarda.
İktidarı özellikle küçük ortağının tüm hedef almasına karşın Türk Tabipler Birliği'nin ilk üçte yer alması önemli. Sağlık Bakanlığı da her eleştiriye rağmen ikinci sırada. Belediyelere güven Cumhurbaşkanlığı'na güvenin üstünde. Burada özellikle büyükşehirlerde muhalefetin (İmamoğlu, Mansur, Soyer) başarılı olduğu sonucu çıkabilir.
Araştırma çok geniş ve detaylı. Toplumun karşısına adeta bir ayna koyuyor. O aynaya baktığımızda, TurkuazLab ekibinden Özgür Ünlühisarcıklı'nın deyimiyle, 'kutuplaşmadan sen sorumlusun, ben sorumluyum, hepimiz sorumluyuz' sonucu çıkıyor.
TurkuazLab'i izlemeye devam etmeli… Bu tip araştırmalara ve analizlere ihtiyaç var…