Nisan sonu, mayıs başı gibi yapılması neredeyse kesinleşen seçimlere giderken muhalefetin, Altılı Masa'nın adaylık konusunda yaşadığı gerginlik kamuoyuna yansıyor. Özellikle Ekrem İmamoğlu'na getirilen siyasi yasak kararı sonrası CHP ile İYİ Parti arasında uzun süredir perde arkasında yaşanan gerilim gözler önüne serildi. İki partinin lideri sorunları çözmek için bir araya geldi, ancak tam bir sakinlik sağlanmış değil.
İktidar bir yandan İstinaf ve Yargıtay süreçleri yetişmez düşüncesiyle İmamoğlu'na bir de 'terör' soruşturması açarken, belediyeye kayyım atanması için neredeyse gün sayılıyor.
Tüm bu yaşananları Türkiye'nin saygın politikacılarından Murat Karayalçın'a sordum. İmamoğlu kararını Altılı Masa'ya suikast olarak nitelendirdi ve ortaya çıkan hasarın hâlâ tam olarak saptanamadığını düşünüyor.
Ekrem İmamoğlu'na İstinaf ve Yargıtay aşamaları da tamamlanırsa siyasi yasak da getiren mahkeme kararını, açılan yeni soruşturmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Erdoğan cumhurbaşkanlığı yarışında kendine rakip gördüğü önemli bir figürü saf dışımı bıraktı?
Anketler, İmamoğlu için verilen siyaset yasağı kararını halkın açık ara kabul etmediğini ortaya koyuyor. Egemen olan halktır; yasalar halkın vekilleri tarafından çıkarılır, yargı kararları halk adına verilir. İmamoğlu için verilen bu karar, kamu vicdanında yer bulamamıştır. Kendi yaşadıklarından hareketle, siyasi kararlarla siyasi rakiplerin tasfiye edilemeyeceğini, en iyi bilmesi gereken kişi Sayın Cumhurbaşkanı'dır. Yassıada mahkemelerinden bu yana Türkiye deneyimi, bu yolun, siyasetçileri tasfiye edemeyeceğini, tersine onları güçlendireceğini ortaya koymuştur. O nedenle bu kararı Sayın İmamoğlu'nu saf dışı bırakmaktan daha çok, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, bir kargaşa yaratmak için, 6'lı Masa'ya yapılmış bir suikast olarak görüyorum. Bir el bombasının fitili çekildi ve Masa'nın orta yerine atıldı. Ortaya çıkan hasarın, hâlâ tam olarak saptanabileceğini sanmıyorum.
İmamoğlu'nun mahkeme kararı sonrası CHP ile İYİ Parti arasında başlayan gerilimi, her ne kadar bertaraf edilmiş gibi açıklamalar olsa da, masanın devamlılığı anlamında bir risk görüyor musunuz?
Sayın İmamoğlu için verilen bu kararın 6'lı Masa'nın en büyük iki partisi arasında bir gerilim yaratmasını doğal karşılıyorum. Çünkü biraz önce de belirttiğim gibi bu karar, sonuç olarak, 6'lı Masa için bir suikasttır. Yaşanan gerginlikte sorunların doğrudan tartışılmaması, bu arada seçim takviminin Masa'yı sıkıştırmaya başlaması, kimi siyasi iş kazalarının yaşanması gibi şeylerin de etkisi olabilir. Ancak yaşananların Masa için bir risk oluşturacağını sanmıyorum. Masa, çok ilginç bir biçimde, AKP'ye karşı olan yurttaşlar nezdinde, adeta bir dokunulmazlık kazanmıştır. O nedenle Masanın dağıtılmasına neden olma sorumluluğunu, kolay kolay kimse göze alamaz.
İYİ Parti yöneticileri CHP genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için 'kazanamayacak aday' iması yapıyorlar. Size göre de kazanma sıkıntısı yaşanır mı?
Benim bildiğim, dünyada garantili seçim pek yoktur. Her seçimin, belli ölçülerde riskleri vardır. Ayrıca, seçim kazanmanın neredeyse tek başına adayın adına indirgenmesini de doğru bulmuyorum. Seçimin kazanılmasında bir de işin yurttaşların onayına sunulan, önceki dönemlerde 'hükümet programı' denilen yönü var. Seçimin kazanılmasında hem aday, hem de bu program önemlidir. Programı bir yana bırakıp, yalnızca adayın adı üzerinden bir garanti aramak, siyaseten doğru değildir. Çok önemli bir seçime gidiyoruz. Her türlü kaygımızı lafı dolaştırmadan imada bulunmadan, doğrudan doğruya, açık açık tartışabilmeliyiz. Niyet olduktan sonra çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur.
Kılıçdaroğlu'na yapılan eleştiriler CHP Genel Başkanı olması nedeniyle kurumsal olarak partiyi de ilgilendiriyor. Bu parti tabanında bir kırgınlık yaratır mı?
CHP'lilerin bu konularda, o arada kimi parti içi konularda da, çok yüksek bir anlayış ve sağduyu ortaya koyduklarını düşünüyorum. Doğrusu bundan da kıvanç duyuyorum. Öte yandan, seçimlerden sonra bizim ertelenmiş kurultayımız yapılacak. Ondan birkaç ay sonra da belediye seçimleri olacak. 1 Ocak 2023 ile 2024 Mart sonu arasındaki yaklaşık 450 günlük zaman dilimi CHP'liler için her açıdan, çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu kritik dönemi, yüksek bir anlayış ve sağduyunun yanı sıra, gündemimizde yer alması gereken konuları da tartışarak değerlendirmeliyiz.
Altılı Masa'dan çoklu aday çıkmasının gündeme gelebileceği konuşuluyor. Bu seçimleri zora sokar mı?
Seçimlerde aynı günde, hemen hemen aynı anda, devletimizin iki erki için seçim yapacağız: yasama erki ve yürütme erki. Bunlardan yasama seçiminde ittifak yapıp, yürütme seçiminde ayrı adaylar çıkarmak garip olur. O durumda Altılı Masa halkımıza 'yasama için söylenecek ortak sözüm var' ama yürütme için yok demiş olmaz mı? Sonuçta eğer TBMM'de Anayasayı değiştirecek sayıya, yani 360, ulaşılamazsa, her şey yürütmenin başarısına (performansına) bağlı kalacaktır. Ancak yine de o noktaya gelinmiş ise Masa'nın dağılmasındansa, 2018 seçimlerinde olduğu gibi kısmi ittifaka gidilebilir. Altılı Masa'ya destek verecek seçmenin, bunu da anlayışla karşılayacağını sanıyorum.
Seçimlere beş ay kaldı. Altılı Masa'nın performansını nasıl buluyorsunuz?
Altılı Masa'nın bir anayasa değişikliği metnini halkımıza sunması oldukça uzun bir zaman aldı. Masa'nın ilk toplantısı 12 Şubat tarihinde Ankara'da, Ahlatlıbel'de yapıldı, anayasa değişikliği metni kısa bir süre önce kamuoyuna sunuldu. Aslında görüşmelerin 12 Şubat öncesinden başlamış olduğu dikkate alınır ise, yaklaşık bir yıllık bir sürenin bunun için kullanıldığı söylenebilir. Şimdi, sizin de belirttiğiniz gibi, geriye beş ay kaldı. Bu süre içinde Masa'nın yurttaşlara sunacağı bir 'hükümet programı' hazırlanıp, genel başkanlar tarafından onaylanacak.
Ben bu metni bir gelecek projesi olarak görüyorum. Başta gençlerimiz olmak üzere, tüm yurttaşlarımız güzel günlerin geleceğini bu metnin içinde görülmelidir. Basından öğrendiğime göre bu metin hazırlandı ve genel başkanlara sunuldu. Herhalde 5 Ocak toplantısında ele alınacaktır. Bunun hemen ardından, önceki dönemlerde 'koalisyon protokolu' diye adlandırılan ikinci bir metnin hazırlanması gerekiyor. Galiba Masa'da bu metin için 'yol haritası' ifadesi kullanılıyor.
Türkiye 6 Partili bir koalisyona doğru gidiyor. Bildiğim kadarıyla ilk kez altı partili bir koalisyon yaşayacağız. 1960'larda, 1970'lerde en çok dört partili koalisyon hükümetleri olmuştu. Altı partili bir yapıda devleti yönetmek kolay değil. Ayrıca, eğer TBMM'de anayasa için gerekli çoğunluk sağlanamamışsa bu, parlamenter sisteme geçmeyi arzu eden ve ona göre kurulmuş bir koalisyonun Türkiye'yi resmen ve fiilen 'cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi' ile yönetmek durumunda kalması anlamına gelecektir. Yani Türkiye tipi başkanlık sistemine, bir şekilde parlamenter sistem giydirilmeye çalışılacaktır. Bunu yapabilmenin zorlukları açık. Örneğin parlamenter sistemde yürütmenin kullanacağı, üçlü kararnameler ve bakanlar kurulu kararnameleri hem, eğer bir koalisyon hükümeti varsa, hükümet ortakları arasındaki denge - denetlemeyi, hem de cumhurbaşkanı ile bakanlar kurulu arasındaki denge - denetlemeyi sağlar. Oysa şimdi seçimden sonra sistem, en azından bir süre, Cumhurbaşkanının tek başına çıkaracağı kararnamelerle yürütülecektir. Bu durumda yönetimin nasıl olacağı tartışmaya gelmektedir.
Basında bu sorunu aşabilmek için bir Danışma Kurulu kurulmasından söz edilmektedir. Aslında yapılması gereken şey, benim 'koalisyon protokolü' diye adlandırdığım metnin özenle hazırlanması, çok iyi tartışılması, hatta çok iyi didiklenmesidir. Çünkü sonuçta bu bir yönetim senaryosu olacaktır. Tabii bu senaryonun ilk sayfalarına, seçimlerin ilk günü kendiliğinden istifa etmiş olacak yaklaşık iki bin yüksek düzeyli memurların durumunu koymak gerekecek. Yani Masa az zamanda çok önemli işler yapmak zorunda. Bunlar tamamlanır tamamlanmaz da, seçim çalışmaları gündeme gelecektir. Masa'nın başarısı asıl o süreçte belli olacaktır.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |