2016 yılının Ağustos ayının son günleri. Karşımda Türkiye’nin basın tarihine damga vurmuş en önemli isimlerinden biri duruyor. Her zamanki gibi tıraşını olmuş, takım elbisesini giymiş, muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine hayatının 50 yılını verdiği Cumhuriyet gazetesinde bu kez Cumhuriyet Vakfı Başkanı sıfatıyla hepimize kutup yıldızlığı yaptığı mütevazı odasında bana bir belge uzatıyor. Cumhuriyet gazetesinin ilkelerinin anlatıldığı vakıf senedi. Bacaklarım titriyor. Çocukluğumun, gençliğimin, tüm meslek hayatım boyunca yakından, gıptayla izlediğim gazetesinin genel yayın yönetmeni oluyorum.
“Efendi Abi Cumhuriyet bundan sonra sana emanet. Bu gazetenin tarihini biliyorsun. Laik cumhuriyetin, Atatürk’ün çizdiği rotanın gazete için ve hepimiz için önemini de. Ve tabii yazı işleri masasına gelen haber eğer doğruysa hiçbir kişinin, partinin, gücün etkisinde kalmadan-korkmadan yayınlanacağını da. Sana kolay gelsin.”
Ağzımdan sadece “Çok teşekkür ederim abi, merak etmeyin” kelimeleri çıkıyor. Çünkü boğazım düğüm düğüm. Odadan çıkıyorum, kendi odama gittiğim birkaç adımlık yolda gözümden akan yaşlara engel olamıyorum.
‘Emanet’i devraldıktan iki ay sonra, gazeteden 11 yazar ve yöneticiyle beraber tutuklanıyorum. “Terör örgütlerine üye olmadan yardım” iftirasıyla, 18 ay hapiste kalıyorum. Bu süreçte benim ve tüm arkadaşlarımın, hayatı boyunca kayıtlara geçen tüm banka hesap hareketleri, kredi kartları, varsa alıp sattıkları evler, okudukları okullar, sadece kendilerinin değil tüm ailelerinin, hatta yıllar önce ayrıldıkları eşlerinin tüm hayatları didik didik ediliyor. E-mailler, Whatsapp mesajları, özel fotoğraflar, cep telefonları, bilgisayarları araştırılıyor. Aynı zamanda gazetenin tüm hesapları da. Nokta bulamıyorlar hiç kimsede tabii.
Emniyetin Vatan Caddesi’ndeki Terörle Mücadele şubesi hücrelerinden Silivri’ye anlatacak çok detayın olduğu bir hikâye bu. Bir yanında iktidarın atadığı ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle kendisi yargılanan’ bir savcı. Öbür tarafta “Ben devletim için bu araştırmayı yapıyorum” diye bilirkişi listelerinde olmayan bir ‘bilir’ kişi… Ki bu ‘şahıs’ gazetenin manşetlerini bile tahrif edecek kadar gözünü karartmış bir kişi. Davanın tanıkları ise evlere şenlik. Ajan provokatör mü ararsın, iktidar yanaşması iş insanı mı, yok yok. Ama belki de en acısı bir kısmı ‘aynı gazetenin insanlarının’ olması idi…
Oturup uzun uzun yeniden mahkeme sürecini anlatacak değilim.
Ancak süreçte yarım asrını Cumhuriyet gazetesine veren Orhan Erinç’in hepimizden fazla üzüldüğünü, yıprandığını görüyordum. Mahkeme salonunda gazeteye sahip çıkışı, dik duruşu hep aklımda. Bir de ilk kez mahkemeye çıkabildiğimiz, tutukluğun 9'uncu ayında “Sadece kendi dönemimi değil Cumhuriyet’in yayımlandığı süreçte yayınlanan tüm haberlerin sorumluluğunu üstleniyorum” dediğimde, benim için avukatlarımız aracılığıyla içeriye yolladığı mesajı:
“Murat kardeşim emaneti doğru ele vermişiz…”
Yargılama sonucu aralarında benim de olduğum üç kişi 7,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Orhan Erinç 6 yıl 3 aya. Diğer arkadaşlarımıza da 2 ile 3,5 yıl arasında cezalar verdiler. Yargıtay iki kere cezayı bozdu, beraat etmemiz gerektiğine karar verdi. Ceza Genel Kurulu 2022 yılının Ekim ayında aldığı kararla davanın usulden bozulmasına karar verdi.
Hapisten çıktıktan sonra yedi ay daha gazetenin genel yayın yönetmenliğini yürüttüm. Sonra gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı ‘el değiştirdi’. Orhan Erinç Vakıf’tan, gazeteden ayrıldı. Ben ve pek çok yazar, muhabir, yönetici…
Uzun yıllar Orhan Abi ile çalışmış ‘gazeteciler’, onun ayrılmasından sonra, yüzleri kızarmadan “Atatürk’ün Cumhuriyet’i” diye başlık atabildiler. İlerleyen günlerde ne ‘kasayı boşalttılar’ iftirasını atmaktan, ne kendilerinin de beraber çalıştığı arkadaşlarını Süleyman Soylu ile aynı lisanda baş yazı yalanlarıyla hedef göstermekten çekindiler.
Orhan Abi büyük bir vakarla bunlara yanıt verdi elbet. Tabii bizler de. Ancak bu süreçte çok üzüldüğünü biliyor, görüyordum. Gazeteciler Cemiyeti’ndeki törende uzun yıllara varan arkadaşlığını anlatan TGC Başkanı Turgay Olcayto “Orhan Erinç’i kaybetmemizde Cumhuriyet davası etkili oldu” dediğinde bir kez daha büyük bir acı hissettim.
Orhan Abimizi son yolculuğuna uğurlarken hem Cemiyet’te hem camide Cumhuriyet davasında yargılananlar ve onu seven pek çok isim oradaydı. Herkes saygıyla bahsediyordu ondan.
Benim dikkatimi çeken başka bir ayrıntı daha vardı. Tabutunun üstüne örtülen Türk bayrağı. Bir gazetecinin “teröristlik” iftirasıyla geçirdiği yılların hemen ardından çok sevdiği memleketinin bayrağı ile uğurlanması arasındaki çelişki, tuhaflık. Ya da ince çizgi. Memleketi sevmeyi, sahip çıkmayı kendi siyaset duruşlarına göre topluma dayatanlar. Ve dayatanlara payanda olanlar, ortaklık yapanlar.
Orhan Erinç her zaman her koşulda toz kondurmadığı onuruyla, saygıyla anılacak.
Peki diğerleri?
Siz tamamlayın…
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |