Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın bir raporuna göre (1), Hazine bu yıl Kasım ayı sonuna kadar net 350 milyar TL'lik iç ve dış borçlanma yaptı.
Ancak bunun 71 milyar TL'lik kısmını yasal bir borçlanma olarak kabul etmek zor çünkü yetkisiz bir kullanım söz konusu. Öyle ki Hazine 4749 Sayılı Kanuna göre belirlenmiş olan mevcut yasal borçlanma limitini (2) bu miktarda aşmış. Aralık ayında da bu borçların devam ettiği biliniyor (bu rakam yılsonuna kadar 400 milyar TL'nin üzerine çıkabilir).
Bunun sonucunda Meclis'te 'Sanayi ve Ticaret Komisyonu'na götürülerek orada görüşülüp kabul edilen Torba Yasa'ya eklenen bir hüküm ile borçlanmaya 200 milyar TL'yi aşan bir limit artışı getirilerek, durum geriye dönük olarak meşrulaştırılıyor.
Yani artık bir norm haline gelen "istim arkadan gelsin" durumu bir kez daha sahnelendi. Böylece normalde halk adına bütçeyi yapmaya, denetlemeye yetkili kılınan Plan Bütçe Komisyonu da, Türkiye Büyük Millet Meclisi de yine devre dışı bırakıldı.
Kısaca uzunca bir süredir, harcamalar ve gelirler boyutuyla ciddi biçimde örselenen Bütçe Hakkı bu kez yetkisiz borçlanmalarla ortadan kaldırıldı. Bu nedenle de, uluslararası bütçe denetimi kuruluşlarınca, Meclis'in yaptığı denetim açısından ülke puanının 100 üzerinden 55'e kadar gerilemesi hiç sürpriz değil. (3)
İşin bir diğer boyutu ise ticari bankaların artık reel sektöre kredi verip üretimi ve yatırımı desteklemek yerine, Hazine'yi fonlar duruma gelmeleri ya da getirilmeleri.
Daha önce 'makro ihtiyati tedbirler' adı altında, bünyesinde belli miktar dövizin üstünde döviz tutan ya da belli ölçülerin üzerinde faiz uygulayan bankalara uzun vadeli devlet tahvili alma zorunluluğu getirilmişti. Son borçlanma limit artışı bankaların iktidarı fonlamaya dönük bu işlevini daha da pekiştiriyor.
Bankalarsa bu işlevlerinden şimdilik memnun görünüyorlar zira Hazine'ye uzun vadeli, ağırlıkla sabit faizli borç veriyorlar. Öyle ki Merkez Bankası politika faizinin yüzde 9 olduğu bir zamanda, bankalar ortalama 68 ay vadeli borç karşılığında yüzde 17,6'lık bileşik faiz elde ediyorlar. (4)
Ancak uzun vadede sabit faizli krediler bankaların bilançolarını kötüleştirdiğinde bankalar asıl o zaman sızlanmaya başlayacaklar. Zira kamu maliyesi krizinin sistemik bir bankacılık krizi riskini oluşturduğunu deneyimleyecekler.
,
Özetle şu anda Hazine ile 'piyasa yapıcı' bankalar arasında "al gülüm ver gülüm' ya da 'sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini' durumu yaşanıyor.
Diğer yandan, önümüzdeki yıl neredeyse miktarı neredeyse 1 trilyon TL'yi bulan bir verginin çok büyük bir kısmı, 'vergi harcamaları' (5) adı altında, sermaye kesiminden alınmayacak.
Dolayısıyla da yapılan borçlanmaları bu gerçekle birlikte de değerlendirmekte yarar var. Yani Hazine tarafından yapılan bu borçlanmanın bugünkü ve gelecekte vergi mükellefleri yani bizler tarafından ödeneceği çok açık.
Kısaca olay, öz itibarıyla, bankalar da dâhil sermaye kesiminden yeterince vergi almayıp, bunun yerine bankalardan yüksek faizli borç almaktan ve bu borçları, faizleriyle birlikte toplumun geri kalanına ödetmekten ibaret gibi görünüyor.
Son olarak, Kasım ayı bütçe gerçekleşmesi raporuna (6) göre, Merkezi Yönetim Bütçesi 2021 yılının Kasım ayında yaklaşık 32 milyar TL fazla vermiş iken, bu fazla 2022 yılının Kasım ayında 108,3 milyar TL'ye çıktı (yüzde 239'luk bir artış).
Üstelik toplam 11 aya (Ocak-Kasım) bakıldığında, bütçe açığının – 20,5 milyar TL olduğu görülüyor. Yani bütçe açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 56 oranında azaldı.
O halde, "bütçe açığı azalırken borçlanmayı bu denli artırmanın nedeni nedir", diye sormak gerekmiyor mu?
Dipnotlar:
Mustafa Durmuş kimdir? Akademisyen, yazar, ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 1956 yılı Kelkit'te doğdu. 1977 yılından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 'Güney Kore'de İhracata Dönük Kalkınma Modeli' üzerine doktora tezi yazdı (1989). TÜRK-İŞ'e bağlı YOL-İŞ Federasyonu'nda eğitim uzmanı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde asistan, Birleşik Krallık York Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, Gazi Üniversitesi İİBF'de öğretim üyeliği ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı. Halen Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Maliye bölümü öğretim üyesi ve T24 yazarı. Makalelerini yayımladığı 'Alternatif Akademi' adlı bir bloğu ve Kapitalizmin Krizi (2009), Kriz Darbe Savaş Kıskacında Türkiye Ekonomisi (2018), Büyük Değişim-Popülist Otoriterlik (2019) adlı kitapları var. Yaşamın Temel Ekonomisi (2021), Dünya Ekonomisini Anlamak I (2021) ve Siyasi Ekoloji (2022) editörlü kitapların da yazarları arasında. |