Yükseköğretim Kurulu (YÖK) siyasal iktidarın talebi doğrultusunda, üniversitelerde yüz yüze eğitime (bu öğretim yılı için geçerli olmak üzere), geçici olarak son verdi.
Buradan hareketle de, Ankara başta olmak üzere bazı illerde KYK yurtlarındaki öğrenciler apar topar yurtlarından çıkartılmaya başladı.
Gerekçe olarak Kahramanmaraş depremi nedeniyle üniversite yurtlarının depremzedelere tahsis edilecek olması gösteriliyor.
Bu tahsis anlaşılabilir bir şey ama böyle bir yerleştirmeye önce, otellerden, misafirhanelerden ve bazı devlet görevlilerinin lüks konutlarından, mekânlarından başlanmalı.
Böylece bu düzenden zenginleşenler, bu felaketin ortaya çıkmasında doğrudan ya da dolaylı olarak sorumluluğu bulunanlar öncelikli olarak ellerini taşın altına koymalı.
Ayrıca, deprem bölgesine yakın kıyı illerinin yakın tatil beldelerinde, örneğin Arsus’tan Taşucu’na kadar binlerce yazlık konut var ve bunlar sezon gereği boş durumda.
Böyle bir dönemde öğrencileri yerlerinden, yurtlarından etmek ve onların eğitimlerini engellemek yerine, depremzedeler buralara geçici olarak yerleştirilebilirler.
Birçok yurttaşın buna bedelsiz olarak razı olacağına inanabiliriz. Bedelsiz olarak yazlığını vermek istemeyenlere ise devlet ödeyeceği cüzi miktarda kiralar ile bu sorun rahatlıkla çözümlenebilir.
Kaldı ki, uzaktan eğitimin faydalı olmadığı gibi, eğitim kalitesini de ciddi biçimde düşürdüğünü Covid-19 salgını sırasındaki uzaktan eğitim deneyiminden çok iyi biliyoruz.
Kısaca, üniversitelerde öğretimi uzaktan eğitime çevirmek eğitimi neredeyse hiç yapmamak anlamına geliyor.
Bu da, ticarileştirilmiş, son derece rekabetçi bir yükseköğretim piyasasında eşitsiz koşullarda rekabet etmeye çalışan, gelecekleri için ellerinde eğitimden başka araçları olmayan emekçi sınıfların çocuklarının bu imkânlarının ve sosyal bir hak olan eğitim hakkının ve barınma hakkının ellerinden alınması ve mevcut eğitim eşitsizliğinin daha da artması demek.
Ayrıca salgın sonrası geçilen uzaktan eğitimin üniversiteli öğrenciler üzerinde yol açtığı yalnızlık ve hiçlik duygusu gibi kötü duygular bir kez daha, bu kez deprem nedeniyle, öğrencilerimize yaşatılmamalı. Bu nedenle de bu karardan hemen vazgeçilmeli, daha adil çözümler üretilmeli!
Siyasal iktidar deprem nedeniyle ortaya çıkan sorunların çözümünde kullanılmaya dönük olarak, 5 trilyon TL’ye yakın büyüklükteki devlet bütçesi başta olmak üzere, kamu kaynaklarını halktan yana kullanmalı.
Örneğin, verimsiz, gereksiz, israf niteliğindeki harcamalarını durdurmalı, sermayeden ‘vergi harcaması’ adı altında almaktan vazgeçtiği 1 trilyon TL’yi bulan vergiyi tahsil etmeli, bu da yeterli olmazsa çok zenginlerden geçici olarak bir ‘Deprem Dayanışma Vergisi‘ almalı.
Toplayacağı bu vergilerden sağlayacağı geliri sadece depremin yaralarını sarmak ve yeni depremlere karşı önlem almak için kullanmalı ve bu amaçla yaptığı tüm harcamalarda şeffaf ve toplumsal denetime açık olmalı.
Yurtlarından bu gerekçe ile çıkartılan öğrencilerimizin eğitimlerini yüz yüze sürdürebilmelerini sağlamaya dönük hızlı bir çözümse, evleri uygun olan üniversite hocalarının ve diğer üniversite personelinin bu öğrencilere evlerini açmaları ve onları dönem sonuna kadar misafir etmeleridir. Bunu yaptığımızda gerçek bir toplum oluruz. Ben iki öğrencimi konuk etmeye hazırım.
Mustafa Durmuş kimdir? Akademisyen, yazar, ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 1956 yılı Kelkit'te doğdu. 1977 yılından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 'Güney Kore'de İhracata Dönük Kalkınma Modeli' üzerine doktora tezi yazdı (1989). TÜRK-İŞ'e bağlı YOL-İŞ Federasyonu'nda eğitim uzmanı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde asistan, Birleşik Krallık York Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, Gazi Üniversitesi İİBF'de öğretim üyeliği ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı. Halen Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Maliye bölümü öğretim üyesi ve T24 yazarı. Makalelerini yayımladığı 'Alternatif Akademi' adlı bir bloğu ve Kapitalizmin Krizi (2009), Kriz Darbe Savaş Kıskacında Türkiye Ekonomisi (2018), Büyük Değişim-Popülist Otoriterlik (2019) adlı kitapları var. Yaşamın Temel Ekonomisi (2021), Dünya Ekonomisini Anlamak I (2021) ve Siyasi Ekoloji (2022) editörlü kitapların da yazarları arasında. |