Geçen hafta, Sri Lanka hükümeti, ülkedeki yolsuzluklarla mücadele etmek için gereken reformları yapma taahhüdü karşılığında, Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) uzun zamandır beklediği 3 milyar dolarlık krediyi sonunda alabildi.
Geçtiğimiz yüz yılda, azgelişmiş ülkelere ve bu yüzyılın başlarında bize ve Yunanistan’a dayattığı başta kemer sıkma politikaları olmak üzere ortodoks ekonomi politikalarıyla ünlenen IMF’nin son yıllardaki tutumunda, esastan olmasa da, önemli bir değişiklik olduğu açık.
Öyle ki kuruluş açıklamalarında ve yayınlarında küresel eşitsizliklere, ülkelerdeki gelir dağılımı adaletsizliğine, kontrolsüz uluslararası sermaye hareketlerinin yol açtığı mali kırılganlığa, ödemeler dengesi krizi riskine ve yolsuzluklara dikkat çekiyor.
Sri Lanka, Küresel Yolsuzluk Algı Endeksinde 100 üzerinden 36 puan ile 180 ülke arasında 101’nci sırada yer alıyor (Türkiye ile aynı puan ve aynı sırada). Yani ülke sadece ekonomik ve politik kriz, rejimin halk üzerindeki yoğun baskıları değil, aynı zamanda devrik başkan, etrafındaki sermaye çevrelerinin ve bürokratların yaygın yolsuzluklarıyla da çalkalanıyor.
2009 yılında Sri Lanka devleti ülkedeki Tamillere karşı çok büyük bir dizi askeri operasyon düzenlemiş ve aylar süren bu operasyonlarda ülkenin ikinci büyük etnik kimliğine sahip 100,000’e yakın Tamil’in öldürüldüğü haberi Birleşmiş Milletler tarafından da doğrulanmıştı.
Ülkedeki 40 yıllık Tamil Sorununu savaşçı yöntemlerle çözdüğüne inanan Sri Lanka devleti ve sermayesi, bu operasyonlar döneminde ülke ekonomisini çok ciddi bir ekonomik ve sosyal krize sürükledi. Öyle ki ülke ekonomisi yüzde 40 civarında küçüldü.
Bu krizlerde; iç savaş ve 2020’deki Covid-19 salgını yüzünden turizm gelirlerinin azalması, sınırlı mali kaynakların ağırlıklı olarak iç savaşın finansmanında kullanılması nedeniyle kalkınma için yeterli kaynağın kalmaması, kötü ekonomi yönetimi, yurt dışına kaçan eski devlet başkanı Gotabaya Rajapaksa ve ailesi başta olmak üzere devlet görevlilerinin bulaştığı büyük yolsuzluklar ve yaygın insan hakları ihlalleri büyük rol oynadı.
Geçen yıl ülke, baskı, yolsuzluk ve kötü yönetimden bıkmış on binlerce insanın başkanlık sarayını işgal etmesiyle sonuçlanan kitlesel protestolara tanık olmuştu.
Sonuç olarak, IMF kapısına gitmemek için ülkede demokrasi ve barışı tesis etmek, insan haklarına ve emekçilerin haklarına saygılı olmak, yoksullukla mücadele etmek ve yolsuzluk yapmamak gerekiyor.
Mustafa Durmuş kimdir? Akademisyen, yazar, ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 1956 yılı Kelkit'te doğdu. 1977 yılından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 'Güney Kore'de İhracata Dönük Kalkınma Modeli' üzerine doktora tezi yazdı (1989). TÜRK-İŞ'e bağlı YOL-İŞ Federasyonu'nda eğitim uzmanı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde asistan, Birleşik Krallık York Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, Gazi Üniversitesi İİBF'de öğretim üyeliği ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı. Halen Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Maliye bölümü öğretim üyesi ve T24 yazarı. Makalelerini yayımladığı 'Alternatif Akademi' adlı bir bloğu ve Kapitalizmin Krizi (2009), Kriz Darbe Savaş Kıskacında Türkiye Ekonomisi (2018), Büyük Değişim-Popülist Otoriterlik (2019) adlı kitapları var. Yaşamın Temel Ekonomisi (2021), Dünya Ekonomisini Anlamak I (2021) ve Siyasi Ekoloji (2022) editörlü kitapların da yazarları arasında. |