"Kristal hücrelerde yaşıyoruz,
Havadan yapılmış bir arı kovanında.
Birbirimizi camdan doğru öpüyoruz.
Tek kaçış yolu Ay olan,
Muazzam hapishane."
Federico Garcia Lorca, Colmena (Arı Kovanı)
İç savaşın darmadağın ettiği İspanya, kırklı yılların başında karanlık Franco yönetiminin boyunduruğu altına girmişti. Bu dönemde; Lorca gibi nice şair, yazar ve aydın politik sebeplerle katledilirken niceleri de memleketlerinden ayrı yaşamak mecburiyetinde kalmıştı. Uzaklarda olanlar hasret içinde yıllar boyu debelendiler ancak bir de evlerinde kalanlar vardı. İspanyol Halkı, tıpkı Lorca'nın şiirinde sembolize edildiği gibi koca bir arı kovanının içinde yaşamaya mahkûm olmuştu.
Muhalif olanlar ve olmayanlar, hepsi bu kovanda hayata devam ettiler. Kimi duygularını sanat yoluyla sembollere iliştirdi, kimi ise kendi alanında bir öncü olabilmek için uğraşlar verdi. O öncülerden biri ise dümenimizi spor alanına çevirdiğimizde karşımıza çıkıyor. İspanya'nın ilk kadın basketbolcularından biri ve ilk kadın basketbol antrenörü: Encarna Hernandez…
Encarna Hernandez, ne tesadüftür ki, 1917 yılında İspanya'nın Lorca kentinde doğdu. Henüz 10 yaşındayken babasının bulduğu iş sebebiyle soluğu ailecek Barselona'da almışlardı. Bir futbol takımı kadrosunu oluşturabilecek sayıdaki erkek kardeşlerinin arasında spor etkinliklerine alışan Encarna'nın basketbolla tanışması ise 12 yaşındayken gerçekleşti.
"Evimizin önünde bir kilise vardı. Onun bahçesinde toprak zeminin üzerine bir pota yaptılar ve orada başladım. Aralarında gelecekteki eşimin de bulunduğu çocuklar bana nasıl oynayacağımı öğrettiler. Başlarda, tekniğe fazla gerek yoktu. Topu fırlatacak cesarete sahip olmak yetiyordu."
Bahçede basketbol oynayan çocuklar 1931 yılında Atlas adında bir kulüp kurdular. Kulübün kadınlar takımı da vardı ve elbette Encarna'da takımın bir parçasıydı. 1,54'lük kısa boyuna rağmen sayı bulmaktaki maharetiyle öne çıkıyordu. Bir yıl sonra ise Atlas kulübü kapandı ve oyuncular Laieta kulübünün yolunu tuttular. Orada ise Encarna'yı bekleyen güzel bir sürpriz vardı.
İspanyol basketbolunun en önemli değerlerinden ve kuşkusuz bu sporun ülkedeki öncülerinden biri Fernando Muscat, Laieta takımının antrenörlüğünü yapıyordu. Onun yönetimi altında Encarna ve arkadaşları büyük başarılar elde edeceklerdi. Bunlardan en önemlisi ise hiç kuşkusuz 1935/1936 sezonunda ilk kez düzenlenen Katalonya Kadınlar Basketbol Şampiyonası'nda elde ettikleri zaferdi. Ancak bu zaferi doyasıya yaşayamadan, İspanya'da toz dumana karışacaktı.
Cumhuriyetçiler ve Falanjistler arasındaki iç savaş pek çok ailenin parçalanmasına, türlü trajedilere ve bilindiği üzere uzun yıllar hüküm sürecek bir diktatörlüğe yol açtı. İç savaş döneminde basketbola mecburen ara veren Encarna, eşi Emilio'yu da yaklaşık 3 yıl boyunca göremeyecekti. Savaştan sonra ise bambaşka bir dönem başlayacaktı.
"Camdan kovanımı kime göstersem, bir saatin ana çarkının hareketi gibi:
Peteğin süregelen gerginliği, yuvaların üzerindeki işçi arıların gizemli ve delice telaşı, balmumundan köprüleri ve merdivenleri, kraliçe arının istilacı sarmalları, kitlelerin bitmek bilmeyen sürekli hareketleri, merhametsiz ve kullanışsız çabaları, hararetli geliş ve gidişleri…
Bunları gözlemleyen biri, ilk şaşkınlık geçtikten sonra, tanımlanamaz bir üzüntü ve dehşet içinde yüzünü hızlıca başka bir yöne çeviriyor."
Arı kovanı analojilerine pek düşkün olan İspanyol sanatının bu husustaki bir örneği de 1973 yapımı "El espirito de la colmena (Arı Kovanının Ruhu)" filmiyle karşımıza çıkıyor. Victor Erice'nin sembolizmin doruklarında dolaşan filminde arıcılıkla uğraşan Fernando karakterinin defterine aldığı bu notlar, diktatörlüğün ilk yıllarında İspanyol Halkı'nın hayatını özetler.
O yıllarda kovanın içindeki arılardan biri de tabii ki Encarna Hernandez'di. Yalnız, bu noktada aydınlatmak gereken bir husus bulunuyor. Encarna'yı Franco yönetiminin karşısında mücadele veren bir asi olarak algılamamak gerekiyor. Öyle ki, diktatörlük döneminde "anavatan için sağlıklı kadınlar" yetiştirmek amacıyla başlatılan projede geniş bir grup içinden seçilerek fiziki eğitim antrenörü olarak belirlenmesini gururla hatırlıyor. Öte yandan, bu durumu politik bir çerçevede değerlendirmek de çok doğru olmayabilir. Zira, o yıllarda bir kadının antrenör olarak kabul görmesi pek ala gurur duyulabilecek durum. Dahası Encarna'nın 1944 yılından itibaren Franco'nun hiç de haz etmediği Barcelona'da 9 sezon oynadığını da belirtmek de fayda var.
Encarna Hernandez, basketbolun henüz toplumda bilinmediği yıllarda İspanyol kadınları adına bir öncü olarak her fırsatta cesaretle atışlarını yaptı. Yaşadığı ev, kendisi gibi bu spora gönül veren kadın sporcular için bir uğrak yeri olmuştu. Barcelona formasıyla geçirdiği yılların ardından 36 yaşında, oğlu doğduktan sonra kariyerini sonlandırdı.
"Hayatımda yaptığım en güzel şeydi… Ama şimdi çok şişman."
Encarna, bugün 102 yaşında ve oğluyla alakalı şakalar yapıp kahkahalarla gülüyor. Eski fotoğraflara bakarak, gururla Katalonya Şampiyonası'nı nasıl kazandıklarını ve İspanya'da kadın basketbolunun temellerini nasıl attıklarını anlatıyor.
O, arı kovanında bir kız… Koloniye biraz bağlı, biraz onlardan ayrı…