Takvimler, 1990 yazını gösteriyordu. Renkli gözlü, uzun saçlı ve pejmürde görünümlü genç bir adam; San Diego'da bir benzin istasyonunda çalışıyordu. Aklında ise sörf tahtasını kapıp bir an önce kendini bırakmak istediği dalgalar vardı. Yer müsait, hava müsaitti…
Sahile gitmeden önce, yakınlarda eline geçen bir demo kaseti dinlemeye başlamıştı. Üç tane enstrümantal şarkı yapmış gitaristin biri… Müzik başladı ve hayat durdu. Melodileri dinledikçe, şarkı sözleri genç adamın aklına dalgalar gibi hücum ediyordu. Dayanamayıp bir kalem kapıverdi ve zihnindekileri kağıtlara boca etti. Daha sonra ise kaydın üzerine kendi yazdığı sözlerle vokal yapıp müziğin sahibine geri gönderdi. Bir efsanenin doğuşu, aşağı yukarı böyle olmuştu.
Sonrası yine hızlı ilerledi. Bir araya gelip şarkılar yaptılar ve ilk konserlerine 22 Ekim 1990 günü Seattle'daki Off Ramp Cafe'de çıktılar. Gruplarının garip de bir ismi vardı: Mookie Blaylock. O dönemin gözde bir NBA oyuncusunun ismiydi aynı zamanda. Grup olan Mookie Blaylock da yavaş yavaş ünlenmeye başlıyordu ve bir süre sonra hukuki sebeplerle başları ağrıyacaktı. İsimlerini değiştirmek zorunda kaldılar. Onlar artık Pearl Jam'di. Bundan sonra ivme hep yukarı doğruydu. Dünya çapında bir şöhrete sahip oldular, milyonlarca albüm sattılar ve müzik tarihine geçtiler.
Basketbolcu olan Mookie Blaylock'ın hikayesi ise biraz daha ters yönde gelişti. NBA salonlarından hapishane hücrelerine doğru…
İsmi bir grunge grubuna verildiğinde New Jersey Nets takımının formasını giyiyordu, Mookie Blaylock. Aslına bakarsanız, onun gerçek ismi Daron'dı. Mookie, ablalarının daha küçük bir çocukken ona taktığı bir lakaptı. Ancak hayatı boyunca ona "Mookie" diye seslenilmişti.
NBA'de ilk sezonunda iyi bir performans sergilemiş ve ikinci sezonuna fırtına gibi girmişti. Fakat fırtına deyince aklınıza milyon tane sayı atan, uçan kaçan bir oyuncu gelmesin. Mookie, bir oyun kurucuydu ve asıl alameti farikası savunmadaki becerisiydi. Orta halli bir skorer, iyi bir pasör ve iyi bir şutör olarak ligde tanınmaya başlamıştı. Top çalma istatistiklerine gelindiğinde ise o hep en tepelerdeydi.
New Jersey'deki üçüncü sezonundan sonra Atlanta'ya takas edildi. En güzel yıllarını burada geçirecekti. İki yıl üst üste ligin top çalma lideri olacak ve 1994 yılında All-Star kadrosunda kendine yer bulacaktı. En iyi savunma takımlarına ise toplamda 6 kez seçilecekti.
Mookie, hiçbir zaman süper yıldız seviyesine çıkamadı belki ama kabiliyetleri sayesinde her zaman ligin saygı duyulan oyuncularından biri olarak kaldı. Oyun tarzı ve ilginç lakabı ona bir sürü hayran kazandırdı. Kariyerinin son yıllarına doğru ise hayatı yavaş yavaş değişmeye başlıyordu. Son üç yılını geçirdiği Golden State'te artık tecrübeli bir yedek oyuncuya dönüşmüştü. Zaten vaktinin çoğunu antrenmanlardan ziyade golf sahalarında harcıyordu. O dönem çaylak bir oyuncu olan Gilbert Arenas'ın anlattığı anekdot ise Mookie'nin son dönemlerini daha iyi özetliyordu:
"Antrenman saat 11:00'de başlıyordu. Ben, kendimi göstermek için deli gibi çalışıyordum. 11:30 gibi Mookie Blaylock içeri girdi. Sırtında golf çantası, ayağında golf ayakkabıları… Sonra bana dönüp, ‘Hey ben geldim, sen artık çıkabilirsin', dedi. O sırada koç Dave Cowens araya girdi ve ‘Mookie! Hayır! Gençlere kötü örnek oluyorsun. Golfe gidip, antrenmanlara geç geliyorsun. Sen kötü bir oyuncusun!', dedi. Mookie de ona dönüp, ‘Asıl antrenmanlara geç gelmeme izin verdiğin için sen kötü bir koçsun! Ben golf sahasına geri dönüyorum.', dedi ve çıkıp gitti. Bu, Mookie Blaylock'ı son görüşümdü.
Mookie, basketbolla yollarını ayırmıştı. Fakat veda etmesi gereken başka bir şey daha vardı ve bu golf değildi… Mookie bir alkolikti. 1995 yılında alkollü bir şekilde araç kullanırken yakalanmıştı. 2007 yılından sonra ise tam 6 kez aynı sebeple tutuklanmıştı. Bu tutuklamaların birinde, bünyesinde yasal limitin 4,5 katı alkol tespit edilirken bir diğerinde ise bir araca çarptıktan sonra olay yerinden sıvışmaya çalışıyordu.
Mookie, tamamen kontrolden çıkmıştı. En sonunda alkolü bırakmaya karar verdi. 2013 yılında, doktorlardan da yardım alarak alkolü hayatından çıkardı. Fakat şöyle bir durum vardı: Bağımlılıktan kurtulma döneminde, zaman zaman vücudu sert nöbetler geçiriyordu. O nedenle doktorlar, araç kullanmasını kesinlikle yasakladılar. Hatta, ona bu minvalde bir kâğıt dahi imzalattırdılar. Diğer taraftan, Mookie'nin ehliyetine alkollü araç kullanımı nedeniyle daha evvelden el konulmuştu. Araç kullanması zaten yasaktı.
Fakat insan bir kez kontrolü kaybetmeye görsün, bir daha toparlaması pek kolay olmuyor. 31 Mayıs 2013'te, Mookie doktorların direktiflerini ve yasa hükümlerini dinlemedi. Siyah renkli, devasa cipine atlayıp yola çıktı. Bilim yalan söylemez! Doktorların öngörüsü birazdan gerçekleşecekti. Mookie, aniden nöbet geçirmeye başladı. Aracının tüm kontrolünü yitirdi. Dev cip, saatte 80 kilometre hızla giderken yavaş yavaş karşı şeride doğru geçmeye başladı. O esnada başka bir araç ise kırmızı ışıkta bekliyordu. Bir trajedi için bütün malzemeler hazırdı. Korkunç kazadan birkaç gün sonra Mookie'nin çarptığı araçta bulunan Monica Murphy hayatını kaybetti. Beş çocuk annesiydi…
Mookie artık bir katildi. Fakat kaza sırasında alkollü olmaması ve suçunu kabul etmesi cezasının indirime gidilmesine neden oldu. Daha önceki suç kayıtları da göz önüne alındığında verilen ceza pek çok kesim tarafından son derece az bulundu. Sonuç olarak, toplam 15 yıl hapis cezası alan Mookie, yedinci yılın ardından şartlı tahliyeden faydalanabilecek. Monica Murphy ise bir daha geri dönmeyecek.
Daron Oshay Blaylock ya da bilinen adıyla Mookie Blaylock… O şimdi hüküm giymiş bir suçlu. Bir katil… Bir zamanlar ise parkelerde fırtınalar estirirdi. Lakabı o dönemin çocuklarına verilir, müzik gruplarına ilham olurdu. Oyunu kontrol edebilirdi, rakibini kontrol edebilirdi. Dahası, bir zamanlar onun adını taşıyan grubun şarkısındaki gibi kendini kontrol edebiliyordu.
Ama… Bir zamanlar…