Geçen gün Konsolosluk’ta yapmam gereken işler vardı. İstiklâl Caddesi’ni boydan boya...
Sevgili Hakan, Geçen gün Konsolosluk’ta yapmam gereken işler vardı. İstiklâl Caddesi’ni boydan boya arşınladım. İşim bitince de bir yerde oturup kahve içtim. Ve en sevdiğim işlerden birini yaptım: İnsanları izledim. Yine yerli ve yabancı, bütün insanların en ilginç türleri, sanki Beyoğlu’nda sürekli açık olan bir sergide kendilerine yer bulmak için acele eder gibiydi. Türlü giysiler, tavırlar ve bakışlarla rengârenkti ortalık. Gördüğüm birçok insanı burada sana tek tek anlatmak isterdim. Ama yerim yetmez. Ancak bir sahne vardı ki, onu betimlemeye çalışmak boynumun borcu. Ben onca kalabalığı izleyip kendi kendime dedikodu yaparken, insanlar sağdan sola ve soldan sağa anlamsız bir şekilde koştururken… Bir an geldi... Sanki bir filmin ilk sahnesi gibi bir an… Ve çevredeki tüm insanları ve faaliyetleri önemsiz kılan bir şey oldu… İstiklâl’in bir ucunda sanki güneş doğdu. Işıltılı ve sımsıcak bir güneş. O ortaya çıktı!.. Sapsarı uzun saçları, günün o saatinde bir gece elbisesi şıklığındaki giysisi, 1.75 civarındaki uzun boyu ve sanırım 14 cm’lik topuklarla kendisini iyice yükselten çok özel çizmeleriyle bir genç kız çıktı sahneye. Sadece Rusya Konsolosluğu’na yakın olduğumuz için değil, dünyanın neresinde olursa olsun tanıyacağım bir Rus kimliği taşıyordu yüzünde ve tavırlarında. Ve çok güzeldi. Çok alımlıydı. Çok seksiydi. Kalabalığı yara yara ilerlerken hiç kimseye bakmıyor, bambaşka bir alemdeymiş gibi davranıyordu. O ilerlerken kadın-erkek herkes adeta saygıyla kenara çekilerek ona yol veriyor, kutsal bir görevi yerine getirir gibi bu ender güzelliği selamlıyordu. Topuklarıyla birlikte 1.90 civarına yükselen bu güzellik abidesi, kendisini büyük ve ümitsiz bir iştahla izleyen Türk erkeklerinin çoğuna tepeden bakma lütfunda bile bulunmadan, bir buzkıran gibi kararlı bir tempoyla yoluna devam ediyordu. O an sanki dünyada yalnızca iki şey vardı: O ve geride kalan herkes… * * * Kız yanımdan geçerken bütün gücümle onun görüntüsünü beynime kazımaya çalıştım. Topu topu birkaç saniyem vardı. Ama yetti. Yüzünü, giysilerini, kıpkırmızı rujunu ve aynı kızıllıktaki ojesini, aşırılaşma çizgisine dayanırken fren yapmış makyajını ve pahalı parfümünün güçlü kokusunu hafızama yerleştirdim. O ise bana aldırmadan geldi ve geçti. Yanımdan uzaklaşırken, oradaki pek çok insan gibi, tenis seyircisi misali, başımı onunla birlikte çevirmeyi kendime yakıştıramadım. Ama onun hayalini bilgi depolarıma yüklerken son kayıt için uzaklaşan ayak seslerini dinledim. Podyumdaki mankenlere özgü adımları, İstiklâl’in binlerce terli nefesinin arasına taşıyan o tahrik edici topuk sesleriyle sahnenin kapanışını izledim. Sonra o kayboldu. Ve ortalık karardı; her şey eski sıradanlığına döndü. Hafızama işlediğim bütün yönleriyle tek tek onu ve onun gibileri düşündüm. Yine Rus kadınlarını yorumladım. Kendimi anlamaya çalıştım. Hayatın anlamını ve güzelliğin kadınların yaşantısındaki özel ve elektrikli yerini kurcaladım. * * * Yüksek topuklar. Yüksek ve ince. En son aklımda onlar kaldı. Sen de öteki erkekler gibi bu topukların bir kadını nasıl kışkırtıcı hale getirebildiğini hissetmişsindir. Ama onları giymenin ne kadar zor olduğunu ve zamanla insanı nasıl yorduğunu asla bilemezsin. Ama tüm zorluğuna rağmen, yüksel topuklu ayakkabılar Rus kadını açısından vazgeçilmez bir tercihtir. Neredeyse ekmek almak ya da çöp dökmek amacıyla birkaç dakikalığına evinden çıkan bir kadın için bile bu topukların taşınması zorunludur. Antalya otellerinde, plajlarda bile uzun topuklarla dolaşmaya çalışan Rus güzeller, çevredeki insanların sinsi gülücükleriyle izlenir: “İnsaf! Burada bile! En rahat olmayı seçmeleri gerektiğinde bile!”.. Ya Rusya’nın karında-kışında buzlanmış yollardan giden kadınların, ayaklarında estetik bir işkence aletine dönüşmüş olan yüksek çizme topuklarına ne demeli!.. Neden topuklu giymeyi tercih ediyor Rus kadınları? Üstelik çoğu kez boyları ortanın üzerindeyken? Batılı kadının “rahat” olmayı tercih ettiği için son derece seyrek kullandığı ince topuklu ayakkabılar, Rus kadını için neden bu kadar vazgeçilmez? Neden sıcakta, soğukta, yağmurda, plajda, hemen her zaman ve her yerde Rus kadını – canı acıyıp rahatsızlık hissetmesine rağmen - gururlu bir şekilde uzun topuklarının üzerinde “geçit töreni” yapmayı marifet sayar? * * * Ya bu giysiler? Yine Antalya otellerine dönecek olursak, tatil ortamının özgür havasında bile, yemekhanelerde neden bunca Rus kadını baloya gider gibi giyinir? Neden parlak giysiler, ipekliler, arkadan yırtmaçlı etekler bu kadar yaygındır Rus kadınının giysi tercihlerinde? Neden üst düğmeleri açık bluzlar böylesine popülerdir? Ve şeffaf giysiler? Ve mini etekler, tabii? Neden gösterişli ve ağır kolyelere, küpelere bu kadar sık rastlanır? Neden Rus kadını kot gibi rahat bir şey giyse bile, onun mutlaka bacakları ve kalçayı – bir balıkadam giysisindeki gibi – sımsıkı sararak her şeyi açık etmesi gerekir? Ve neden genellikle düşük kemer olup göbeği ortaya çıkarır? Neden sahip olunan bütün fiziksel avantajlar (yalnızca güzel gözler değil, aynı zamanda güzel göğüsler, bacaklar, kalçalar vs.) giysi yardımıyla altı çizilerek sergilenmelidir? Ve neden makyajda aşırıya kaçma eğilimi vardır (tatil yerinde bulunulsa da, ya da henüz sabahın erken saatleri olsa da)? Neden seçilen parfümün bu kadar yoğun kullanılması ve metrelerce öteden hissettirilmesi şarttır? Neden kadını tanımlayan ve tamamlayan her şeyin illa ki “seksi” olması gerekir? “Kadınsı” olmanın yolu her zaman seksi olmaktan mı geçer? * * * Bu tür daha pek çok soru sorulabilir. Doğal olarak şu da akla gelebilir: Birçok ülkede yaygın kanı ve yapılan anketler, genellikle dünyanın en güzel kadınları arasında Ruslar’a ön sıralardan, hatta çoğu kez ilk sıradan yer vermesine karşın, yani Rus kadınlarının güzelliği “tescilli olmasına” karşın, onlar neden doğa vergisiyle yetinmezler? Ve bu güzelliği abartılı yöntemlerle tamamlama telaşına girerler? Neden? Bu soruların cevabı, Rus kadının hayata ve kendine yaklaşımı ile ilgilidir. Temel amacını nerede gördüğüne bağlıdır. Kendi rolünü nasıl kavradığıyla ilişkilidir. Ve bu açılardan Rus kadını Batılı kadından epeyce farklıdır. İşte zurnanın zırt dediği bu yerde, bu haftaki mektubu noktalayayım. (Tıpkı televizyon dizilerinin, konunun en heyecanlı yerinde bitmesi gibi oldu.) Haftaya devam etmek üzere. Hoşça kal. Nataşa