Bilindiği gibi görme engelliler parmak uçlarıyla okuma yapıyorlar. Gören kişilere anlaşılmaz ve garip gözüken kabartılmış noktaların değeri bizler için hayati önemde ve bu değer bir çırpıda anlatılır gibi değil. Braille yazının önemi sebebiyle Avrupa Körler Birliği 2007 yılından bu yana görme engelliler arasında kompozisyon yarışması düzenliyor. Bu konudaki geniş bilgi ilk elemeleri yapan Türkiye Körler Federasyonu web sitesinde yer almakta. Yarışmadaki amaç, Braille yazının untulmaması, yaygın ve etkin tarzda kullanımına devam edilmesi. Zira dijital teknolojiyle beraber gelen sesli olanaklar Braille yazının kullanımında azalmalara yol açtı. Gözlemlenen bir diğer olumsuzluk da şu; yeni yetişen kuşak görme engelliler yeterince Braille yazıyı öğrenemiyor, Braille kitap okuma alışkanlığı edinemiyor, dolayısıyla çok şey kaybediyorlar. Bu neden böyle? Niye çok şey kaybediliyor? Her şeyden önce Braille yazı görme engellilerin okur yazar duruma gelmelerinde, ilk eğitim süreçlerinde olmazsa olmaz bir faktör. Görme engelli çocuk sadece ve sadece Braille yazıyla eğitimine başlayabilir, sürdürebilir ve ana diliyle tanışabilir. Harfleri, kelimeleri, imla işaretlerini ve diğer sembolleri tek tek parmağının altında görmesi önemlidir. Görme engelli öğrencinin Braille yazı olmaksızın ana dilini salt işitmeyle öğrenmesi mümkün değildir. Duyduğunu konuşur ama kuralları ile yazıp ifade edemez. Kurallarıyla yazılıp ifade edilmeyen bir dil konuşma düzeyinde de fakir kalacaktır.
Braille yazının okunması salt eğitim süreci ve dersler ile sınırlı tutulmamalıdır. Görme engelli birey çocukluk, gençlik yıllarında ne kadar Braille kitap okursa, o ölçüde kendisini geliştirebilir ve beklenen daha sonraki yaşlarda da okumaların devam etmesidir. Duyarak öğrenme ile Braille metinleri okuyarak öğrenme oldukça farklıdır. Zira parmak uçlarıyla okunan harf, sembol ve kelimeler beyin tarafından daha sağlıklı özümsenebilmekte, daha kalıcı olmaktadır. Bir manada görme engellinin beyni görür duruma gelmektedir. Tıpkı gören bir kişinin gördüklerini unutmaması gibi. Braille yazı ile yapılan okumalar görme engellinin hem sosyal hem de mesleki yaşamına katkılar sağlamaktadır. Braille yazının bir yaşam boyu kullanılması, çocukluk yıllarında edinilmesi gereken bir alışkanlıktır. Güncel sorun da burada başlamaktadır. Görme engelli çocuklar küçük yaşlardayken bilgisayarla karşılaşmakta, Braille yazıyı minimum kullanmakta, daha sonra da unutmaktadır. Bursa Nilüfer Belediyesi Engelliler Birimi'nde çalıştığım dönemde pek çok kez muhatap olduğum durum ailelerin bir an önce görme engelli çocuklarına bilgisayar öğretilmesi talepleriydi. Benim önerim, "Bilgisayar nasıl olsa öğrenilir. Ancak çocuğunuzun bu yaşlarda mümkün olduğunca Braille kitap, öykü, roman okuması onu geliştirip, kapasitesini artırır" şeklinde olmuştur.
Braille yazının, gücüne ilk kez kadim dostum Selma Öztürer'le tanıştığımda şahit olmuştum. Bu yazı sistemini 1987 yılında öğrendim. Bu vesileyle Ankara Körler Rehabilitasyon Merkezi'nde bana altı noktadan oluşan bu sistemi öğreten Hocamız Ahmet Kiraz'a teşekkürler ediyor, saygılar sunuyorum. O yıllarda bizler için basılmış Braille kitap, hemen hemen hiç yok gibiydi. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kör okulları için sadece ders kitapları basılıyordu. Bakanlık matbaasında ders kitapları dışında Braille kitap basılmıyor olması ayrı bir tartışma konusu ve ciddi bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Geniş bir yelpazede Braille kitapların basılması ilk kez 1996 yılında Altınokta Körler Derneği'nin Ankara'daki Genel Merkezi'nde Halil Köseler Hocamızın kurduğu matbaada mümkün olmuştur. Bu matbaa hemen her konuda İngilizce ve Türkçe olarak bastığı Braille kitaplarla Türkiye'de bir ilktir. Halil Köseler hocamızın gayretleriyle ortaya çıkan bu ürünlerden kütüphaneme aldığım ilk kitap Redhouse İngilizce-Türkçe sözlük olmuştu.
Selma Öztürer'den söz ediyordum. O günlerin kabartma basılmış tek süreli yayını Körler Federasyonu'nun yayınladığı Gören Eller Dergisi'ydi. Aylık, bazen daha da gecikmeli basılan bu dergiyi sabırsızlıkla bekler, keyifle okurdum. 1987 yaz sayılarından olan derginin orta sayfalarında bir başlık dikkatimi çekti; "Görme ve İşitme Engelli Selma'nın Azmi". Selma Öztürer çift engelli bir arkadaşımız. Hem duymuyor, hem de görmüyor. Doğuştan görme engelli olan Selma daha sonra geçirdiği ateşli hastalığın etkisiyle işitme yetisinide kaybetmiş, ancak takdire şayan bir azmi ve yaşamı var. O yıllarda Maltepe Sigara Fabrika'sı Pipo Tütünü Bölümü'nde çalışıyor ve lise bitirme sınavlarına hazırlanıyor. Bu haberden etkileniyor ve Selma'nın yaşamını öğrenmek, onunla tanışmak istiyorum. Metinde herhangi bir telefon numarası veya açık bir adres yok. Tek veri İstanbul'da olduğu, Maltepe Sigara Fabrikası'nda çalıştığı. Braille yazıyla A4 büyüklüğünde iki karton sayfa mektubumu yazıyor, "Selma Öztürer Maltepe Sigara Fabrikası Pipo Tütünü Bölümü İstanbul" adresine gönderiyorum. Selma'dan geri dönüş oluyor. Mektubum ona ulaşmış. Bir süre Braille yazışmalarımız devam ediyor. Sıra yüz yüze gelip sohbet edebilmekte. Tabi hiç görmeyen ve duymayan bir arkadaşla bir araya geldiğimizde nasıl anlaşır sohbet ederiz, merak ediyorum. Merakım sadece nasıl anlaşacağımızla sınırlı değil. Ne kadar bağımsız, ev işlerini halledebiliyor mu, kişisel idaresi ne düzeyde, aklımda olan diğer sorular. Devam eden mektuplaşmalarımızda nasıl iletişim yapabiliriz soruma yanıt geliyor. Selma, "Bize gelenler sol avucumun içine sağ işaret parmağımı bir kalem gibi kullanıp görenlerin alfabesiyle yazıyorlar. Ben de cevaplıyorum" diyor.
O yaz İstanbul'daki arkadaşlarımdan Mine Eroğlu ve Zahide Genç Bursa'ya gelmişler. Bize de uğruyorlar, birlikte İstanbul'a dönüyoruz. Selma kızkardeşi Gülten Hanım'la Bostancı'da oturuyor. Gülten Hanım'la yaptığımız telefon görüşmesi sonrası Bostancı'da, Öztürer Ailesi'nin evindeyiz. Bir süre birlikte sohbet etmemiz ardından bizleri ağırlama işini Selma'ya bırakıp Gülten Hanım yanımızdan ayrılıyor. Selma olağan bir ev sahibesi gibi bizi ağırlıyor, börekler ikram ediyor, çaylar taşıyor. Yanımdaki arkadaşların ağızları bir karış açık Selma'yı izliyor, yapabildiklerine hayret ediyorlar. İkram faslı sonrasında yanımıza oturuyor. Biz onun avuç içine parmağıyla büyük harflerle yazı yazıyoruz o da cevaplıyor. Şunu söylemeliyim ki, oldukça da zeki. Herhangi bir cümlenin bir iki kelimesini yazmamız ona yetiyor. Devamını tahmin edip sesli cevap veriyor. Hiç duymadığı için ses tınısı bir miktar farklı ama çok net ve anlaşılır cümleler kuruyor. Selma işitme yetisini kaybetmesiyle sorunlar yaşamış, zorlu süreçler atlatmış. Hem görme hem de işitme engelli olması doğal olarak yaşamla olan iletişimini sarsmış. Bir süre sonra irade ve inancıyla o dönemi geride bırakan Selma'nın yaşama bağlanmasında İngilizce Braille kitapların, dergilerin büyük katkısı olmuş. İrade ve zekasının gücüyle çift engelliyken İngilizce Braille okumayı öğrenmiş. Anımsadığım kadarıyla ona İngilizce Braille öğreten kişi görme engelli arkadaşlarımızdan Emin Demirci. Körler Federasyonu'nda ve Avrupa Körler Birliği'nde bir çok görev üstlenmiş. Emin Demirci'nin Selma'nın İngilizce eğitimine gösterdiği özveri alkışlanmayı hak ediyor.
Selma'nın irade ve zekasının gücü ile İngilizce Braille yazı sistemini öğrendiğini belirttim. Onun gücünün karşılığı olarak İngilizce Braille yazıda gücünü gösteriyor ve Selma'ya Dünya'nın kapılarını açıyor. Süreçleri abartmaktan çekinir, hep olanı yazmayı ve söylemeyi tercih ederim. Abartmaksızın şunu ifade etmeliyim ki; Dünya'nın dört bir yanından gönderilen kitap ve dergilerin birikimiyle Selma adeta bir bilgi küpü haline gelmiş. Dünya'da olup bitenlere dair haberdar olmadığımız bir çok konudan söz ediyordu. "Bu nasıl olur?" diyeceksiniz. Cevabım klasik olacak; "Çok okuyarak". Artık Öztürerlerin evi kabartma İngilizce kitap ve dergileri almıyor, koyacak yer bulamıyorlardı. Bu sebeple kitap ve dergilerin bir bölümü bodruma indiriliyordu.
Bostancı'daki evlerinden ayrılırken aklımız Selma'da kalmıştı. Uzun süre onu konuştuk. Selma'yı tanıyan arkadaşlarımın sözlerinde hayret ve takdir vurguları vardı.
Selma Öztürer ile 1987 yılında başlayan dostluğumuzu zaman eskitemedi. İstanbul'a gittiğimde onlara uğramaya çalıştım. Yıllarca yazıştık, haberleştik. Haberleşme diyaloğumuz Braille yazışmalarından telefon görüşmelerine evrildi. Yine "Nasıl olur?" diyeceksiniz. "Hiç duymayan bir kişi nasıl telefon kullanabilir?". Dilerseniz bunu da daha sonraki yazımda anlatayım.
Burada dikkatinizi çekmeye çalıştığım konu, Braille yazının gücü. Çift engelli Selma Öztürer'in yaşamına yaptığı büyük katkı, ona dünyanın kapılarını açmış olması. Yazının başlangıcında da ifade ettiğim gibi Braille yazı sistemi tüm görme engelliler için gerekli ve değerli. Bu yazı sistemini dijital teknoloji ile de kullanmak artık mümkün. Braille ekranlar ve not alma cihazları bu olanağı bizlere sağlıyor. Bilhassa öğrenim çağındaki görme engellilerin bu cihazları edinebilmelerinde devletin ve özel sektörün destek olması, projeler geliştirip sponsorluk yapması gerektiğini düşünüyorum.