Kısa bir süre önce İstanbul'da gerçekleştirdiğim konuşmamın finalinde iki başlık beliriyor: hayaller ve rasyonalite... Enerjisini umutlarımızdan alan hayallerimizin olması gayet mümkün ve gerekli. Bizzat kendi spor yaşamımda tecrübe ettiğim pratikler de bunu söylüyor zaten. Ancak konuşmalarımda değindiğim bir unsur daha var; rasyonalite, eş ifade ile akılcı olmak.
Bir firmanın inovasyon projelerinin ödül töreninde yapıyorum konuşmamı. Video gösterimi ve sporcu portremin panoraması nitelikli sözlerimin ardından sorular geliyor, etkinliğin finaline yaklaşıyoruz. Son soru kurum avukatlarından görme engelli bir arkadaştan: "Engelli bir sporcu olarak önyargılar ile karşılaştınız mı? Diğer edimlerinize kıyasla bu önyargılar ile mücadele daha zor muydu sizin için?"
Yanıtlıyorum:
Önyargılarla somutluk kazanan ayrımcılık toplumsal kültürün değişik alanlarında da görebileceğimiz sosyolojik bir vaka. Bu olguyla tanışanlar sadece engelliler değil. Cinsiyet, etnik ve dini kimlikleri sebebiyle ayrımcılığa uğrayan kesimler de var. Evet ben de kendi özelimde ayrımcılığa maruz kaldım. Örneğin bana dağcılık yapamazsın denildi. ODTÜ Dağcılık Kolu yöneticilerinin karşısında hiç görmedikleri bir modeldim ben. Bir görme engelli olarak dağlara gitmek istediğimden söz ediyordum. Yönetici arkadaşların da kendilerince haklı gerekçeleri vardı. Nihayetinde bana; "Yapamazsın" denildi. Başlangıçtaki iki faaliyet dışında ilk yıl diğer faaliyetlere alınmadım. O dönemde beni kurtaran ve bu günlere taşıyan alınganlık yapmayışım, küserek dağcılık kolundan uzaklaşmayışım oldu. İlk yıl kendime tanımladığım ödev ODTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kolu'nun koşu antrenmanlarına düzenli olarak katılmaktı. Başardım da bunu, başlangıçta dirseğinden tutarak koşabileceğim rehber koşucu bulmakta dahi zorlanırken zaman içinde taşlar yerli yarine oturdu. Sosyal ilişkilerim gelişti ve bir çok şey daha kolay hale geldi. Alınganlık yapmayışım benim spor yaşamımı belirleyen doğru davranıştı. Aksi takdirde şu an size hitap eden Beş Kıtada Beş Maraton Beş Zirve Projesi'ni tamamlamış görme engelli bir milli sporcu portrem olamayacaktı.
Geriye dönüp baktığımda "yapamazsın" yaklaşımı bana hep antipatik gelmiştir. Onun yerine "Nasıl yapabilir?" sorusunun daha gerçekçi bir tutum olacağını düşünüyorum. Bu yaklaşım olası potansiyelinizin açığa çıkabileceği bir kulvara taşıyacaktır sizi. "Yapamazsın" kararı her şeyi başından iptal ediyor, potansiyelinizin üzerini örtüyor. Bu manada ben kendime inanmıştım ve hayallerim vardı. Uzun süren mücadele serüvenim sonrasında hedefim olarak tanımladığım hayallerin pek çoğu gerçek oldu. Mesela başlangıç evresinde sorunlar yaşadığım dağcılık kolunun onur üyeleri arasına seçildim. Fakat dikkate alınması gereken bir şey daha olduğunu söylemeliyim; "rasyonalite", rasyonel davranmak, akılcı davranmakta oldukça mühim" dedim. Ardından temel gıdası hayaller olan bir inovasyon organizasyonunda bulunduğumu anımsadım ve sözlerime ilave yapma ihtiyacı duyarak "Bilmiyorum, bu ifadem hatalı mı oldu? Belki de en doğrusu hayaller ile rasyonaliteyi birlikte düşünebilmek" diyerek sözlerimi tamamladım. Ancak beynimde konuşmamın finaline ulaşamadım. Rasyonalite ve hayaller kavramları tekrar ve tekrar kendilerini bana anımsattılar. Bu anımsayışlarla spor serüvenime, yaşadıklarıma, aldığım kararlara baktım. Hayal edilenle rasyonel olan olguların inşa edilişindeki diğer öğeleri düşündüm. Bu bakış ve düşünüş konunun ne denli detaylı ve çok bileşenli olduğunu fark etmeme yol açtı. Geçmiş spor pratiklerimden ve fark ettiklerimden bazı başlıklar şöyle:
Öncelikle hayallerin hamurumda etik olmalı. Etik sağduyunun, aklın getirisi olan bir tutum. Bir rasyonalite yani. Erdem ile kamusal faydayı gözetmeyen dürüst olmayan her zihinsel kurgunun ne hayal sahibine, ne de topluma yarar sağlamayacağı kanaatindeyim.
Berrak ve olağandışı düşüncelere açık zihinlerin daha güçlü ve sürdürülebilir hayalleri olacağını düşünüyorum. "Berrak bir zihin" kavramına dikkat çekmek isterim. Berrak bir zihne sahip olunması kişinin psikolojik, sosyal ve özel yaşamını doğru yönetebilmesiyle yakından ilişkili. Bu manada yaşamı sanat olarak algılayıp emek verenler daha şanslılar. Özetle: Yaşamı sevmek için yürek, başarmak için emek gerek."
Bu soyutlamalar nihayetinde geçmişime spor pratiğime bakıp "Hayallerim içinde rasyonalitenin yeri neydi ve asıl belirleyen hangisiydi? sorusunu belleğime soruyorum. Ortaya ne çıkıyor biliyor musunuz? İkisinin birlikteliği Yin ve Yang gibi. İkisi de hep birlikte olmuşlar. Hayallerimi tanımlamam akabinde planlama için rasyonaliteden destek almışım. 2002 New York Maratonu'nu koştuktan sonra ütopyam olan Beş Kıtada Beş Maraton Beş Zirve Projesi belleğimde beliriyor. Bana inanmıyorlar, değişik sebep ve söylemlerle hayal kırıklıkları yaşayacağımı, yapamayacağımı söylüyorlar. Ancak vazgeçmiyorum. ütopyamın nasıl gerçek olabileceğini düşünüyorum. Böylece hayallerimde tanımlanan hedef rasyonaliteye aksediyor. "Önce" diyorum, "Maratonları koşmalıyım. Zaten birisini tamamladım. Maratonların bütçesi dağlara kıyasla daha küçük rakamlardan oluşuyor. Beş Kıta Projemin maratonlar etabına para bulmam daha kolay olabilir."
Böylece Beş Zirve Beş Maraton hayalim yaptığım bu ilk planlama ve sonrasında bazı ODTÜ'lü arkadaşlardan aldığım fizibilite desteğiyle gerçeklik kazanıyor. İnanmayanlara inat Beş Kıta yolculuğuma başlıyorum. Yolculuk yıllara yayılıyor, uzun sürüyor. Tüm iniş çıkışlarına karşın vazgeçmiyorum. Hayal kırıklıkları yaşadığımda kimyasının dağılmasını bekliyor, sebat ediyor, kulvarımda olmayı sürdürüyorum. Projenin finans kısmını tek başıma yönetmeye çalışmam gerekli bütçeyi bulmamda hep sorun teşkil ediyor. Bu nedenle hayalimin finaline ulaşmam 15 yılda mümkün olabiliyor. (2002-2017) Bu da benim acemiliğimin, bir projenin nasıl kurgulanıp sürdürülebileceğini bilemeyişimin sonucu. Yıllar sonra Beş Kıta Projesi'nin işini bilen bir ajans tarafından koordine edilmesinin en doğru tercih olduğunu fark ediyorum. Bununla birlikte fark edişim bende hüzün yaratmıyor ve çıkardığım bir de ders var: rasyonalitenin promoture kalmaması da mühim.
Güzel hayalleriniz, başarılı projeleriniz olması dileğiyle herkese sevgiler, esenlikler.