Dün bir filme gittim. Başında uzun uzun RTÜK uyarıları çıktı.
“18 yaş ve üzeri izleyiciler içindir” “Şiddet/korku unsuru içerir” “Olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar içerir” gibi böyle ard arda sessiz sessiz bin tane uyarı ekranda aktı durdu. Biz de baktık.
E böyle devam etsin o zaman bir on dakika daha, dedim.
Zaten en başta buyurduğu gibi 18 yaşından büyüğüz. Olumsuz örnek falan alacak yaşı geçtik. Artık gerisi tercihe giriyor.
“Entrika ve küstahlık içerir” “İçten pazarlık ve çakallık içerir” “Hinoğlu hinlik içerir” “Şapşallık içerir” falan, bunlar için de uyarsın. Durup dururken çakallığa maruz kalmayalım mesela. O an bunları canı istemeyen erişkin insanlar bilsinler ki son fırsat, çıksınlar sinema salonundan.
Hatta madem uzun uzun başladın anlatmaya, biraz daha konuya gir.
“Bir adamın rüyaların içindeki rüyalara girip hile-hurda yapmasını içerir” “Bir oğlancağızın hayatı boyunca koşmasını ve etrafındakilerin ona koş koş diye bağırmasını içerir” “Galaksiler arası bir ortamda zamanda yolculuk, gelecekten çocuklarına mesaj göndermeye çalışma, başardı mı başarmadı mı, kara delikten geçti mi, kim kaç yaşındaydı gibi karışık şeyler içerir” “Bir mafya babasının bütün ailesinin de aynı şekilde mafya babası olmasını ve insanların yatağına at kafası koymasını içerir” “İki kadının kafa kafaya verip suçlar işlemiş gibi olmasını, sonra da fularlar gözlükler takıp, tozlu tozlu yollarda üstü açık arabaylan polisten kaçmasını içerir. Birazcık da Brad Pitt’in gençlik halleri var 1-2 sahne.”
Yaz böyle, devamını getir. Belli bir süreyi sınırı aştın madem uyarırken, bir işe yara.
Zaten sen bunu yapıyorsun, izlediğim filmin ismi “Now You See Me,” sen çevirmişsin “Sihirbazlar Çetesi.” Gittiğim filmin adı “Dan in Real Life,” sen çevirmişsin “Şamar Oğlanı.” Gideyim “Sleepers”ı izleyeyim dedim, sen Türkçe’ye çevirmişsin “Kardeş Gibiydiler.” E anladık zaten bütün konuyu.
Bir işi de tam yapın ya.
Keşke beni böyle şeylerin müdürü yapsalar. Mesela sağda-solda birbirine rastlayan eski arkadaşların muhabbetinin müdürü. Bu konuda eğitimler versem. Oradaki muhabbetleri bitirsem.
“Bir yemek yiyelim yae” diyen eski dostun blöfünü görmeyi öğretmek istiyorum sevdiklerime.
-Ayy n’aber sen var mısın hala dünya üzerinde ehehiiii -Evet, n’aber nasıl gidiyo -Ay iyi işte, koşturmaca. Buluşup bir yemek yiyelim mutlaka tamam mıııı -Bence birlikte bir yolculuğa çıkalım. Sadece sen ve ben. -Ney? -Ben şu an sana gönderiyorum gemi yolculukları var çok güzel. Başbaşa oluruz 1 hafta. -Tamam, tabii, eki
Dersini almıştır boş konuşmanın başkanı. Mesela.
Ya da birisi karşınızda uzun uzun, böyle kendine güvenli güvenli konuşurken, şunu sorarsanız bitirirsiniz o çok bilen insanı, bak bak: -Yaw işte böyleydi şöyleydi ve işte aldım hallettim onu da hallettim bunu da hallettim yahu bitirdim olayı yaw... -Pardon bir şey soracağım. Sen ağladın mı?
Bitti. Güven müven kalmadı.
Bunlara hep çözümüm var.
“Çocuğunuz kaç yaşında” diye sorunca “6 yaşındayız” diyen ebeveynlere “Aa ikiniz aynı yaşta mısınız? Helal olsun” deyip çok ciddi yanıt beklemenizi tavsiye ederim.
Bir müzik aletiyle ne zaman tanıştığını anlatan sanatçı dostunuza aynı müzik aletiyle kavga edip etmediğini, sağlıklı bir evliliğin sırrının yatak odasından geçip geçmediğini sorun.
Yemek kurslarına yazılın, bütün gün uğraşıp yaptığınız güzelim mücveri beğenmeyen eğitimciye “Bana mücver yapmayı öğretme, mücver ver!” diye bağırın.
Alışveriş ederken sizi dükkan görevlisi sanıp bir şey soran insana hiç “Ben bilmiyorum” diye evelemeyin, utanmayın. Elinizde çantayla elbise bakıyorsunuz, görevli olabilir misiniz? Onun ayıbı. “Tabii buyrun” deyip o an önünüzde ne varsa ısrarla onu gösterin. Denesin diye ısrar edin. Öğrensin. İki dakika kafasını çalıştırsın bundan sonra.
“Eskisi gibi şarkılar yok artık” diye tutturan arkadaşınıza her gün bir Anılar-9 parçası yollayın. “Ah nerede o eski şarkılar” falan deyin siz de sürekli, Hotel California, Boat on the River, Yesterday falan, durmadan bunları yollayın. Kulaklıklarınızı verip zorla Joan Baez dinletin. Var mıymış daha güzel şarkılar şimdi, bir daha düşünsün. Boş boş konuşmasın.
Önce bunları bir halledelim, sinirimiz yatışsın. Yoksa seçimlere kadar tırlatacağız, belli. Neyse ben evimin önünden hangi seçim minibüsü daha çok sesini açıp geçerse ona oy vermeye karar verdim, doğal olarak. Hepiniz gibi.
O seçim şarkısıyla o desibelle bütün gün gezen şoförlerin ruh hallerini irdelemek için İsviçre’den bilim adamları gelmiş diyorlar. Bilmiyorum, şimdi boş konuşmayayım. (Sen ağladın mı?)