Yeni tanıştığım birine 'Sen gülsuyu kokusunu sever misin?' dedim, 'Evet,' dedi. 'Iyyyy iğrenç bir koku. Gülle hiç alakası yok,' dedim...
İşin gücün arasında MR çektirmem gerekiyordu. Kadın yarım saat daha beklemem gerektiğini söyleyince “okey” diyeceğime “oley” dedim. Sonra da toparlamak için “Hayır 1 saat beklemem de gerekebilirdi, yarım saatse ollleyyy.” dedim. Gittim bekleme koltuğundan ellerimle “Ben-deli-değilim” diye işaret yaptım. Kadın “Bakalım, MR'da göreceğiz,” dedi.“Bana göre” yerine “Bence” diyebilen bir spor yorumcusu çıkana kadar spor programlarını izlememeye karar verdim. Durmadan cep telefonundan cızzz cızzz pızzz diye müzik çalan bir arkadaşıma tokat attım..Bir iş görüşmesinde İlkokul karnemi görmek istemeyen işverene, “Hepsi Pekiyi sizin için bir şey ifade etmiyorsa, şirketinize faydalı olabileceğimi düşünmüyorum doğrusu,” diyerek vurdum kapıyı çıktım.Köpeğine “I love you” demeyi öğretmiş birini 20 kere falan telefonla arayıp ince sesle “Ay yav yuuuu” diye bağırdım. Polise haber vereceğini söyleyince telefonu kapatıp başka şeylerle ilgilendim. “Teşekkürler” yerine “Tşk.” yazan birine “Rica ederim efendim ne demek aşkolsun, o sizin güzelliğiniz,” yerine “Reca fondü aşksun, o siz gzl.” yazarak çok saçma bir dünyaya adım atmış oldum.Bön bön tavana baktığım toplantıda patronum aniden “Peki sen ne düşünüyorsun?” diye sorunca, “Seni” diye cevap vermek zorunda kaldım. “Her gece ümitle bekledim, Adile Teyze bir kere bile benim ismimi söylemedi” diyenler için bir video çektim. “Cankaaat, Timurcaan, Badegüüül, Semaveer, Abdülikaa... Hadi gelin kuzucuklarım,” diye bağırdım. İnternete yükledim. TRT’de arıcılık yapan insanları gösteriyorlardı. 2001 Space Odyssey’yi nasıl hipnotize olmuş gibi izlediysem, bu astronotları da öyle izledim. GPS’li bir taksiye bindim. Bir kadın sesi “100-metre-ilerde-sağda-kalın. 60-metre-sonra-ani-bir-dönüş-yapın. Ordan-girin-burdan-çıkın” falan, hiç durmadan anlatıyordu. Tünele girdik, bir sessizlik, çıkışta kadın ağlamaklı “GPS... İşareti... Kayboldu!” dedi. Zavallım, tıpkı çocukların kaybolan bir şeye “Kaabooduuu” demesi gibiydi. Hem üzüldüm hem de manyak gibi güldüm. 40 metre ileride aniden indim.Ercan Taner'in “Alex De Souza!” diye bağırışından kendime alarm sesi yaptım.Bir terziye gidip pantolonunun paçasını yırttım. Adam beni sokak sokak kovalarken “Kendi söküğünüzü dikemediğiniz doğru benceeeee,” diye bağırdım.Köpeğinden bahseden birine laf olsun diye “Ne cins senin köpeğin?” dedim. “Alaskan Malamute” dedi. “Çok iyi,” dedim.“Macbook Pro alana Big Mac Menu bedava olsun” kampanyama rapçilerden büyük destek aldım.Yeni tanıştığım birine “Sen gülsuyu kokusunu sever misin?” dedim, “Evet,” dedi. “Iyyyy iğrenç bir koku. Gülle hiç alakası yok,” dedim. Bir sessizlik oldu. Sonra bana selam vermeye devam ettiği için sağlam bir dostluk kurmuş oldum. “Twitter'ın büyüsü bozuldu” diye açıklama yapan Demet Akalın’a yazdığım e-mail’de “O bir mikro-blog ve sosyal ağ servisi,” dedim. “Ay amaaaan bilmiyorum, bence büyüsü bozuldu,” diye cevap geldi.Sonsuzluk işaretinin polar denkleminin r^2 = a^2 * cos(2*teta) olduğunu öğrendim. Bu formülü sağ ayak bileğime dövme yaptırmak üzere not aldım.Öööyle duran bir arkadaşıma durup dururken “Şimdi bir aferini hakettin!” dedim. İnanılmaz bir şekilde neden aferini hakettiğiyle ilgili binlerce sebep buldu.Bir arkadaşımın ablasını istemeye geleceklerdi. “Çocuk babanızın elini çeneye değdirip alnına koyuyorsa, kızı vermeyin. Muccuk diye öpsün, öyle alnına koysun. Beni sinirlendirmesin,” dedim.Arkadaşımın köpeğine “Canım beniim aman da ne tatlıymış benim oğluum” yerine aynı sevecenlikle “lebilübülabelibiii” dedim. Neşesinden hiçbir şey kaybetmedi. Tüp bebek yöntemiyle doğmuş 4 yaşındaki bir çocuğa “Hşşt, Ayşe. Sen var ya, tüp bebeksin,” dedim. “Neyy? Neyim neyim?” dedi. “Tüpsün. Tüp bebeksin,” dedim. “Bebek diylim ben ablayım,” dedi.Zarif bir dişi kuş aldım. İsmini Lady Gaga koydum.Yolda giderken tamamen yanlış bir yöne yürüdüğümü farkedince, telefonla konuşuyor gibi yapmak ya da homurdanarak kolumla bir “hay allah” işareti yapmak gibi yöntemlere başvurmadan, direkt 180 derece geri dönebildim. Dünyada bunu yapabilen tek insan oldum.Herkesin sessiz sessiz çalıştığı bir ortamda, dördüncü saatin sonunda birden “Biri bana burada neler olduğunu anlatır mı lütfen!!!” diye bağırdım.Restoranda bir adam garsona “Ayran istiyorum... Yok yok, yoğurt ve suyu ayrı ayrı istiyorum,” dedi… Kalktım tebrik ettim.Türksel isimli bir teyzem olduğunu öğrenen ve “Hahaha yok ya, Koka Kola dayın da var mı, ehe ühü” diye dalga geçen arkadaşlarımı ağlaya ağlaya Türksel teyzeme şikayet ettim. Neye üzüldüğümü anlamadı ama bana moral olsun diye bedava kontör yolladı.Dişlerimi fırçalarken aynada burnumu incelemek yerine, evin içinde sanki o halde bir iş yapabilirmişim gibi gezinmeye başladığımı farkedince, büyüdüğüme çok üzüldüm. “Elbette,” “Benimo,” gibi cümle sayılabilecek laflardan ürün isimleri olduğunu duyunca, ben de “Hayır, Lütfen” diye bir gazoz çıkarmaya karar verdim. “Nörüyoğn” diye cips, bir de “Hocam Az İleri Alsana Arabayı” şekersiz sakız.Kahvaltı ettiğim bahçede 5 yaşında bir çocuk bir ördek yavrusuyla nazik nazik oynuyordu. Çocukların o “Hazır mısın bunu duymaya” tavırlarından takınıp “Dün ne yaptım söyliyim mi sana,” dedi. “Söyle,” dedim. “Bu ördeğin üstüne şapkami koydum, kaplumbağa oldu,” dedi. Kalktım yanağından öptüm.“Manikürünü kendin yapma, öyle daha çok vakit kaybı harcarsın,” diyen arkadaşıma “Peki ya öyle lazım gerekirse?” dedim.Manavdan semizotu alırken çamurlu köklerini ayıkladım, ellerim çok fena çamur oldu. Eve gelene kadar o çamurlar kurudu, baktıkça “Yurdumun çiftçisi gibiyim, nefis,” diye gurur duydum. Sonra o ellerle apartman görevlisinden makbuz alırken adamın bakışlarından, mahallede bahçeye gömülmüş bir ceset haberi çıksa 1 numaralı zanlı olduğumu farkettim. İroni neymiş, o an anladım.“Ben artık eve gideyim,” dediğim arkadaşlarım “N’apacaksın eve gidip yaaa,” deyince, evimde geçirdiğim zamanı onlara beğendirmek zorunda kaldım. “Cirque du Soleil’i evde bırakıp geldim, gideyim azıcık da onlarla oturayım, ayıp olmasın,” dedim.Emel Sayın'ın o billur gibi sesiyle söylediği incecik şarkıları tezahurat eder gibi söyledim. “Bir-de-met-ya-se-men! Aş-kımıın teek haaa-tı-rası lollolloooo. Kaarşı hiiicraan kaarşı hiiicran.”Islak mendil diye açtığım paketten kolonyalı mendil çıktı. Bütün gün surat astım.İzmir’de yaşayan basketbolcu bir arkadaşıma, “İstanbul’a geldiğinde ara, basket oynarız,” dedim. “Ne basketi yaaaaa! Tatilde top düşünmek istemiyorum!” dedi. Örnek aldım, çalışmalarımı hep “Bu kadar top düşünmek yeter” diye bitirmeye başladım.Önemli bir lafa başlarken “Bizim” yerine “Bijim” dedim. “Bij bu pyojemişi hiç anlatmayalım işteyşenij. Okula geç kaldık jaten,” deyip, eşyalarımı alıp çıktım.Uzun bir yürüyüş yaptım. Sonra ciddiyete bindim, cam kenarında tıngır mıngır uzaklaştım.