Benim bu anonslarla başım belada.
Uçak yolculuğu harika bir şey, bildiğiniz üzere. Hızlı, pratik falan. Dün anlattığım gibi, havaalanı falan da, hoş şeyler. Ama bir de uçağın içi var. Ah o uçağın içi yok mu, türlü saçmalıkların döndüğü o uçağın içi... Benim anonslarla başım belada. Ya, zaten elli dakikalık bir yola çıkmışım, daracık bir koltukta kemerle bağlıyım. Ne kadar uyarı yapabilirsiniz? Yani artık elim kolum bağlı, öyle oturuyorum, beni ne kadar uyarabilirsiniz? O anons vıdı vıdı, bir saniye susmaz. Hoşgeldiniz, oraya oturun, buraya eğilin, yeşil eteğinizi giyin, cebinizdeki kalemi çıkarın atın, kemer ışığı sönse de siz ciddiye almayın, inerken kalkarken şunları açmayın. Kasetçalar, tıraş makinesi, telsiz... Kaset mı kaldı? Uçakta nasıl kasetçalar taşıyayım? -Anne, kasetçalar ne? -Önemli değil yavrucuğum, sen sadece gördüğün yerde imha et. 80’lerde bize de pek yaramadı zaten. Telsiz. İnişte ve kalkışta telsiz kullanmayın. Benim çantamda telsiz olduğunu düşünebiliyor musunuz? Kartvizitime yer yok, cep telefonumu bulamıyorum, telsiz mi taşıyacağım? Kimle bağlantıya geçeceğim telsizle, havaalanına beni uğurlamaya gelen annemle mi? -Breyk breyk, anne orda mısın? -Breyk breyk evet tuvaletteyim, tamam. -Anne telsizleri kapattırıyorlar ben seni akşam cepten ararım, tamam. -Pşşhh pşşhh oldu kızım dikkatli uç, tamam. -Ben uçmuyorum uçakta oturuyorum anne, tamam. -Aman ne komik, tamam... Ha, o anonslar bana değilse, kimeyse ona yapın kardeşim. Deli deli aletleri kapatmakla ilgili sürekli uyarılınca, insanın kontrol edesi geliyor. Acaba çantamda tıraş makinesi var mı, ve daha da önemlisi, çalışır halde mi? Acaba cebimde dün geceden bir DVD player kalmış mıdır ve play tuşuna basılı mıdır? Bir insan hayal edin, kucağında bütün o elektronik aletler vızz zzzz diye çalışıyor. Adamın elinde pşşhh pşşhh bir telsiz, rrrrr diye çalışan tıraş makinesi, Vanilla Ice çalan kasetçalar (kasetçalar eski ya, şarkı da artık ona göre), DVD Player’da Pembe Panter-1, pilli radyo falan hepsi kucağında aynı anda çalışıyor. Öyle binmiş uçağa adam. İşte bunu bir bir uyarmak lazım. “Sevgili yolcumuz, kalkışta şunu kapat, bunu da kapat,” diyeceksin ki her uyarıda “Hay allah, kasetçalar da mı yasak, greyder de mı yasak,” deyip tek tek kapatacak. Anonslar bununla bitmez. Acil çıkış kapısının önüne oturmuşsun. Orası geniştir, mis gibi ayakları uzatmışsın. Kitabını açmış, uçağın kalkmasını bekliyorsun ki... “Sayın acil çıkış kapısının önünde oturan yolcu.” Aa, sana sesleniyorlar. “Eğer bir tehlike anında o kapıyı adam gibi açıp herkesin hayatını kurtaracağına söz veremiyorsan, seni ordan kaldırmak zorundayız.” Acil çıkış kapısında oturan yolcu, etrafındakilerin şüpheli bakışları altında çok kritik bir karar vermek zorundadır. “Kapıyı açmak mı. Peh. Benim hayatım kurtarma ekiplerinde geçti. Ayrıca baksanıza şu kollarıma. Bir çektim mi bırak açmayı, koparırım bu kapıyı alimallah.” Çaktırmadan arkana yaslanırsın. Kalkmak istemiyorum yahu, burayı özellikle aldım. Ayaklarımı uzatacağım. Hem acil durum ihtimali çok az, korkmayın ya. Biriniz gelir yardım edersiniz en kötü ihtimalle. Nasıl bir kapıymış bu bakayım... Hmm orasını çekiyorsun, burasını açmayın yazıyor, e neresinden tutacağım bu kolu? Ordan şöyle kaldırsam... Tamam ya, alın beni bu koltuktan! Benim yerime cillop gibi, herkül gibi bir oğlan oturtun! Yapamayacağım! Yapamayacağım! Görevliler gelir, seni başka bir koltuğa taşırlar, herkes acıyan gözlerini senden ayırır. Acil çıkış kapısının önünde 1.90 boyunda, Spartalı bir delikanlı yerini almış, ayaklarını uzatmıştır. Velhasıl uçağın içinde söylenenler senin gibi ortalama bir vatandaşı fazla muhatap almaz. Sen yine her anlatılanı dinle, kafayı dizlere yapıştırdığında cebinde sivri bir cisim falan olmasın dikkat et, ama yani benim gibi çok kafayı takma. Sonra değil Türkçelerine takılmak, İngilizcelerine de eşlik ediyorsun, çok acıklı oluyor. “Portable phones interfere with the flight instrument and have a negative effect on flight safety. Please check once again that your seatbelts are fastened, your seats are upright and your traytables are closed. Thank you.” Yok be canım, ben teşekkür ederim. Anons duymaya doyamıyorum. Başka dilde de uyarılmak, uyarılara uymak, uymayanları uyarmak istiyorum. Grazie!