Aristoteles, "Bütün insanlar, doğal olarak, bilmek isterler" der. Keşke geç vakitte aniden duyurulan sokağa çıkma yasağını daha önceden bildirselerdi bizlere. Tamam, Aristotales'in bahsettiği bir bilgiden bahsetmiyorum elbette. Sadece biraz sorumluluk, biraz şeffaflık… Mesela tıpkı BEDAŞ, İSKİ veya diğer herhangi bir kurum gibi kesintileri en azından bir gün öncesinden bildirselerdi. Örnek; "21 Ocak 2020 Salı günü 10.00 ile 22 Ocak 2020 Çarşamba günü 01.00 saatleri arasında 15 saat süreyle aşağıda belirtilen bölgelere su verilemeyecektir" gibi… Bu panik yaşanmaz, insanların da birbirini yadırgadığı, anlamadığı ve kibirli bir yerden yaklaşarak cahillikle suçladığı market görüntüleri oluşmazdı. Asıl, 'sosyal mesafe de neymiş' diyip, karantinaya çekildikleri onca günü bir anda heba ederek yakın mesafeye geçenleri 'hepsi koronaya yakalanacak endişesiyle' izlediğimiz görüntülerle karşılaşmazdık en azından!
Ama daha kötüsü de olabilirdi. Tabii. Bizden habersiz sokağa çıkma yasağı da ilan edilebilirdi. Sonra sokaklarda aniden cezalar kesildiğinde bu defa da klişe espirilerinizden birini yapıp "IBAN'a yeterli bağış yapılmadı galiba" diye söylenecektiniz yine. Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek değil niyetim!
Neyse, daha fazla uzatmadan asıl konuya geçsem iyi olacak!
Koronavirüs salgını nedeniyle etkilenen sektörler arasında kültür-sanat etkinlikleri, mekanları ve bu alanda çalışanlar geliyor. Bağımsız tiyatrolar bundan en çok etkilenenler. Zaten birçok sorun karşısında zorlukla ayakta kalmaya çalışan tiyatrolar için Covid-19 bardaktaki son damla oldu. Uzun zamandır çalışmalarını sürdüren Tiyatro Kooperatifi, Koronavirüs'ün etkileri sektörde hissedilir hissedilmez hızlı bir şekilde çalışmalara başlayıp Kültür ve Turizm Bakanlığına sorunlarını ilettikleri acil taleplerini bildirdikleri birkaç toplantı gerçekleştirdi. Gelişmeleri Tiyatro Kooperatifi'nin sayfasından takip edebilirsiniz.
Ve öneriler… Kafalarımız dijital dünyanın bize sunduklarından dolayı oldukça karıştı. Aslında biraz da yorucu bir hal almaya başladı. Hangisini izleyelim, neleri okuyalım, kimleri dinleyelim derken yaptığımız listelerin uzunluğu bizi yordu. Elimizde gerçekleştiremediğimiz listeler… Bu nedenle buradan geçen haftalardaki gibi önünüze bir dolu liste çıkararak ortalığı dijital bir kültür sanat çöplüğüne dönüştürmeye niyetim yok. Öyle olmadığını düşündüğüm(!) ufak bir liste hazırladım sizler için…
Salgını önlemek ve evde kalmayı tercih edebilmek için; #herkeseucretliizinhakki ve #istencikarmalaryasaklansin
"Devletin, eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasağına uygun davranarak, suç ayrımına gitmeden 'İnfazda eşitlik' ilkesi yönünde bir düzenleme yapması hukuki ve vicdani yönden elzemdir." #infazdaeşitliki̇stiyoruz
BGST - Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu oyuncu, yazar ve yönetmenlerinden Aysel Yıldırım ile özellikle Zabel'i seyrettikten sonra tiyatroya dair sohbet etmek için karşılaşmayı hep istemiştim. Belirsiz bir ertelenmeye maruz kaldı bu durum. Kısmet online bir buluşmadaymış.
"Biz tiyatrocular, yaşadığımız halleri, tiyatro klasiklerinden ezbere bildiğimiz sahnelere benzetmeyi severiz. Bu günler de, nedense(!) bize Moliere'in 'Cimri'si Harpagon'u anımsattı:). Harpagon ve uşak Le Fleche'i karantinaya aldık:)", diyerek kırmayıp bizimle eğlenceli bir video paylaştılar.
İlk uzun metrajlı filmi "Sonbahar"ile pek çok festivalde ödül kazanan Özcan Alper;
"Belki de her şeye rağmen biraz olsun durunca farkettik ki neoliberalizmin bize dayattığı sürekli hareket halinde olma, sürekli yolculuklar, sürekli bir performansın aslında bize ve gezegenimize, doğaya çok da iyi şeyler yapmadığıydı. Ve gördük ki bu kısa süreli kapanma bile doğaya çok iyi geldi." diyerek sözlerine devam etti…
Yönetmen Bülent Öztürk'ün Brüksel Üniversitesi RITCS Sanat Okulu'nda(School of Arts), sinama okulunun ikinci sınıfında (2009) çektiği ödüllü belgeseli "Zaman Zaman"ı ve bugünlere dair duygularını bizlerle paylaştı. 'Zaman Zaman', Güneydoğu'da boşaltılan köyleri insani bakış açısıyla anlatıyor…
Zaman Zaman'ı izlemek için tıklayın.
Şu anda evde kalarak sabırlarına hayran olduğumuz çocuklar için online aktiviteler, atölyeler, gösteriler de oldukça fazla. Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu çocuk oyunlarından benim de Şatonun Altında oyunuyla tanıdığım ve takip ettiğim Güray Dinçol'un yönettiği, Pelin Temur'un yazdığı 'Yeni Dünya-Bir Uzay Macerası' oyunları bunlardan biri. Nilüfer Kent Tiyatrosu
İstanbul Tiyatro Festivali'nin "Ve Perde!" adıyla başlattığı belgesel yapımlarından biri duayen tiyatrocu Haldun Taner üzerine. Sanatçının yaşamının anlatıldığı belgeselde Dün Bugün, Keşanlı Ali, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım gibi yapıtlarından seçilen bölümler, tiyatrocuların performanslarıyla yeniden canlandırılıyor. Belgeselde Demet Taner ve Dikmen Gürün projenin danışmanlığını yaparken, Halit Ergenç ve Tilbe Saran da anlatıcı rolünü üstleniyorlar. Gülriz Sururi, Metin Akpınar, Zeliha Berksoy, Ferhan Şensoy, Levent Üzümcü, Engin Alkan, Yiğit Özşener, Erkan Can gibi birçok sanatçı oyunlardan küçük kesitler sahneleyerek belgesele teatral bir keyifle katkı sunuyorlar. Belgeseli İKSV'nin YouTube kanalından izleyebilirsiniz.
"Doğduğumuz anda şarlatanlarla dolu bu koca dünyaya geldik diye basarız çığlığı,
ve kundakta başlayan yolculuk mezarda son bulur.Yaşamın sonu yaşamdan daha çok önemsenir, güneşin batışı, müziğin bitişi gibi en son söylenen en çok hatırda kalır."
"7 Şekspir Müzikali", Shakespeare'in oyunlarının farklı çevirilerinden alınan bölümler ile bazı sonelerinden derlenen ve Oyun Atölyesi'nin 2009-2011 yılları arasında sahnelediği eğlenceli bir müzikal. Yönetmen Kemal Aydoğan'ın "bütün dünya bir sahnedir ve kadın erkek herkes birer oyuncudur" tiradını oyunun iskeletine yerleştirerek kolajlayıp sahnelediği müzikalin sahne tasarımı Bengi Günay'a, ışık tasarımı İrfan Vanlı'ya, müzikler ise Tolga Çebi'ye ait. Bir erkeğin doğumundan ölümüne kadar geçen süre; bebeklik, çocukluk, gençlik, askerlik, yargıçlık, yaşlılık, ölüm gibi 7 epizota ayrılarak anlatılıyor oyunda. Sahnede Haluk Bilginer'e, şarkılı danslı performanslarıyla Shaekspear'ın soytarıları olarak sahnede yerini alan Evrim Alaysa, Selen Öztürk, Zeynep Alkaya, Tuğçe Karaoğlan eşlik ediyor.
Koreograf Sidi Larbi Cherkaoui'nin heykeltıraş Antony Gormley, moda tasarımcısı ikilisi Les Hommes ve besteci Szymon Brzóska'dan oluşan seçkin bir ekiple bir araya gelerek yarattığı ve dünya prömiyerini 2014'te yapan "Noetic'i" muhakkak seyretmenizi tavsiye ederim. Noetic, GöteborgsOperans Danskompani için oluşturulan üçlemenin ilk kısmıdır.
Felemenk / Faslı bir koreograf olan Sidi Larbi, Cullberg Ballet, Dutch National Ballet, Ballet de L'Opéra de Paris ve Cirque du Soleil gibi başka birçok topluluk için 50'den fazla performansın koreograflığını üstlendi. Ve Laurence Olivier, Bale Tanz (2008, 2011, 2017), KAIROS (2009) gibi birçok ödüle sahip.Yoganın ve şarkı söylemenin insan doğası üzerindeki etkisine inanan Sidi Larbi, farklı etnik kökenlere sahip performansçıları, bunların kullandığı teknikleri, etnik müzikleri ve dilleri bir araya getirerek bu çeşitlilikten beslenerek eserler sahneleyen bir sanatçı. Çeşitliliğin zenginlik olduğu bilincinde olan Sidi Larbi, Noetic gibi büyüleyici performanslar yarattı…
Geçtiğimiz eylül ayında, İKSV ve Zorlu PSM işbirliği ile Sidi Larbi, "Sutra" gösterisiyle İstanbul'daydı.
Sevgili Melike Saba Akım ile Noyan Ayturan'ın konuklarıyla birlikte tiyatroya dair hoş sohbetler edip bizi bilgilendirdikleri "hausbühne" YouTube kanalı ve benim gibi birçoklarının da sosyal medyadaki ve bloğundaki paylaşımlarından yararlandığı Mehmet Kerem Özel'in danzon2008.blogspot.com/ sayfasını takip ettiğinizde ulusal ve uluslar arası birçok online gösteriden haberdar olabilirsiniz. Ayrıca oyunlara dair ayrıntılı incelemeleriyle Nazım Sarıkaya'nın "Tebeşir Dairesi" YouTube kanalına da bakmanızı tavsiye ederim.
'Bizim bize yetemeyeceğimizi' anladığımız bu günlerde bütün bunların üstesinden ancak toplumsal bağların geliştirilmesi ve örgütlenme ile mümkün olduğunu görüyoruz. Kadıköy Dayanışma Ağı, mahalle aralarında, sokak başlarında, kıyıda köşede herkesin unuttuğu ve görmezden geldiklerini görüp temas ederek dayanışmayı körükleyen ağlar yarattı.