Diyarbakır
Neredeyse 1 aydır Cizre’de bodrumlara sığınmış yaralı insanlar var. Tüm bu yaralılardan, Cizre’de neler yaşandığından bizleri, tüm dünyayı, hatta sizi, Avrupa Parlamentosu’nu haberdar eden bir adam vardı, Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç.
Mehmet Tunç’un ölüm haberleri 2 gündür sosyal medyada dolaşsa da, bu habere inanmak istemedim. 2 gündür elimde telefon Cizre’den Brüksel’e insanlarla görüşerek Mehmet Tunç’a ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ölümü bu yiğit adama kondurmak istemedim.
Bugün akşamüzeri Mehmet Tunç’un ölüm haberini aldım. Mehmet Tunç ile 2 hafta önce Brüksel’deyken konuşmuştum. Avrupa Parlamentosu’nda 12.'si düzenlenen “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” konulu konferans çerçevesinde, yönettiğim panelde, Mehmet Tunç’a telefonla bağlanmıştık. Mehmet Tunç sığındıkları bodrum katından Avrupa Parlamentosu'na seslenmişti:
“Durum medyanın aktardığı gibi değildir. Cizre’de büyük bir katliam yaşanıyor ve büyük bir soykırımla yüz yüzeyiz. Bütün evler bombalanmış, tanklar kullanılıyor. 21’inci yüzyılda düşmana karşı kullanılan silahlar, kendi halkına karşı AKP hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından kullanılıyor. Cizre’de bir trajedi yaşanıyor. 60 gündür bu halk aç susuz. 120 bin nüfustan 10 bin kalmış ya da kalmamış. Halkı zorla göç ettirmişler. Bu gibi politikalar 1990’lı yıllarda da uygulandı. 4 bin köy boşaltılmış Cizre gibi ilçelere yerleştirilmişti. PKK bitirilecek diye bu köyleri boşaltmışlardı. Ama şimdi de şehirleri boşaltıp PKK’yi bitireceklerini söylüyorlar.
Gerçekten Cizre’de bir trajedi yaşanıyor. 28 kişi bir evde yaralandı. 5 yaralı yaşamını yitirdi. Su tamamen tükenmiş. Su almaya çıkıyoruz keskin nişancılar tarafından vuruluyoruz. Çıkamıyoruz. 4 kat bina havan topları ile tamamen yıkılmıştır. Yayına bağlanmak için şu an o yıkık binadayım. Ve durum çok çok kritiktir. Bunun için oradaki dostlarımıza söylüyoruz. Lütfen bu vahşeti durdurun. Cizre’de bu katliamı durduracak güçtesiniz. AKP hükümetini uyarıp, Cizre üzerindeki bu ablukayı kaldıracak güçtesiniz. Aksi takdirde oluşacak bir katliamda sizleri de suç ortağı görmek durumundayız.”
Ve siz Avrupa Parlamentosu olarak bu katliama suç ortağı oldunuz!
Size seslenen Mehmet Tunç da katledildi. Belki de Cizre’nin yasaklı mahallesinden sizlere, tüm dünyaya olup bitenleri duyurduğu için, hakikatleri anlattığı için katledildi. Siz utanır mısınız bilmem, ama ben O’nun göz göre gelen ölümünü durduramadığım için utanç içerisindeyim!
Mehmet Tunç bir kaç gün önce, Cudi Mahallesi'nde ortaya çıkan yaralıların bulunduğu ikinci bir binanın bodrumundan bir televizyon programına telefonla katılmış ve “bu belki de sizlere son sözlerim” diyerek şunları söylemişti:
"Şu an bir Madımak Oteli ile karşı karşıyayız. Ve bu bir insanlık ayıbı. Biliyorsunuz 93'teki katliamın izleri daha temizlenmemişken, burada 30-40 insan cayır cayır yanıyor. Şu an duman içeri dolmuş durumda ve ateş de deliklerden içeri girmeye başladı. Ambulanslardan ziyade acil olarak itfaiyenin buraya gelip yangını söndürmesi lazım. Ayakları kopuk insanlar var, çocuklar var, ağır yaralılar var. Cayır cayır yanacaklar. Bunun tüm Türkiye'nin, tüm insanlığın, Birleşmiş Milletlerin bir ayıbı olarak tarihe geçeceğinden hiç kuşkum yok. Şu an 37'ye yakın kişi buradayız…
Şu an ölümü bekliyoruz. Bu binanın çökmesiyle insanlık da bu bodrumun altında kalacak. Yarın öbür gün bunun hesabını tarihe nasıl vereceklerini de onlar hesap etsin…
Kürt halkına sesleniyorum. Bu bir mücadeledir… Herkesin moralini iyi tutması lazım. Sadece bu bodrumda insanlar yaşamını yitiriyorsa sanki özgürlük mücadelesi iflas etmiş, sanki özgürlük mücadelesi bitecek anlamına gelmiyor. Ama 60 gündür bağırıyoruz, çağırıyoruz, avazımız çıktığı kadar bütün halka seslendik. Cizre halkı var gücüyle bedenini siper etti tanka, topa, lav silahına, roket atarlara bedenini siper etti. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, mücadeleye devam eden arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Cizre halkı 60 gündür soğuğa rağmen, açlığa rağmen, susuzluğa rağmen diz çökmedi. Onun için kalan insanların bizimle gurur duyması lazım.
Biliyorum belki yaklaşıyorlar. Yavaş yavaş infaz etme riski de var. Çünkü adamlar dün de geldi ve 'Teslim olun yoksa hepinizi yakacağız. Hepinizi içerde boğduracağız' tehditleri yaptı. AKP hükümetinin niyetini, valiliğin niyetini, İçişleri Bakanlığı'nın niyetini bilmiyorum. Ama şu anda Cizre'de bir vahşet uygulanıyor, Cizre'de bir katliam uygulanıyor. Ama biz diz çökmeyeceğiz…”
Mehmet Tunç son nefesine kadar halkına yapılan bu zulmü kabul etmedi, o bodrumda yaralılara yardım etmek için kaldı ve katledildi. Bodrumdakiler “teslim olun” çağrılarının katliam anlamına geldiğini iyi biliyorlardı. Bu nedenle o bodrumdan çıkmadılar. 6 Şubat’ta Cizre’de teslim olun çağrısına güvenerek bodrumdan çıkan 16 yaşındaki çocuk Abdullah Gün, bodrumdan çıkar çıkmaz özel timlerce katledilmişti. Tam da bunun için Mehmet Tunç size seslendi o bodrumdan. Sizlerin desteği ile Cizre’deki yaralılar sığındıkları bodrumlardan onurlu bir şekilde, sağ salim çıkabilsinler diye.
Mehmet Tunç sivildi. Cizre’deki bu bodrumlarda çatışan gençler olduğu kadar, siviller, hatta çocuklar da var. Bodrumdaki kim olursa olsun, isterse tepeden tırnağa silahlı olsun, bir devlet yakarak kimseyi yok edemez. Bu savaş suçudur, bu insanlığa karşı suçtur!
Cizre’de bir bodrumda yakılarak öldürülen 27 kişinin tanınmaz haldeki cenazeleri tam da şu sıralar morga taşınıyor. Başka bir bodrumdaki yaralılardan ise 10 gündür haber alınamıyor.
Senden de utanıyoruz Avrupa Parlamentosu!
Sana seslenen, yaralılar için yardım isteyen bir adamın, bir siyasetçinin, bir sivilin göz göre göre ölümünü izledin! Cizre’deki yaralı insanların göz göre göre yakılmasını, katledilmesini izledin! Ve aylardır Kürt halkına yapılan zulmü, vahşeti hala da izlemektesin!
UTANIN! Sürekli dilinize doladığınız, işinize geldiğinde uyguladığınız, işinize gelmediğinde uygulamadığınız ilkelerinizden UTANIN!
Bu utanç hep övündüğünüz ileri insan hakları ile donanmış medeniyetinizde kara bir leke olarak kalsın!
Halkın seninle gurur duyuyor Mehmet Tunç!