Diyarbakır
Hepimizin midesi bulanıyor değil mi? En azından bir vicdanı, omurgası olan insanların.
44 can gitmiş, 100’den fazla insan yaralı ve karşımızda rengârenk balonlar, konfetiler arasında güle oynaya köprü açılışı yapan bir iktidar var. Çiçeği burnunda başbakan “bugün bir bayram” diyor. O sırada İstanbul’da morgların önünde insanlar cenazelerini almaya, hastanelerde yaralılarını teskin etmeye çalışıyorlar. Atatürk havaalanındaki törende havaalanı çalışanları, yiten arkadaşları, canları için gözyaşlarına boğuluyorlar. İktidarın üyeleri ise gösterişli selfie çekme yarışında.
Midemiz bulanıyor değil mi?
Havaalanını 5 saatte açan hükümet, İŞİD’çileri bile şaşırtan bir hızla katliamı unutturmaya çalışıyor. Görmezden gelinirse katliamın turizmi etkilemeyeceğini düşünüyorlar herhalde. Oysa onların tutmadığı yası tüm dünya tutuyor, dünyanın birçok yerinde insanların kalbi İstanbul için atıyor.
Bu kadarla kalsa iyi. Mecliste köprü açılışının kurdelesini Erdoğan’la birlikte “eş zamanlı” kesiyor bir grup milletvekili. Fıkra gibi değil mi? Görgüsüzlüğün, basitliğin dibini yaşıyoruz artık. Geçen her kare midemizin daha da bulanmasına vesile oluyor.
Sonra AKP’li bir vekil mecliste konuşuyor. İçişleri Bakanı Efkan Ala'ya istifa çağrısı yapan milletvekillerinin tepkileri üzerine söz alan AKP Grup Başkan Vekili İlknur İnceöz, "Hayret bir şey ya! En ufak bir şeyde 'Hükümet istifa etmedi'.Türkiye'ye önerdiğiniz çözümler bunlar mı?" diyebiliyor. Birinin bu zata hatırlatması lazım, demokratik ülkelerde bu tarz durumlarda sorumlu makamları işgal edenler derhal istifa ederler. Bu bir! İkincisi, 44 canın yitip gitmesi, yüzlerce insanın yaralanması ufak bir şey değildir. İnsanların acısına saygı duymuyorsan eğer, susmayı bileceksin.
Gerçekten midemiz bulanıyor değil mi?
Cumhurbaşkanı kürsüden "Toprak şehit kanıyla yoğrulduğunda vatandır" masalına devam ediyor. Alkışlarrrr… alkışlar… O sırada 3 ilden 8 askerin daha öldüğü haberi geliyor.
Bu kadarla bitmiyor rezillik.
Açılıştan sonra köprüde göbek atanları da unutmayalım! Eee baştakiler bu kadar rezil olunca, bu kepazelik tüm topluma da hızla sirayet ediyor. Köprüde göbek atanlar, selfie çektirenler, evlilik tazeleyenler bile var!
Bu insanlarla bırakın aynı ülkede aynı gezegende bile yaşamak utanç verici. İnsanın yer yarılsın da hep beraber içine girelim diyesi geliyor!
Midem bulanıyor…
O sırada Lice’de insanların işkenceyle öldürüldüğüne dair haberler medyaya düşüyor. Lice’deki köy boşaltmalar, işkenceler, yangınlar, ölümler… ana akım medya tarafından bir “uyuşturucu operasyonu” olarak servis ediliyor.
Mideme kramplar giriyor artık…
Böylesine yakıcı dönemlerde en çok "insan" zarar görüyor. “İnsan” erozyona uğruyor!
Bu ülkede artık “insanı” arıyoruz sadece!
“İnsan” nerede?[1]
[1] Ünlü Ermeni yazar William Saroyan’dan alıntılanmıştır. Saroyan yitirmişliğin, yerinden edilmişliğin izinden giderken sorar: “İnsan nerede?”