Diyarbakır
Biz hayatlarımıza öyle ya da böyle bir şekilde devam ederken, bugün tam 223 gündür Şırnak’ta hayat durmuş durumda. 14 Mart’ta başlayan sokağa çıkma yasağı 3 Haziran’da operasyonların bitmesine rağmen aylardır devam ediyor. Nitekim Şırnak’taki yıkımın büyük bölümü de operasyonlar bittikten sonra başlıyor.
Sosyal medyaya düşen Şırnak resimlerine bakıyorum, hatırlamaya çalışıyorum Şırnak’ın caddelerini. Her gittiğimde oturduğum Pepule çay bahçesi, akşam karanlığından sonra Şırnak’ı, Cudi’yi, Gabar’ı izlediğim Cumhuriyet Meydanı. Meydanlar bile yok artık, Şırnak dümdüz görünüyor.
Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı başlayınca kentten ayrılmak zorunda kalan 90 bin Şırnaklı yakın şehir ve ilçelere göç ettiler. 15 bin kadar Şırnaklı kendi imkânlarını zorlayarak evlerine dönebildiler. Tabi bunlar halen bir evi kalan Şırnaklılar. Evleri yıkılan 3 bin kadar Şırnaklı ise Cudi dağı eteklerine çadır kurarak hayatta kalmaya çalışıyor. Bunlar bildiğimiz konforlu çadırlar değil elbet. Şırnaklılar ağaç ve sazlıklardan yapılan çadırlarda 8 aydır çoluk çocuk yaşıyorlar. Bu çadırlardan evlerinin yıkılışını izlemekteler.
Onlarca çocuk eğitim hizmetlerinden, sağlık hizmetlerinden yoksun bir şekilde, dışarıdan gelen yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Yaz böyle geçti, sonbahar derken kış geliyor.
Bu arada Şırnak Belediyesi bu insanlar için geçici konut yapmak istiyor ama valilik izin vermiyor. Şırnak’ta boşaltılan evlerde yağma yapıldığı iddiaları var. Nitekim geçen hafta konuşmasında Selahattin Demirtaş “Şırnak’ın ganimet karşılığında bir şirkete ihale verildiğini” söylüyor.
Şimdi devlet Şırnaklıların bu çadırlardan da çıkmasını istiyor. Medyada çıkan haberlerden Özel Harekât Polisleri'nin Şırnaklıların yaşadığı çadırları basarak, çadırları terk etmeleri için üç gün süre verildiğini öğreniyoruz. Bu konuyla ilgili aradığım Şırnak Belediyesi Eş Başkanı Serhat Kadırhan şunları söylüyor:
“Devletin Şırnak üzerine özel bir politikası var. Şırnak’ı boşaltmaya yönelik bir politika bu. Bu politikayı gizleme gereği bile duymadan açıkça uyguluyor. Şırnak’ın il statüsünden çıkarılma kararı da bunu amaçlıyordu. Bir devlet bir insanı zorla yerinden ediyorsa bir alternatif sunmak zorundadır. Bu insanların çadırda yaşamasına bile izin vermiyorsunuz. Burada amaç bu insanları kışın ortasında ortada bırakmak ve böylece Şırnak kentini terk etmeye zorlamak.”
Devlet aklı yine bildiğini okuyor. Bundan 24 yıl önce bir Ağustos günü Şırnak 3 gün 3 gece yakıldı. Şırnaklılar bu kenti terk etti mi?
“Bu şehri haritadan sileceğim” diyerek Şırnak’ı yakan Şırnak Tugay Komutanı Mete Sayar’ın istediği gibi Şırnak haritadan silindi mi?
İnsanlar çadıra mahkûm edildiklerinde, evsizliğe mahkûm edildiklerinde Kürtlüklerini mi unutacaklar?
Milyonlarca Kürt dünyanın dört bir yerine dağıldıkları zaman kimliklerini unuttular mı?
Bu yapılan zulüm daha önce yapılan zulümlerin hepsi gibi Kürtlerin hafızalarına derin bir şekilde kazınacak. Ve hafızaya kazınılan her zulüm bizleri birbirimizden uzaklaştırıyor!
Şırnaklılar dün olduğu gibi bugün de yerlerinde kalacaklar. Çünkü Şırnak Şırnaklılarındır!