Kimse bağırsak alışkanlığını ulu orta konuşmak istemez değil mi? Oysa normal dışkılama; normal ateş, tansiyon, kolesterol değeri, kan şekeri gibi normali takip edilmesi gereken rutin sağlık parametrelerinden birisidir (1). Normal kabul edilen dışkılama sayısı günde 3 ile haftada 3 kez arasında değişiyor. Bunun dışındaki sayılar ishal veya kabızlık olarak değerlendiriliyor (2). Oysa ben haftada üç kez dışkılamayı rahatlıkla kabızlık olarak düşünürüm. Normal derken, gerektiği gibi olması anlamına gelmiyor. Olması gerekenden bahsedelim.
Kabızlık çok yaygın bir sağlık sorunu. Karatay, Ketojenik gibi beslenme tarzlarında çok sık görülüyor (3-4), genetik yatkınlık, bağırsak hareketinde yavaşlık (fonksiyonel kabızlık), emilim, kişilik faktörleri, sosyo-ekonomik durum, günlük alışkanlıklar (yetersiz su ve liften yoksun beslenme alışkanlığı), kabızlık tipi irritabl bağırsak sendromu, parkinson gibi nörolojik durumlar, bağırsak obsesyon sendromu gibi bazıları psikiyatrik kökenli bile olabilen çok sayıda faktör söz konusu (4-5-6).
Ayrıca son zamanlarda yapılan mikrobiyota çalışmaları kronik kabızlığın altta yatan sebebinin disbiyozis (bağırsak mikrobiyotasının bozulması) olduğuna işaret ediyor. İrritabl bağırsak sendromunda görülen kabızlık genellikle karın ağrısı ile birlikte ve disbiyozis bu duruma eşlik ediyor (7).
Dışkının bağırsaklar boyunca yavaş hareket etmesi ve leğen kaslarının disfonksiyonu, yavaş-geçiş tarzı kabızlık nedeniyle olur ve tedavisi farklıdır. Bol lifli beslenme ve yeterli su alımı, tuvalette oturma şekli ve gerekli durumlarda laksatif kullanımı ile düzelir. Bazen rekto-anal kaslar ve leğen kaslarının uyumsuz çalışması nedeniyle, dışkılama zorlanılan bir durum haline gelebilir. Bu sözünü ettiğim kabızlık nedenleri mikrobiyotadan bağımsız sebeplerdir (8).
Beslenme tarzına bağlı lif miktarı dışkılamayı büyük oranda etkiliyor. Hepçil, vejeteryan ve veganların aldıkları ortalama lif miktarı sırasıyla 23,37 ve 47 gram. Lif miktarı arttıkça geçiş zamanı düşüyor, dışkılama sıklığı artıyor ve dışkı daha yumuşak hale geliyor (9). Bahsettiğim gibi ketojenik beslenmenin en sık yan etkilerinden biri de yetersiz lif alımına bağlı kabızlık.
Dışkılarken zorlanma ve tam boşaltamama nedeniyle karın içi ve göğüs boşluğundaki basıncın artması apandisit, hemoroid, varis ve göbek fıtığı riskini arttırıyor (10). Dışkılamada zorlanma, aynı zamanda kalp ritminde bozulmaya, ani tansiyon düşmesi sonucu bayılma hatta bazen ölüme sebep olabiliyor (11-12).
Tüm bu sebepler elbette farklı tedavi yaklaşımları gerektiriyor (13). Ancak sebze, meyve, tam tahıllar ve baklagiller içerdikleri yüksek lif oranı, prebiyotikler ve antioksidanlar sayesinde dışkılamayı kolaylaştırmalarının yanısıra hem kolon kanseri, hem kalp damar hastalığı riskini düşürüyorlar (14-15-16). Bu şekilde beslenmenin bağırsak mikrobiyotasını düzenleyerek kabızlığa çare olmasının yanısıra, pek çok sağlık yararı sağlayacağını da akılda tutmak gerekiyor.
Probiyotik ve prebiyotikler, kabızlıkla seyreden irritabl bağırsak sendromunda ve sebebi bilinmeyen ve fonksiyonel kabızlıklarda işe yarıyor (17-18-19-20).
Sonuç olarak kabızlığı tedavi etmenin ilk adımı yüksek miktarda lif içeren şekilde beslenmek, yeterli su içmek ve kabızlıkla yaşamayı kabullenmek yerine bu durumu daha karmaşık sağlık sorunlarına neden olmadan çözmek gerekiyor.