'Nazi'lerden kara gün dostu olur mu? 'Nazi' dediğimiz kişiler bize yardım eli uzattılar.
Sağladıkları destek az buz değil. Uluslararası kamu oyuna yansıyan bir en yüksek düzeyli devlet ziyareti, bazı sınırlar dahilinde olsa da bir camii açma olanağı...
Uluslararası kabul görme açısından çok önemli bir fırsat yarattılar 'Nazi' dediğimiz Alman dostlarımız. Belli ki, Türkiye’nin ekonomik ve ardından siyasal istikrarsızlığı sürüklenmesini istemiyorlar. Mültecileri salarız, kendimiz mülteci üretiriz, borçları ödeyemeyip bazı Avrupa bankalarını sıkıntıya sokarız diye çekiniyorlar. İdlib konusunda şimdiye kadar başarılı olduk. Onu da görüp, Suriye konusunda işbirliğini güçlendirmek istiyorlar. Belki bir takım ihaleleri, örneğin demiryolu işini almayı da istiyorlar. Uzaktan tartışma yerine diyalog, görüşme ortamı yoluyla bizi o 5 Alman vatandaşını bırakmaya razı etmek, biraz da demokrasi, insan hakları alanında hiç değilse görünüşü kurtaracak, bizimle iş birliğini yapmalarını kolaylaştırabilecek adımlar atmaya ikna etmek istiyorlar. Türk kökenli Alman oyları bakımından beklentileri de olabilir. Stratejik bir gerekçe de var: Aman Türkiye NATO’dan uzaklaşmasın!
Türkiye açısından böyle bir davet kaçırılmayacak bir fırsat. İdlib konusu Türkiye’ye Batı kamuoyunda bir artı puan getirdi. Ardından Almanya’ya devlet ziyaretinin kamuoyu ve siyasi önemi açık. Ayrıca böyle bir ziyaret “Ne yaparsak yapalım, ne söylersek söyleyelim, biz önemliyiz” duygusunu güçlendirmez mi? “Batı bizden vazgeçemez” düşüncesine güç katmaz mı? Üstelik piyasaları etkilemek konusu başta olmak üzere ekonomik bakımlardan yararlı olabilir... Camii açılışı ziyaretin büyük bonusu. Hem Almanya’daki destekçi geniş nüfusa, hem de Türkiye’deki seçmenlere iyi bir selam....(Bu arada: camiinin mimarisi ilginç. Keşke ülkemizde de geçmiş taklitçiliği yerine böyle yeni mimari üslup arayışlarına girilse..)
Bir de ziyaretin iç siyasete yansımaları var. Almanya açısından pek olumlu görünmüyor. Kamuoyunun çoğu ziyarete karşı imiş, hele bu derece yüksek düzeyli bir devlet ziyareti olmasının nedenini anlamakta güçlük çekiliyormuş. Alman Cumhurbaşkanı sosyal demokrat olmasaydı, bu ziyaret gerçekleşir miydi? Sanmam. Merkel’e de iç siyaset açısından bu ziyaretin olumlu puan getirmediği görülüyor. AfD, CSU ve bir ölçü de Die Linke partileri ellerine bir koz geçirmiş oldular. Doğrusu, Steinmeier ile Merkel böyle bir ziyarete yol açmakla iç siyasette risk aldılar. Bakalım, tepkiler büyüyecek mi? Bizimkiler bir iki Almanı salıverirlerse tepkiler azalır.
Ziyarette kapalı kapılar arkasında ne anlaşmalar yapıldığını bilmiyoruz. Çalışma kahvaltısında neler konuşuldu? Umarız ikili ilişkiler bakımından olumlu olur. Ancak ortak basın toplantılarına ve kamu oyuna yansıyan görüntülere bakarak, ziyaretin iki tarafı birbirine arzu edilen ölçüde, yani zoraki dostluk gereklerini yerine getirmenin ötesinde yakınlaştırdığını söylemek mümkün görünmüyor. Ayrıca, bizim taraftan insan hakları alanına ilişkin söylemlerin Türkiye’nin Avrupa’daki imajına olumlu katkı yaptığı da söylenemez. (Gerçi, ülke içinde yüksek destek olunca Batı’da imaj fazla umurumuzda olmuyor.)
Gene bu görüntülere bakılırsa, Alman tarafı demokrasi ve insan haklarına öncelik vermiş havasında. Buna rağmen, görüşmelerde bu konularda çok ileri gittiklerini sanmıyorum. Öncelikleri 5 Almanın serbest bırakılmasıyla sınırlıya benziyor. Türkiye bir kaç reform sözü verse ona da kamu oyu görüntüsü açısından memnun olacaklar. Bir de Türkiye’nin Almanya’nın iç işlerine karıştığı izlenimi yaratan davranış ve söylemleri kontrol altına alabilirlerse çok sevinecekler. Bunun karşılığında ne öneriyorlar, bilmiyoruz...
Öte yandan, unutmayalım, Türkiye’nin insan hakları, hukuk devleti, demokrasi konularında gerilemesi özellikle Alman tutucuların işine de geliyor. Böylece bizi AB üyeliğinden uzak tutmak için iyi bir bahane bulmuş oluyorlar
Dolayısıyla bu ziyaretin Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları bakımından bize önemli bir katkısı olmasını beklememek gerekir.
Almanların gümrük birliğinin güncellenmesini engellemesi Türkiye’de her hangi bir insan hakları dinamiği yaratmadı. Zaten Almanlar da ‘Bir an önce şu reformları yapın. Biz de bir an önce gümrük birliğini güncelleriz’ havasında görünmüyorlar. Ancak Merkel, bir mucize olur, kalkar “Türkiye bugün için AB standartlarına çok uzak, ama gerekli kriterleri karşılarsa AB üyesi olabilir” derse, öyle bir söz belki Türkiye’de insan hakları dinamiği doğmasına yol açabilir. Yoksa, böyle, al takke ver külah gider.