Suriye’de bir kez daha kimyasal silah kullanıldı.
Kimyasal silah kullanıılması hem insani değerler, hem de savaş hukuku açısından en ağır ihllallerden biridir. Gel gör ki, her türlü değerin alt üst olduğu Suriye savaşlarında kimyasal silah kullanımı da sıradanlaşmaya, kanıksanmaya başladı. Tüyler ürpertici bir durumdur bu. Özellikle ülkemizde yapılan çeşitli yorumlara okuyorum da, sanki top, bomba veya füze atılmış gibi bakılıyor bu olaya. Bu konularla iyi kötü profesyonelce ilgilenmiş biri olarak üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz. Şaşırmıyorum, çünkü savaş uzadıkça insanlık tükeniyor, görüyoruz.
İdeal bir dünyada kimyasal silah kullanıldı mı, hemen Güvenlik Konseyi’nin toplanıp kullananı hızla saptadıktan sonra cezalandırması gerekir. Bu gene yapılamadı. Gene en büyük engelin Rusya olduğu anlaşılıyor. Rusya bu kez de olayın araştırılması ve yapanın cezalandırılmasını sağlayacak bir mekanizma kurulmasına izin vermedi. Böyle bir tavır suça ortak olmak değildir de, nedir?
Bu kez ABD hemen vurmadı, daha doğrusu şimdiye kadar vurmadı. Bunun iki nedeni olabilir. Ya kimin yaptığından emin değiller, ya da Rusya’nın tepkisinden çekindiler. Bu iki neden birbirine karışmış da olabilir. Ancak, ABD bu işin peşini bırakırsa, hem deklare ettiği değerler açısından kendine ters düşer, hem de Rusya’nın zaaf olarak algılayacağı bir tavır sergilemiş olur. Esasen, Obama, ilk kırmızı çizgi aşıldığı zaman söylediğini yapmış olsaydı, Suriye krizi bugün başka bir noktada olurdu.
Türkiye’nin, bu olayın süratle araştırılarak sorumluların cezalandırılması yönünde kesin ve yüksek sesli bir tavır ortaya koyması gerekir. Çünkü bölgede kimyasal silah bulunması bizim ulusal güvenliğimiz doğrudan tehdittir. Konu stratejik düzeydedir. Kimyasal silah karşıtlığı kolaylıkla değişebilen günlük koşullara göre yumuşatılabilecek bir tavır olamaz.
Kaldı ki, eğer Batı ülkeleri kimyasal silah kullanımının sorumlusunun Esad olduğunu kesin belirlemiş iseler, Esad rejimini vurmaları bizim çıkarlarımız aleyhine değildir.
Gördüğüm kadarıyla, kamuoyumuzda genel değerlendirme, bu olay yüzünden Batı ile yeni aziz dostumuz Putin arasında kaldığımız yönündedir. Aslında, bu bizim bir diplomasi fırsatıdır. Madem Putin ile aramız o kadar iyidir, böyle bir olayda ABD ve Batı ile Rusya’nın mutabık kalabilecekleri bir formül üretmeyi deneyebiliriz. Bilemiyorum, belki bu yönde girişimlerimiz oluyordur. Eğer bu yöndeki girişimlerimiz sonuç vermez, Rusya Suriye’ye müzahir (yardımcı) politikasını sürdürürse o zaman günah bizden gider.
Belki düş görüyorum, ama ben, Suriye konusunda insani değerleri yüksek sesle savunabilen bir Türkiye görmek istiyorum.