Fransa’da Macron kazanamayabilirdi.
Eğer orta sağın adayı Fillon yolsuzluk suçlamalarını hemen çürütebilseydi o kazanırdı. Eğer Fillon geri çekilip yerine Alain Juppé aday olsaydı, Juppé kazanırdı. Eğer Sosyalist Parti ile Melenchon hareketleri arasında bölünmeseydi, sol bile kazanabilirdi.
Bütün bunlar tesadüf mü? Macron talihi yaver gittiği için mi kazandı? Hayır! Bütün bunlar tesadüf değil. Yerleşik siyasi yapıların ürettiği sistemik sorunlar. Macron kazandı, çünkü yerleşik siyasi yapıları, dışına çıkarak aşmayı becerdi, başardı.
Fransız siyasi sahnesine şöyle bir bakınca: Sağda da, solda da hep aynı isimler, yüzler, fikirler, bitmez tükenmez koltuk ve liderlik kavgaları, boş vaadler, aşırı sağın yükselmesine yol açan başarısız politikalar.
Macron bu yapıların içinde kaybolur giderdi. Hükümetinde bakanlık yaptığı Sosyalist Parti, Macron’u cumhurbaşkanı adayı olarak bile seçmezdi.
Macron, halkın yeni bir isim ve yüz arayışını gördü. Yerleşik yapılara yanaşmadı. Kendisi gibi yeni oluşum arayanlarla iyi örgütlendi. Kuşkusuz, önemli bazı çevrelerden de destek aldı. Başarılı bir cumhurbaşkanı olacak mı, göreceğiz, ama Macron’un seçilmesi şu söze doğruladı: Eski ellerle yeni işler yapılmaz.
Macron, yerleşik sağ/sol bölünmesine de karşı çıktı. Yeni bir siyasi iddia ortaya attı. Sağ/sol yerine ilerici/tutucu farklılaşmasını getirdi. İlerici olmaları kaydıyla sağ, sol ya da merkez çıkışlı kişilerle çalışabileceğini söyledi. Macron’un yaklaşımının Fransa’da ne kadar tuttuğunu parlamento seçimleri gösterecek.
Ancak, ileri/tutucu ayrımını, sağ/sol bölünmesini aşan bir şekilde tasarlamayı ben önemli buluyorum. Bir ülkede ciddi sorunlar varsa sağ/sol ayrımını bir kenara bırakıp en azından 5-10 yıl için bir ilerici cephe kurulması ve toplumun büyük kesimini kapsayacak bir pozitif enerji yaratılması projesi yabana atılacak gibi değil.
Örneğin Türkiye’de modern sağ, liberaller, modern sol bir araya gelerek bir ilerici cephe oluşturamaz mı? Artık kaybedecekleri hiçbir şey kalmadı. Üstelik, bu kesimleri bir arada tutabilecek kuvvetli asgari müşterekler olduğunu hepimiz biliyor, görüyoruz.
Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinden esinlenerek tatlı bir düşünceye kendimi tam kaptırmıştım ki, radyoda Türkçe bir şarkı çalmaya başladı: “Bir ileri, iki geri/Bir ileri iki geri.”