Trump, 2015 Aralık ayında attığı bir tweetde, Al Waleed Talal’ın babasının parasıyla ABD’li politikacıları kontrol etmeye çalıştığını, ama kendisi başkan olunca bunu yapmayacağını bildirmişti. Dünyanın en zenginlerinden diye bilinen Suudi Arap iş adamı şimdi içerde. Sadece o mu? Suudi Arabistan’da bir MBS fırtınası esiyor. Otuziki yaşındaki veliaht, bir yandan ülke içinde yolsuzluğa son vermek gerekçesiyle siyasi rakiplerini temizliyor, öbür yandan Yemen’in canına okuyor, Lübnan’ı karıştırıyor, Katar’ı bastırıyor, “Bu (arap) âlemin kralı benim” mesajını vermeye çalışıyor. Bu arada, kapitalist sistem içinde göbekten bağlı olduğu Batı’ya da hoş görünmeye çalışıyor. Kadınlara sürücülük hakkı tanıması ne büyük reformmuş meğer. Bazıları öve öve bitiremiyor. Kadın hakları şampjyonu (!) Trump Amca da kadim dostlarından takdir ifadelerini esirgemedi. MSB’nin Batıya, daha doğrusu Çin’i, Rusya’yı kapsayacak şekilde kapitalist sisteme, kendisinin desteklenmesi karşılığında sunmayı öngördüğü bir şey var. Esas buna herkesin ağzının suyu akıyor. MSB hazretleri ARAMCO’nun değerini 2 Trilyon dolar olarak açıkladı ve bunun yüzde beşinin yabancı bir borsada halka arza edileceğini söyledi. Borsa devleri davet develerini yollara saldılar. Trump efendi, New York’a gelirlerse çok mutlu olacaklarını tweetledi. Bir kaç saat sonra, damadının Suudi Arabistan’ı ziyaretinden de kısa bir süre sonra kutsal topraklarda temizlik harekâtı başladı. Ne tesadüf! Ne tesadüf!
Belli ki, Trump’un takımıyla MBS’ciler kafa kafaya vermiş, bölgeyle ilgili bir şeyler yapmaya karar vermişler. BAE de bu gelişmeden pek memnun görünüyor. Dediklerine göre, MSB’nin Washington’daki promosyonunu BAE Büyükelçisi yapmış. BAE Veliahtının sabık Suudi mevkidaşı için maymun demiş olduğu da basına yansımıştı. BAE, komşuda birşeylerin pişeceği ve ona da düşeceği hesabıyla hareket ediyor, anlaşılan. Diğer Arap ülkelerinin kaçı Suudilerin agresif politikalarından memnundur acaba? Bu arada zavallı Lübnan, zavallı Hariri...Orta Doğu’da küçük güçsüz bir devlet olmanın bedelini ödüyorlar. . Hariri olayı bir skandaldır. Orta Çağ’da mıyız, yoksa 21nci yüzyılda mı? Orta Doğu’nun bitimsiz orta çağındayız. Maronitlerinin dinsel lideri de Riyad’a gitti, 1975’dan beri ilk yapılan bir ziyaret. Ne sonuç elde ettti, bilmiyoruz.
Bilinen, görünen şey: Suudiler, rejimin içerden yıkılmayacağından artık daha emin olarak, İran’dan geldiğini düşündükleri varoluşsal tehditin kökünü kazımak gayretine giriştiler. İran’ın Suudi rejimine diş bilediği de, bölgede hiç rahat durmayacağı da bir gerçek. Ancak, daha büyük çaplı savaşlar çıkarsa, Lübnan modeli iyice çökerse, bölgede birlikte yaşamak daha da zor olmayacak mı? Suudiler İran ile silahlı çatışmayı göze alırlar mı, bilinmez, ama ABD ile İsrail’i İran ile çatışmaya sürüklemek, hiç değilse İran’ın gözünü korkutacak bir şeyler yapmaya itmek istedikleri belli. ABD dışişlerinin MBS’nin cazibesine kapılmadığı görülüyor ama Trump gaza gelebilir. Orta Doğu’da daha büyük çatışma riski yok demek çok güç.
Bazılarına tuhaf gelecek ama Mısır olumlu bir şeyler yapabilir. Mısır Dışişleri Bakanı Arap ülkelerini dolaştı (Galiba Katar hariç). Suudilerin çağrısı üzerine yakında yapılacak İran konulu Arap Ligi toplantısına hazırlanıyor Mısır. İlk bakışta, bu toplantıdan Suudi’lerin agresif tavrına onay çıkacak gibi görünüyor. Ancak, Mısır’ın, ihtilaflara siyasi çözüm ve Lübnan’da istikrar gerektiği yönünde kibar mesajlar vermesi de herhalde boşuna değil. Mısır hariciyesini yabana atmamak gerekir. Nisbeten dengeli bir sonuç elde etmeyi becerebilirler. Yoksa tırmanmanın hızı yavaşlamaz.
Bir zamanlar Orta Doğu’dan kendisinden habersiz kuş uçmayacağını söyleyen bir ülke vardı. ABD, İsrail, Suudi Arabistan. İran, Mısır bu ülkeye dönüp “Ne olacak bu Orta Doğu’nun hali?” diye sorsalar, bütün bunlar olmayacak. Acaba neden sormuyorlar? Ne yapalım? Kendileri bilirler. Ne halleri varsa görsünler (!).