Mehmet Altan'ın bahsettiği gibi Kürt siyasi hareketi barış süreci için iktidarla az çok bir ortaklık içinde sayılır. Bu demokrasi adına kabul edilemez bir durum mu?
Öcalan ve ardından Kandil seçim öncesi de seçim sonrası da hükümetin üstüne çok gitmiyor. BDP de zaten vitrinde bazen sert söylemler kullansa da hükümete karşı genel korumacı tavrını gösteriyor. Kandil bazen sert çıkışlar yapsa da sanırım Öcalan'ın uyarılarıyla söylemlerini geri vitese alıyor. BDP'li yetkililerin bu ittifaka dair sorular karşısında topu taca attıklarını biliyoruz ve ana muhatap olmadıkları için yapacak başka bir şeylerinin olmadığını da iyi biliyoruz.
Demokrasi adına yakalanan bir çözüm ve uzlaşma ortamından Kürtlerin vazgeçmesini beklemek ne derece doğru? Görünen o ki bir yılı aşkın sürdürülen barış ortamını kimse kaybetmek istemiyor.
"Barış mı demokrasi mi ikisinden birini seç" dediğimiz zaman kişileri oldukça zor bir seçeneğe zorladığımız yılların acılı bölgesinde daha iyi anlaşılıyor. İlkesel olarak birbirinden ayrılması mümkün olmayan birinin terkinin diğerine zarar vereceği bir durumda yürümek, ipin üstündeki canbazın haline benziyor.
PKK'dan şu anda demokrasiyi öncelemesini beklemek çok anlamlı değildir. Roboski'nin, Ceylan Önkol'un hesabının sorulmasının düşünülmemesiyle başlayan sürecin bir yerinde "ama demokrasi.., diktatörleşmeye izin veriyorsunuz" vb demek çok anlamlı değildir. Süreç iki tarafın rızasıyla bir seyir halindedir. İlkesellik maalesef zaten baştan beri gündemde olmadığı için şimdi de kimseden beklenmez.
Hükümetin demokrasi eksenli davranmamasını cezalandırmak için barışın engellenmesi gerektiğini düşünmek de doğru bir yol ve tavır değildir. Demokrasinin ayaklar altında paspas haline geldiği bir ülkede barışın bir şekilde sağlanması sonunda mutlaka demokrasiyi güçlendirecektir. Gönül kırıklığı çok olsa da yıllardır sorunu konuşan aydınların barışa özel bir önem vermesi gerekir.
Sürecin kör topal ve oldukça ağır aksak yürüdüğü bir zaman ve ortamda barışı çok önemsemeyen tavırların vebali ağır olur. Yürüyen sürecin ilkesellik üzerinde bina edilmesi tüm demokratların arzusu olsa da realite çıkarlar üstünde yürüyen bir barış masasını göstermektedir.
Görünen o ki kim ne kadar iğneleyici sözler söylese yazılar yazsa da T.C ile masaya oturan Kürt siyasi hareketi pragmatist davranacak. Otoriter bir Erdoğan'la aynı masaya oturanın demokratik ilkeleri çok umursamayacağı ortadadır. Sonuçta barış olur ama demokrasi olmayabilir. Ancak bunu barışa hasret topraklara ve belli bir yol almış Kürt tarafına anlatmak pek mümkün değildir. Türkiye'nin batısından gelen sert sitemler sonuç alıcı olmaz. Masaya oturanlar nezdinde kimsenin siteminin önemi ve anlamı yok anlaşılan.
Konuyu sadece ve sadece Erdoğan'ın gitmesine odaklamak ise çok doğru bir yol değildir. Son seçimlerin gösterdiği gibi mağduriyet kozunu çok iyi kullanan kurt bir siyasetçi olarak Erdoğan'ı dışlamaya, diskalifiye etmeye yönelik sun'i planlar başarılı olamaz. Barış sürecini başlatarak Kürtlerin gönlünü kazanan , dini özgürlükler konusunda serbestiyetler getirerek dindarların gönlünü kazanan Erdoğan'ı kağıt üstündeki planlarla devre dışı bırakmak anlamsız ve sonuç alıcı olmayan bir metoddur. Siyaseti kendi doğası içinde okumak ve aceleci olmamak gerekiyor. Ters tepen aceleci yaklaşımların zararını anlatmaya gerek yok.
Demokratik İslam kongresi de Öcalan'ın yeni bir açılımı. Başlangıçta yola çıkarken Sosyalizmin ilkelerinden vazgeçmeye ahd etmiş bir hareketin zamanla "Kürdistan din alimleri birliği" vb kuruluşlar kurmaya başlaması ve ardından demokrasi ve İslam ilişkisi veya dinin daha iyi anlaşılması çabasına girmesinin garipsenecek bir hali yoktur bu doğal bir seyirdir. İslami hassasiyetin yüksek oranda olduğu bir coğrafya ve kimlik dünyasında bu yöneliş kaçınılmaz olandır. Barış masasına oturanların bölgenin ana dinamiği olan din faktörünün barış ve demokrasiyle ilişkisini masaya yatırması zaten olması gerekendir.
Bu kongreden Ortadoğu'da gittikçe şiddeti artan şiddet ortamına yönelik olumlu sonuçlar , kararlar çıkması beklenir. Bölgedeki İslami oluşumların ön yargılı olmadan dinin daha doğru anlaşılması çabasında mesafe aldırtabilecek bu girişime negatif bakmamasının uygun olduğunu düşünüyorum. Kim hangi nedenle düzenlerse düzenlesin İslam, şiddet, demokrasi, özgürlük, barış gibi kavramların bölgenin din adamları , kanaat önderleri ve akillerinin çoğunlukta olduğu bir ortamda tartışılması önemlidir.