Çözüm sürecini başlatan Erdoğan iplerin elinden alınmasına yol açabilecek her müdahaleye karşı aşırı temkinli uzun süredir. Süreci uzun süredir yavaşlatması ve ardından askıya alması ipleri elinden kaçırmama konusundaki yoğun isteğinden kaynaklanıyor. Sürecin toplumsal taban bulduğu ve "baldıran zehiri içme" tehlikesinin geçtiği günlerde Erdoğan'ın niye böyle bir askıya alma yönelişine girdiğinin cevabı bu olmalı. Erdoğan bilindiği gibi farklı birçok konuda da iplerin elinden kaçma ihtimaline karşı çok şüpheci, müteyakkız ve agresif bir tavırda. Bu işler pazarlık konusu hep. Obama uzun süredir IŞİD'e karşı aktif destek istiyordu, pazarlık kozunu kaptırmak istemeyen ve Suriye'de PYD'ye karşı IŞİD'i denge unsuru olarak tutmak isteyen Erdoğan, bu isteğe olumlu cevap vermek istemiyordu. Bu anlaşma sonunda gerçekleşti ve IŞİD'e karşı İncirlik açıldı. Pazarlığın karşılığında Erdoğan Obama'dan PKK'ya karşı aktif müdahale iznini aldı.Bu pazarlığın sonucunu alamadığından 8-10 aydır süreci askıya almıştı. Bu yüzden "Dolmabahçe'yi takmam, ne izleme kurulu"vb. demişti. Bunun üzerine PKK da çekilmeyi durdurup olayları arttırmıştı. Seçim öncesinden beri Erdoğan'ın aklındaki bu sanırım. Yani Kandil'i daha güçsüz hale getirip süreci yürütmek istiyordu, bu gidişattan hazzetmediği belliydi. ipler daha çok elinde olmalı ve daha güçlü olmalıydı. Erdoğan Kandil'i dize getirmek istiyor. Sürecin kontrolünde gideceğini düşünerek dize getirdikten sonra Öcalan'ı devreye sokabilir, elinde hazır bulunduruyor, kimseyle görüştürtmüyor. Çözüm süreci öncesinde de gerilimi arttırıp Kandil'i devre dışı tuttu ve Öcalan'ı öne çıkardı. Ama her zaman bu hesap tutmaz. Olaylar kontrolden çıkabilir. Her kesimden insan sürece verdiği mühleti, fırsatı iptal edebilir, toplum gerilir ve kontrolden çıkabilir.
Bazılarının sandığı gibi hükümet PKK'yı devreden çıkarmış ve süreci bitirmiş değil. Ne kadar çatışma, karşılıklı köprü atma girişimleri olsa da süreç muhatap olarak yine PKK ile devam edecek, başka türlü de olmaz zaten , savaşan taraf belli. Bu yüzden tarafların ajitasyonununa çok kulak asmamak gerekir. Ne devlet PKK dışı bir masa partnerini düşünür, ne de PKK masaya kalıcı tekme atar. Özal'dan beri devam eden süreç pazarlıklarının yeni bir versiyonundayız sadece. Bu sürecin uzaması boş yere can kaybını arttıracak.
Erdoğan Kandil ile olan savaşında çok şey kaybetmeyeceğini düşünüyor. Dize getrimenin avantajının yanısıra seçim öncesi eylem yapmak istemeyen PKK ve HDP'nin harekete geçmesinin erken seçim öncesi lehine olacağını düşünüyor. Davutoğlu'na "kurabilirsen CHP'yle hükümet kur ama bu koalisyon tutmaz, zaten ülkeyi yönetebilmek için tek başına iktidardan, erken seçimden başka çare yok" dediği tahmin edilebilir. Tabii sonuçta Erdoğan'ın hesapları bunlar, tutacağı varsayımıyla hareket ediyor. Arada yanacak, gidecek canların hesabı pek tutulmuyor sanırım. O canlar, şu an her iki taraf için "eğitim, tatbikat zayiatı" hükmünde maalesef. Bir de bu hesabın sonunda tam tersine dönme ihtimali de var. Hesapçılıktan ziyade hasbilik içinde olunsa kazanımlar çok daha fazla olur aslında. Ama bunu siyasetçiden beklemek saflık herhalde.
@gergerliogluof