Her eleştiren düşman mı? Her eleştireni düşman beller, düşman gösterirseniz öyle sanırsınız.
Yönetici için eleştiri, güçlü olduğu anda yanlış yapmasını engelleyendir ama bu görmezden gelinir ve her eleştiren düşman ilan edilirse lidere tabi olanlar da gözlerini gerçeğe yumar ve adalet kriterine göre değil taraftarlığa göre seçimler yapar.
İçteki icraatlara getirilen eleştirilere tahammülsüzlük, dışarda yapılanlara getirilen eleştirilere tahammülsüzlük, insanı doğru bir yere götürmez. Giderek artan eleştiren sayısı ve buna mukabil dalkavuk sayısının artışı, tarih boyunca her yönetici için kötü işarettir.
İnsan eleştiriyle kendisini düzeltir ama günümüzde eleştiri düşmanlık göstergesi olarak işaret ediliyor. Ondan sonra gelsin soruşturmalar, işten atmalar, adli cezalandırmalar. Bir de alay, hakaret, ötekileştirmeyle yaşanan psikolojik harp boyutu. Aslında birçok kararda sonunda yanlıştan dönülmesine rağmen bu yönelişi bile hissettirmeden yönlendirme yapmak, gerçeğe değil ancak uyum gösterene rıza gösterilmesini istemektir.
Toplum çok kamplaşmış ve kutuplaşmış durumda. Gidilen yer ise bir gayya kuyusu, yuvarlanan da Türk'üyle, Kürt'üyle, Alevisi, Sünnisi ve her kesimiyle tüm toplum. Kendimizi kurtarabilecek reçete hazır ama dönüp bakan yok. Eleştiriye tahammül gösterme, kendini gözden geçirme, empatinin az miktarı bile sorunlara çare olacak, ama nerede?
Gezi'den beri başladı herkesi potansiyel kötü niyetli görme düşüncesi. Evhamlar, korkular, önlemler. Ardından ortak paydaların yok olması, kamplaşma, kavga iklimi, gerilen sinirler ve patlayan savaşlar.
Muhalif olduğu halde iyi gelişmelere destek veren ve sonrasında eleştireni bırakan yılların yol arkadaşlarının, eski dostların gittikçe artan uyarılarının hepsi mi kötü niyetli?
Eleştirilerden ders çıkarıp toplumu kutuplaştırmaktan vazgeçip toplumsal birliği sağlamak, sorunlara barışçı çözümler bulmak halen çok mu zor? Her geçen gün tüm sorunlarda tansiyonu artırmak yerine düşürme tercih edilse ne çok kazanılacak var, hatırlatmış olayım.
Bülent Arınç dostane bir dille uyarılar yaptı, Abdullah Gül yaptı, Hüseyin Çelik yaptı, bunlar da mı kötü niyetli, yılların yol arkadaşları da mı düşman? Her eleştiren düşman bellenirse yarın, bugün alkışlayanların çoğunun düşman olduğu görülür ama geç kalınmıştır. Aşırı sevgiyle taraftar olana da hatırlatayım. İyi niyetle de olsa yanlışa “yanlış" demeyen sevdiğine nasıl bir kötülük yaptığını bilmiyor mu? Övgü ve alkış mıydı doğru yol kriteri? En zayıf anında en büyük düşmanların sana bir şey yapamadı, zira mağdur ve haklı görülüyordun. En güçlü anında aslında en büyük gücün ve kurtuluş simidin ise eleştirileri dinlemektir.
Çözüm süreci boyunca Kürt meselesinin halli için yıllardır uğraşan araştırmacılardan birisi bile sürece engel olmaya çalıştı mı? Yaptıkları eleştiri, demokrasiye aykırı gelişmelerin çözüm ve barış anlayışıyla bağdaşmayacağıydı.
Alevi açılımı yapılırken hangi Alevi kuruluşu düşmanca tutum sergiledi, atılan hayırlı adımlara karşı çıkan oldu mu?
Demokratik gelişmeler, demokrasiye önem veren her kesim açısından değerli bulunup alkışlanmadı mı? "Yetmez ama evet" diyenler her türlü riski alıp o gün ve sonrasında gelecek eleştirilere göğüs gerip referanduma destek vermedi mi?
Dış politikada yapılan yanlışlıklar bile İslami camia tarafından tolere edildi. İsrail ile düzelen ilişkiler, Mısır'daki yanlış tercih ve İhvan'ın kırılması, Suriye'de 380 bin kişinin ölümüne ve milyonların sefaletine perişanlığına rağmen tabandan ciddi bir reaksiyon olmaması ve hoşgörü de mi eleştiri konusunda esnek olunmasını sağlamadı?
Çözüm süreci bozuldu, herkes ve devleti yönetenler de biliyor ki 30 yıllık yanlışı devam ettirmenin anlamı yok. Bir şekilde çatıştığnız, savaştığınızla kalıcı barış için masayı tekrar kurmak zorundasınız. Bu hatırlatılınca, hatırlatanı dinlemek ve yanlış yaptığını düşünmek yerine eleştireni düşman ilan edip ona hayatı karatmak kadar büyük yanlış var mı? Muhatabını dinleme, hoşgörü ve tolerans bize hatalarımızdan kurtulma fırsatı sunmaz mı?
Tarih boyunca yöneticilere, alkışlayanlar değil, eleştirenler iyilik etmiştir. Yöneticinin hatasını düzeltmeye çalışmak ne zaman düşmanlık oldu?
Hz. Ömer her gün kendisine ölümü hatırlatması için parasıyla adam tutmuştu. Bir insan için en can sıkıcı olanı hatırlatana "düşman" demeyen, aksine ona maaş veren bizim örneğimiz değil miydi?
Varlıklı ve mevki sahibi kişiye bir şey anlatırken sözün arasına giren gözleri görmeyen, fakir İbni Mektum'a yüzünü ekşitmesinden dolayı uyarılan, onu her gördüğünde hatasını tekrar hatırlayan ve ders çıkaran kimdi? Yönetici eleştiriden ders alarak büyür, değil mi?
Kararlarında zaman zaman Peygamberi sert bir bir şekilde eleştiren, soran, sorgulayan Hz. Ömer de mi kötü niyetliydi? Bu uyarılardan, eleştirilerden memnun olmak tüm yöneticilere peygamberi bir hatıra değil miydi?
Bir topluluğa girdiğinde kimsenin ayağa kalkmasına müsaade etmeyip uygun bir yere oturan alçak gönüllü Nebi bizim örneğimiz, hatalarımızı hatırlatanımız değil miydi? En ufak eleştiriyi, muhalifi sindirme miydi bizim örneğimiz?
Bizimkisi dostane uyarılar, derdimiz memleketin geleceğine hükmedenin en az yanlışı yapması , kendisine ve toplumuna zarar vermemesidir. Gücümüz, iyi niyetimizle yaptığımız samimi hatırlatmalardır. Her eleştireni düşman ilan ederseniz yarın yanınızda samimi dost kalmaz. Bu, hem kişiye hem onu örnek alanlara en büyük kötülük değil mi?