Bu topraklarda acı, gözyaşı eksilmeyecek mi?
Bir kısır döngü girdap olmuş almış içine, çekiyor bizi bilinmez derinliklere. Dolmabahçe patlaması maalesef son katliam değil, değişen hiçbir şey yok bu aralar.
Gencecik polisler, takside hiç alakasız kişiler, yüreklere düşen acı haberler...Bir sonrakinde seni, beni, hepimizi bulacak bir ani ölüm. Toplumu her kesimiyle acılara boğan ölümler. Artık barışın sağlanması engellenmemeli, çözüme odaklanmalı, sorunlar giderilmeli, adalet sağlanmalı, bu acılarımızı artık daha çok büyütmemeliyiz.
Değişen bir mantık yok, devletin oluşturduğu sorunların faturasını bu toprakların mazlum insanları ödüyor. Herkesin sözde değil fiilde eşit vatandaş olduğu bir toplum oluşturmamak için 100 yıldır ayak direyenler fatura ödetiyor. Milli olmak, insani olmaktan çok daha önde çünkü (!). Çözümsüzlüğün, inadın, ayak diremenin faturasını insanlarımız ödüyor. PKK ise aynı kısır döngüde, öldürmekle, silahla çözüm bulmaya çalışan örgüt, kin ve nefreti artırıyor sadece. Patlamada ölenler her kesimden, polis de, sivil de, sağcı da solcu da, Türk de Kürt de. "Bu savaş bizi, tüm toplumu bitirip tüketir" demiştim, bir sürü kıyamet kopmuştu, doğru söyleyeni 9 köyden her zaman ve her yerde kovuyorlar maalesef.
İrlanda'da 400 yıl süren bir ateş, etnik mesele vardı, oturup konuşup çözdüler. İspanya oturup çözdü, Filipinler oturup çözdü, Kolombiya oturup çözdü. Türkiye'de ise ateşin üzerine benzin dökülüyor.
Yüzyıllarca birlikte yaşamış dini ve etnik kimlikleri birbirine düşman etmek için, iç savaş çıkarmak için bunca gayret yetmedi mi? Ateş çukuruna yuvarlanan bir ülkede uyanacak yok mu? Her saldırı sonrası aynı slogan ve tavırlarla sonuç alınmayacağını ne zaman anlayacak insanımız, yüzyıl sonra mı ya rabbi?
Dolmabahçe katliamının ardından tüm insanlarımızın yapması gereken yasa bürünmek ve artık sorunların çözümü için devletten kalıcı, kesin adımların atılmasını istemek olmalıydı. Ancak varolan Kürt sorununun sonucu olarak ortaya çıkmış PKK'nın patlattığı bomba bizi yine kamplara böldü, TBMM'de Ak Partili HDP'li milletvekilleri kavgaya tutuştu, sosyal medyada diller daha sertleşti, kılıçlar çekildi, herkes kabuğuna çekildi.
Mesele, sorunun nereden kaynaklandığını bilmeyen toplumun kavgayı devam ettirmesi, ettirdikçe kamplaşması, kamplaştıkça çözümün adresini unutmasıdır. Milyar dolarlar harcanan PKK'yı yenmenin çözümü aslında yanı başımızda... hukuk devleti olmak. Ama buna niyet yok, bu toprakların kin, nefret, intikam, benmerkezcilik duygularıyla sulanmasının yüzyıllar sürecek acı sonuçlarını hisssetmemiz ne acı!..
Dolmabahçe katliamı sonrası yöneticilere bakıyorsunuz, sorunların çözüm merkezi olduğu bilinci yerine toplumda kin ve nefreti artırıcı söylemler içindeler. Devlet aklı selim olmalıdır, bu nasıl dil? Oluşturduğun sorunu mantığını değiştirerek tedavi etmeyi hiç düşünmeyip, toplumu kamplara bölen bir söyleme sığınmak nasıl bir sorumsuzluktur?
Dolmabahçe katliamı sonrası gazetelere bakıyorsunuz, nefret bülteni. Barış gazeteciliği yapmadan siz neyi çözersiniz? Tirajı artırma kriteriniz sizi de içine alacak bir ateşi büyütmez mi? ABD'nin Irak'a saldırısında insani, vicdani duyguları gözetmeksizin gazetecilik yapan Fox TV muhabirine bu hali sorulunca "Ne yapalım, Irak'la savaşıyoruz ve Amerikalı gazeteciyim" diyordu. İsrail botlarının saldırısında İsrail El Maariv gazetesi yöneticisi plajda ailece katledilen aile haberini niye ilk sayfadan vermediği sorusuna "İsrail askeri kaçırılsaydı birinci sayfadan verirdim, çünkü toplum böyle istiyor" diye cevap veriyordu. Sorumsuz medya anlayışı ancak toplumu kamplara böler. Türkiye'de de farklı değil, yabancı gazeteciler patlama sesi duyduğunu yazdığı için ona `terör destekçisi` muamelesi çeken gazetecilerimiz var. Sorunların kökenine inmek ve sorumlu bir medya anlayışı yerine popülizm, iktidar korkusu ve satış kaygısıyla hareket ediyorlar.
Pekiyi tüm bunlara destek veren topluma ne demeli? Sloganlarla, kin, nefret, intikam duygularını artırmakla bir yere varacağını sanana ne demeli? Milli duyguların din ile karıştırılması sonucu milli soruna dini argümanlarla sahip çıkan topluma ne demeli? Toplum da haksız değil, Kur'an kursuna gittiği ilk günden milli bir din öğrenirse soruna bulacağı çözüm milli din olur. Sorunun niye çözülmediğini sorgularken kaynağa inmediğiniz takdirde boşa kürek çekmekten başka birşey yapmazsınız. Toplumu da çok suçlamaya gerek yok, ciddi Kur`an çalışması yapan çok kişinin Türkiye`deki meseleleri çözmede yetersiz kaldığını görüyorum. Oysa eşitlik ve adaleti emreden kitap hepimizin okuduğu değil mi? Milli bir din anlayışı bu kadar mı genlerimize işlemiş? Evrensel bir dini bu kadar millileştiren başka bir toplum var mıdır şu dünyada? Yerli ve milli düşünenler acaba ne zaman evrensel düşünebilecekler? Oysa insan türü ve gideceği yer evrenseldir, diğerleri geçicidir.
Milli dinden milli eğitime ise okullarda idam ipiyle öğrencilerine poz verdiren öğretmenlerle ulaşıyoruz. Eğitimin milli ideolojiyle kurgulandığı okullarda milli din eğitimi almış çocukları dönüştürmek zor olmaz çünkü millilik ortak paydası iyi kolaylaştırıcıdır. Yıllarca okullarda verilen ayrıştırıcı eğitim anlayışı nihayet öğrencilerinin eline somut olarak idam ipi ve silah veren öğretmenler oluşturdu, mutlu olabilirsiniz(!) Bu anlayışla milli komando yetiştirmeye çalışan öğretmen çok şey mi?
Bu ülkenin en büyük meselesi barışın tesisidir. `Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın` demeyelim, tüm gücümüzle barışa odaklanalım, bu toprakların barıştan başka şansı yok, duamız, dinin millilikten kurtulması, Allah'ın bu topraklara barış ihsan etmesidir.