Hasan Cemal Milliyet gazetesinden uzaklaştırılmasından sonra T24 web sitesinde çekilme sürecini izleyerek günlük olarak izlenimlerini aktarıyor.
Hasan Cemal çoğu kişinin köşeye çekildiği bir yaş olan 69 yaşında. İhtiyar bir delikanlı olarak PKK'nın çekilişini izliyor. Yağmur, soğuk demeden yıllardır yaptığı gibi tekrar birebir haberin, sorunun içine girerek onu yaşamaya, anlamaya çalışıyor.
Yazı dizisiyle tüm dünyanın takip ettiği bir işi her gün heyecanla belli ki büyük bir aşkla yapıyor. Çekilip Kandil'e ulaşan PKK'lılarla yaptığı konuşmalar aslında yıllar önce çözülebilecek sorunun çözümsüz bırakıldığını bize gösteriyor. Bu gençler, PKK'lılar başka yerden değil içimizden ayrılarak dağlara çıkmış ve eline silahı almış. Yıllardır büyük bir iç savaş çıkmamasının veya fiziksel kopuş sağlanmamasının nedeni dağa çıkan bu gençlerin bir gün adil bir çözüm sağlanabileceği düşüncesinde saklı olduğu anlaşılıyor. Türkiye içinde de aslında çözümden başka bir alternatifin olmaması iç savaşı engellemiş ve çözümü zorlamış, ortaya çıkarmıştı
Hasan Cemal onlara sorarak, değerek anlamaya çalışıyor. Aslında uzun uzun muhasebesini yapmamız gereken cevaplar alıyor.
“Ama Türk aydınları ve medya, devletin çizmiş olduğu resmi çerçevenin içinde kaldılar. Bir halkın, Kürtlerin yaşadığı trajediyi yeterince anlatmadılar. Korktular, zaman zaman devletle karşı karşıya kalmak istemediler.” diyor kimisi. Kimisi de “Babam müteahhittir. Varlıklıdır. Ama ne yazar varlıklı olsa da, ülkemiz sömürge” diyor. Yıllardır Kürt sorununu anlamak istemeyenler sorunun maddi olduğunu, “bölgeye biraz zenginlik getirsek milliyetlerini unuturlar” diye ifade etmişlerdi. Bunun yanlış olduğunu yıllarca objektif araştırmacılar söylemişti ama nafile. Duymak istemeyenler duyulmasını da engellemişti. ‘Dilini ve kültürünü bırak, kendini inkâr et, o zaman her şey olabilirsin!’ diyor çekilen PKK'lılar. Bunu kabul etmek istemedikleri için bu yola başvurduklarını söylüyorlar. Bu insanlar çözümü dört gözle bekliyorlar. Bundan dolayı kimsenin kendini inkâr zorunluluğu hissetmeyeceği yeni bir dünya oluşturmak zorundayız.
Kimisi 17 yaşında dağa çıkmış şimdi 40 yaşında yani 23 yıldır dağlarda. "Barışıyoruz" diye gelmeleri bundan dolayı çok önemli. Artık bir yaşam biçimi halini almış gibi görünen dağ yaşamlarını gözleri arkada kalsa da samimi bir şekilde bitirerek çekiliyorlar. 1999 çekilmesinden sonra bu da hayal kırıklığına uğrarsa çok kötü bir hayal kırıklığı oluşacağı belli.
"Dağa neden çıktık, şimdi neden iniyoruz" sorusunu çok sordukları ve pek de anlamlı bir cevap veremedikleri belli. Batıda da "Ne verildi de bu savaş bitiyor, dağdan iniyorlar" sorusu hakim. Sorunu olanın dağa çıktığı ve inişin sorunun çözüldüğü konusunda mutabıklaşma bile önemli bir adım. Sanıldığının çok üstünde sorun üstünde çok konuşmamız gerekecek. Konuşanı dinlemek, konuşulanları derinlemesine düşünmek ve çözüm yollarını anlamaya çalışmak bu aralar hepimizin yapması gereken en önemli iş sanırım.
"Barış evet, ama içi nasıl doldurulacak demokrasiyle, insan hakları ve özgürlüklerle, hukukla?.." sorusu soruluyor .
Bence bunun için de Hasan Cemal'in yaptığı büyük fedakârlığın benzerlerini hepimiz yaparak birbirimize değmeliyiz, birbirimizle konuşmalıyız. Nasıl ki Hasan Cemal çekilenin psikolojisini anlamaya, tahlil etmeye çalışıyorsa aynı zamanda savaşta ölen Türk askerinin ailesine de yılların muzdaribi bir Kürdün dokunmasıyla adımlar atabileceğiz. Son olarak "teşekkürler Hasan Cemal" diyelim ve çekilme günlüğündeki bir PKK'lının sözünün aslında yıllardır savaşı esas alan devletin, milliyetçilerin de sözü olması gerektiğini söyleyerek bitirelim.
“Silah araçtır, amaç değildir. İnşallah barış olacak.”