Suriye, Afganistan ve Ukrayna ile Afrika kıtası kaynaklı göç, uluslararası politikanın ana gündem maddelerinden ve meselelerinden biri haline geldi.
Savaşa bağlı mülteci/sığınmacı akını ilk başta ve en ağırlıklı olarak komşu ülkeleri etkiliyor. Bu anlamda; Suriye krizinde Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak, Ukrayna krizinde de Polonya, Macaristan, Romanya ve diğer komşular yükün çoğunu sırtlamak durumunda kaldılar.
Türkiye, esas olarak coğrafi konumundan kaynaklanan nedenlerle, fırtınanın ortasında yer alıyor. Suriyeliler, Afganlar ve muhtelif ülkelerden Afrikalılar ülkemizde günlük hayatın parçası haline geldiler. Bu yazıda Suriyeliler üzerinde odaklanacağım.
1. Suriyeli sığınmacıların yüzde 65’i Türkiye’de yaşamakta (BM verilerine göre 5.724.230 Suriyeliden 3,763,565’i). Bu kadar çok sayıda sığınmacıya 11 yıldır ev sahipliği yapılması çok büyük bir organizasyondur ve gerçekten, takdire şayandır.
2. İktidar, Suriyeli sığınmacı politikasını “mazlumu koruma ve Ensar kültürü” temeline oturttu.
3. Suriyelilerin ülkemizdeki mevcudiyeti bir süre öncesine kadar Türk halkında yaygın bir rahatsızlık yaratmıyordu. Geçici ve misafir olarak kabul edilen Suriyelilerin ülkemizde kalıcı bir hal almaya başlamaları, birçok şehrimizde Suriyelilerden oluşan semtler teşekkül etmesi, sosyal farklılıkların bazen arzu edilmeyen şekillerde yüzeye çıkması ve en önemlisi, son dönemde yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, Suriyeli sığınmacılara bakış açısını değiştirdi.
4.Geçim derdine düşen pek çok insanımız ekonomik zorlukları kısmen ve bazı hallerde büyük ölçüde, Suriyeli sığınmacılara ve Suriye krizine bağladı. Birçok Türk, kaynaklarımızın israf edildiği, Suriye’de savaşın sona erdiği ve dolayısıyla sığınmacıların artık geri dönmeleri gerektiği görüşünde.
5. Sığınmacılar, Türk seçmenin oy vereceği siyasi parti seçimini etkileyecek ve hatta belirleyecek bir konu halini aldı. Bu noktada, siyaset de kendine göre doğal refleksle, oy kazandırabilecek veya kaybettirebilecek bir noktaya gelen bu konuyu seçim odaklı olarak ele almaya başladı.
6. Ortada, uzun bir süredir geliyorum diyen bir mesele var. Bugün, uzun vadeli stratejik politikalar yerine, siyasi çıkar odaklı günlük politikaların, ben yaptım oldu anlayışının sonuçlarını yaşıyoruz.
Yaklaşan seçimlerle ilgili sıkıntıları olabileceği söylenen iktidar, kamuoyunun reaksiyonlarına bağlı hamleler yapmaya başladı, vidalar sıkıldı. Mesela, Suriyelilerin kayıtlı oldukları illerde kalmaları, izin rejimi uygulaması, bulundukları bölgede nüfusun yüzde 25’ini geçilmemesi gibi düzenlemelere geçildi.
Suriyeli sığınmacıların ‘gönüllü olarak ülkelerine geri gönderilmeleri’ teması artık sıkça işleniyor. İçişleri Bakanlığı sözcüsü, 4 Nisan 2022’de yaptığı açıklamada, 492.983 Suriyelinin ülkesine döndüğü bilgisini verdi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre ise, 2016’dan 2022’ye kadar (Mart sonu itibarıyla) toplam 311.701 Suriyeli ülkesine geri dönmüş. (Türkiye’nin açıkladığından 181.000 kişi daha az).
Konunun güvenlik boyutunda, muhalefet partilerinden ve halkın birçok kesiminden kaygılar ve itirazlar dile getiriliyor. Suriyeli sığınmacıların demografik yapıyı değiştirmeye başladıkları, bu durumun olumsuz sonuçları olacağı söyleniyor. Bu kapsamda, özellikle güney bölgelerimizdeki bazı şehirlerdeki yerli nüfus/Suriyeli sığınmacı oranından örnekler veriliyor. (Kilis’de %73.52, Hatay’da % 25.90, Gaziantep’de %21.72, Şanlıurfa’da %20.04).
Bir diğer tartışma konusu, vatandaşlık verilen Suriyeli sayısı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla vatandaşlık verilen Suriyeli sayısının 193.293 olduğunu açıklamıştı. Vatandaşlık verilen bazı kişilerin DEAŞ dahil terör örgütleri ve silahlı gruplarla bağlantılı oldukları yolunda iddialar da ortaya atılıyor. Özellikle bu iddialar çok kaygı verici.
Somut bilgiye erişim ve bilgilendirme uygulamaları gayet sınırlı. Mesele esas olarak hakarete varan siyasi polemik temelinde ele alınıyor.
Bu durumda da; gerçek, algı, uydurma, kışkırtma hepsi birbirine karışıyor.
Sığınmacı konusu seçimlerde gündemin ana başlıklarından biri olacak ama siyasi partilerin tutumları ya net değil, veya net gibi gözükmekle birlikte, içinin nasıl doldurulacağına dair belirsizlikler barındırmakta.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Nisan'da yaptığı konuşmada, “muhalefet, seçimi kazanırsak Suriyelileri göndereceğiz diyor, biz göndermeyeceğiz, Ensar nedir biliyoruz” dedi. Ertesi akşam iftar yemeğinde yaptığı konuşmada ise, Suriyelilerin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elden gelen gayretin gösterildiğini söyledi. Devlet Bahçeli de, parti grup toplantısında bu defa bu konuda sert yaptı. Düzensiz göçün adı konmamış bir istila olduğunu, ağır şartlar ortadan kalktığı zaman mültecilerin gönderilmelerinin öncelik olduğunu ifade etti. Bayramda ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların geri dönmelerine gerek olmadığını belirtti.
Benim gördüğüm;
İktidar tarafı söylemini ve dozunu kamuoyundaki hissiyatın nabzına göre belirliyor.
Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti iktidar olduktan sonra Suriyelileri iki yıl içinde kendi ülkelerine göndereceklerini, bunu da Esad’la görüşerek yapacaklarını söylüyorlar. Ama ayrıntılar yok, nasıl yapılacağını kafamda canlandıramadım, söyledikleri havada kalmış gibi.
En net tutuma sahip olan ise, Zafer Partisi. Kuruluş felsefesi “sıkıntıların kaynağı sığınmacılardır, sıkıntıların çözümü geri gönderilmeleridir” olan Zafer Partisi başkanı, geri dönüş konusunu Esad’la görüşmek üzere Şam’a heyet göndereceklerini açıkladı. Bu heyet gidebilecek mi, orada ne yapacak, ne konuşacak çok merak ettim, gerçekten.
Sığınmacı konusuna da çok önem veren bir seçmen olarak, siyasi partilerin bu aşamada mümkün olabilecek en net tutumu ve genel hatlarıyla da olsa bir yol haritası ortaya koymalarını temenni ediyorum.
Özellikle de muhalefetten bunu bekliyorum. Çünkü, bu konuda da, uygulanabilirliği olan bir çözüm için, “ileri derecede pragmatizme” dayanan dış politika anlayışından farklı bir yaklaşım ortaya konulması gerektiğini düşünüyorum.
Sığınmacılarla ilgili politika oluştururken, ben olsam şu hususları göz önünde bulundururum:
- Suriyelilerin ülkelerine dönüşleri meselesinin Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ırkçılık, yabancı düşmanlığı dürtüleriyle ele alınmadığı çok açık olmalıdır.
- Siyasi parti liderleri, yetkilileri sanki sığınmacıları istedikleri zaman geri gönderebilirlermiş gibi yapıyorlar ki, doğru değil. Bu yanıltıcı yaklaşım, sen de doğru söylemiyorsun, nerede kaldı öbüründen farkın tepkisine yol açar.
- Sağlıklı ve sürdürülebilir bir geri dönüş hedeflenmelidir. Sağlıklı derken; sığınmacılar ülkelerine döndüklerinde taciz edilmeyeceklerini, hapse atılmayacaklarını, öldürülmeyeceklerini bilmeliler. Sürdürülebilir derken; sığınmacıların Suriye’ye döndükten birkaç gün sonra yine kaçmamaları için, aş, iş, okul, sağlık gibi temel yaşam koşullarının asgari düzeyde de olsa sağlanmış olması gerektiğini kastediyorum.
- Şam’daki yönetimle iletişim kurulmadan ve işbirliği tesis edilmeden, sadece harekat bölgeleri gibi çok sınırlı bir alanı değil, tüm Suriye’yi kapsayan sağlıklı ve sürdürülebilir bir geri dönüş gerçekçi olmaz.
- Suriye sahasındaki çok sayıda devlet (ABD, Rusya, İran gibi) ve devlet dışı aktörün de geri dönüşler konusunda oyun bozucu olmamaları gerekir.
- Ülkede genel anlamda savaş sonlanmış gözükse de, mevcut şartlar sağlıklı ve sürdürülebilir dönüşe çok uygun değil. Birçok yerde mevzi çatışmalar devam ediyor. Ülkenin farklı bölgelerinde, DEAŞ’tan YPG’ye, Hizbullah’tan HTŞ’ye bir çok silahlı örgüt güçlü mevcudiyetini ve kontrolünü sürdürüyor.
-Birçok sığınmacı Suriye’ye döndüğünde evini bulamayacak. Ülkedeki binaların yarısına yakını savaşta yıkılmış veya içinde oturulamayacak vaziyette. Bu binaların ihyası projesi görüntüsü altında, rejim bir çok arsaya ve yapıya da el koydu. Buralar dönüştürülüyor ve rejim yandaşları ile rejimin yanında savaşan yabancı savaşçılar ve aileleri yerleştiriliyor.
-Esad rejimi yurt dışındaki Suriyelilere dönmeleri çağrısında bulundu, ama bu çağrının samimiyetine inanan ve güvenen pek çıkmadı. Yurtdışına kaçanların çoğu Esad karşıtı. Ayrıca, bitik durumdaki bir ekonominin, bir de geri dönen Suriyelilere bakması gerekecek. Esad bunları ister mi? Zannetmem.
- Esad’la görüşür ve meseleyi çözeriz demek meseleyi çok basite indirgemektir ve yanıltıcıdır. Esad, bundan birkaç yıl önce, hamisi Rusya’nın da altına imza attığı BMGK 2254 sayılı karar temelinde bir siyasi çözüme evet demişti. Şimdi ise tutum değiştirdi. Savaşı ben kazandım havasında ve bu karara artık yüz vermiyor. Esad 2254’ün hakkıyla uygulanmasının, yönetimine mal olacağından endişe duyuyor ve hatta biliyor.
- Suriyelileri kitleler halinde zorla geri göndermek Türk halkının insani vasıflarıyla da, uluslararası hukukla da bağdaşmaz.
- Sığınmacılar meselesinin bu karmaşık hale gelmesinin nedenlerinden biri de, iktidarın sürecin başından bu yana defalarca söylem değiştirmesi, hem Suriyelilerin hem Türklerin kafasını karıştırmasıdır. Dolayısıyla, işin prensibi, yani şartlar oluşunca geri dönmeleri gerektiği, tereddüde mahal vermeyecek şekilde ortaya konmalıdır.
- Sığınmacıların geri gönderilmesini temin edecek şartların oluşması için çalışılmalıdır. Bu şartlar BMGK 2254 temelinde bir siyasi çözümle mümkün olabilecektir. Bunu da, Şam’daki yönetim ve uluslararası camiayla işbirliği halinde yapmak gerekir.
- Sığınmacıların ülkelerine geri dönüşlerindeki güvenlikleri BM gözetimi ve garantisi altında olmalıdır.
- Uluslararası camianın Suriye’nin yeniden imarına katkıda bulunması, sığınmacıların geri dönüşlerini olumlu yönde etkileyecektir.
Sığınmacıların dönüşü, kısa sürede ve kolayca çözülebilecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Gelinen bu noktada, meselenin insani boyutunu da hiçbir şekilde göz ardı etmeden, tutarlı, akılcı ve gerçekçi politikalarla ilerlemek önemlidir.