Futbolda şike operasyonu hakkında Savcılığın hazırladığı tutanaklar, ifadeler, belgeler ve fotoğraflar...
Futbolda şike operasyonu hakkında Savcılığın hazırladığı tutanaklar, ifadeler, belgeler ve fotoğraflar Türkiye Futbol Federasyonu’na gönderildi. Fenerbahçe yöneticileri ise bu olaya çok üzüldüler, “Gizli belgeler nasıl olur da TFF’ye gönderilir?” diye hayretlere düştüler. Oysa TFF, “Savcılıktan bize belge gelmeden karar alamayız” diyordu, Fenerbahçe de bu duruma seviniyordu, çünkü Savcılık’tan belge gelmediği sürece Fenerbahçe aleyhine karar çıkmayacaktı.Şimdi Savcılık’tan belgeler geldi, Fenerbahçe yönetimi şok oldu ve duruma üzüldü. Bu nasıl bir anlayıştır?! Bu arada Fenerbahçe taraftarlarının bir kısmı da, şike nedeniyle tutuklanan yöneticilerinin t-şörtlerini giydiler, Aziz Yıldırım’ım maskelerini takarak “Hepimiz Aziz Yıldırım’ız!” diye bağırdılar, Shaktar Donetsk ile yapılan hazırlık maçında medya üyelerine saldırdılar, sahayı basıp işgal ettiler ve maçın tatil edilmesine neden oldular. Bu nasıl bir yönetim, nasıl bir taraftar, anlaşılır gibi değil. Kendi içinde adı şikeye karışmış kişileri ayıklayıp, onlarla arasına mesafe koyacağına, bu şekilde Fenerbahçe gibi önemli bir kulübün onurunu ve şerefini kurtaracaklarına, haklarındaki belgelerin ciddi olması gerekçesiyle tutuklanan Aziz Yıldırım’a, Şekip Mosturoğlu’na, İlhan Ekşioğlu’na, Cemil Turan’a vs körü körüne sahip çıkacaklar, “Biz onların suçlu olduklarına inanmıyoruz!” diye bağıracaklar. Sen inanmıyorsun da, gerçekler senin inanıp inanmadğına göre değişmez ki! İnanç ancak bir belgeye, bilgiye dayanırsa anlamlı olabilir. Savcılık elindeki belgelere, kayıtlara göre bir tutuklama yapmış, üstelik bu belgeler ve kayıtlar o kadar ciddi ki, “Sen tutuksuz yargılanabilirsin” dememiş.Elbette mahkeme kararı çıkmadan kimin suçlu kimin suçsuz olduğu bilinemez, ancak Savcılığın elindeki belgelere ve bilgilere karşı Fenerbahçe’nin elinde o belge ve bilgileri çürüten başka belge ve bilgiler mi var ki, yöneticiler ve taraftarlar “Biz onların suçlu olduğuna inanmıyoruz!” diyebiliyorlar. Orta Çağ’da da kilise, dünyanın evrenin merkezinde sabit bir gezegen olduğuna inanıyordu; ama Kopernik ve Galileo adlı bilim adamları bunun gerçek dışı olduğunu, dünyanın güneş sisteminde güneşin etrafında dönen birçok gezegenden birisi olduğunu savunuyorlardı. Şimdi burada kilisenin kör ve dogmatik inancı ile Kopernik’in ve Galileo’nun inancını bir tutmak mümkün mü? Kopernik ve Galileo yeni yapılmış gözlemler, deneyler ve hesaplar üzerinden inanç geliştirdiler, kilise ise bin yıl öncesinden kalan bir astronomi kuramı ve İncil üzerinden konuşuyordu. Nitekim kilisenin bu inancı kısa bir süre sonra çöktü, bilim, dini dogmayı yendi.Tabii Fenerbahçe yönetiminin elinde, Savcılık belgelerini çürüten alternatif müthiş belge ve bilgiler varsa bunu bilemeyiz. Yöneticiler bu kadar inançlı ve kendilerinden emin olduklarına göre, taraftar saha basacak kadar inançlı ve azimli olduğuna göre, mutlaka bir bildikleri vardır herhalde! Eğer varsa ne ala, onları da kamuoyuna açıklarlar herhalde. Eğer yoksa, bu tutumları, ilkel feodal duygular ve/veya yalan yanlış propaganda dışında hiçbir şey ile açıklanamaz!Bu arada Fenerbahçe mağdur pozisyonunu oynamaya devam ede dursun, şu ana kadar basına yansıyan belge ve bilgilere göre asıl mağdur olan ve haksızlığa uğrayan Trabzonspor ise unutuldu gitti. Basına yansıyan belgelere, fotoğraflara, tutanaklara, ifadelere göre Trabzonspor’un şikeyle gasp edildiği anlaşılan şampiyonluk kupasıyla kimse ilgilenmiyor. Trabzonspor’un 27 yıldır hasret kaldığı şampiyonluk gasp edilmiş, kimsenin umurunda değil! Bu köşede daha önce yayınlanan “Şampiyon Trabzonspor!”, “Fenerbahçe Skandalı ve Trabzonspor’un Şampiyonluğu” ve “Federasyon mu, Fenerasyon mu?” başlıklı yazılarımızda düşüncelerimizi ayrıntılı bir biçimde aktardık.Özetle, konuyu biraz daha başka bir açıdan ve somut bazı bilgilerle aktarmaya devam edelim.2010-2011 Spor Toto Süper Lig sezonunda, 22 Nisan 2011 tarihi itibarıyla, Trabzonspor iki puan farkla liderdi ve ligin bitmesine sadece dört hafta kalmıştı. O hafta Trabzonspor, bir önceki Pazar günü, yani 22 Nisan Cuma’dan sadece beş gün önce, geçen sezonun şampiyonu Bursaspor ile zorlu bir mücadele vermişti ve maçı da 1-0 kazanmıştı. Ancak Türkiye Futbol Federasyonu, her zaman yaptığı gibi, maçı Cumartesi veya Pazar gününe koymak yerine, Eskişehirspor-Trabzonspor maçını Cuma gününe aldı. Böylece Trabzonspor dört gün sonra yorgun bir biçimde deplasman seyehatine çıktı. Bu maçın Cuma gününe alınması süreci nasıl oldu, Fenerbahçe’li yöneticilerin bunda bir etkisi oldu mu olmadı mı, bu hala gün ışığına çıkmış bir konu değil.Her ne ise, 9 Nisan 2011 tarihinde Fenerbahçe’ye 3-1 yenilen ve Fenerbahçe karşısında adeta dökülen Eskişehirspor, 22 Nisan 2011 tarihinde Trabzonspor karşısında aslan kesildi, olağanüstü, dünya kupası finaline çıkmış gibi, neredeyse doğa üstü bir mücadele verdi ve maç 0-0 sona erdi. Trabzonspor bu maçta iki puan kaybetti. Üstelik Trabzonsporlu Burak’ın bize göre tartışmasız gol olan bir golünü de hakem hatalı bir biçimde vermedi ve iptal etti. Fenerbahçe de iki gün sonra Bucaspor’u, hakemin Fenerbahçe’nin lehine hatalı bir penaltı vermesinin de yardımıyla 5-3 yenince, Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki puanlar eşitlendi ve sezon sonuna kadar da bu puanlar eşit kaldı, Fenerbahçe bir gol farkı averaj ile şampiyon ilan edildi.İşte Eskişehirspor’un Fenerbahçe ve Trabzonspor ile oynadığı bu maçlar şu anda şike soruşturmasıyla gündemde. Fenerbahçeli yöneticiler bu maçtan da dolayı tutuklandılar; Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun ve Yardımcısı Ümit Karan bu nedenle şu anda tutuklular. Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu, Eskişehirspor-Fenerbahçe ve Eskişehirspor-Trabzonspor maçı öncesi Eskişehirspor’a “teşvik” için para, yani rüşvet gittiğini duyduğunu savcılıkta itiraf ediyor, bu konu Aziz Yıldırım’a sorgulamada sorulduğunda ise, Yıldırım, Mosturoğlu için, “İfade verirken şaşırmıştır” diyor. Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, şikeye aracılık ettiği öne sürülen Fenerbahçe Kongre Üyesi Ali Kıratlı’yı tanımadığını, maç sabahı onunla tanıştığını söylüyor, oysa Anemon Otel’de Bülent Uygun ve Ali Kıratlı’nın maçtan bir gece önce bir arada akşam yemeği yedikleri kameraya takılıyor ve bu fotoğraf basında yer alıyor. Üstelik Ali Kıratlı, sadece kendi takımının maçını da izlemiyor, Eskişehirspor-Trabzonspor maçına da gidiyor ve orada boy gösterisi yapıyor.Şimdi böylesine şaibeli iki maçta, Fenerbahçe Eskişehirspor karşısında üç puan kazanıyor, Trabzonspor ise iki puan kaybediyor ve ligde puanlar eşitleniveriyor ve lig de zaten Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında eşit puanla bitiyor. Fenerbahçe’nin eşit puan bir gol averajı ile şampiyon olduğu dikkate alınacak olursa, tek başına bu maçtaki şike olayı ve kaybedilen, kazanılan puanlar bile 2010-2011 Şampiyonluk Kupası’nın Trabzonspor’a verilmesi için yeterli nedendir. Türkiye Futbol Federasyonu, sadece ve sadece bu maçı dikkate alarak dahi, Fenerbahçe’nin kazanılmış üç puanını iptal edip, Trabzonspor’un kaybedilmiş iki puanını iade edebilir ve Trabzonspor’u 2010-2011 lig şampiyonu olarak tescil edebilir.Tabii olay bununla da bitmiyor. 1 Mayıs 2011 tarihinde, Fenerbahçe ile İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşı karşıya geliyor ve Fenerbahçe maçı 2-0 kazanıyor. Basına yansıyan tutanaklara göre İBB futbolcusu İbrahim Akın, bu maç öncesi Fenerbahçe’li yöneticilerden 100 bin dolar rüşvet aldığını kabul ediyor. Bu durumda TFF, Fenerbahçe’nin bu maçtan aldığı üç puanı da iptal edebilir.15 Mayıs 2011 tarihinde Fenerbahçe Ankaragücü’nü 6-0 mağlup ediyor. Ankaragücü kalecilerinin üç kez üst üste kırmızı kartlık ve penaltılık pozisyonlara düşmeleri ve Alex’in üç şutu da aynı köşeye atarak gole çevirmesi herkesi, dünyaca ünlü futbol yorumcusu ve hakemi Markus Merk’i bile hayretlere düşürüyor. Elbette bu bir tesadüf olabilir; ancak Emre Belözoğlu’nun Ankaragücü oyuncusu Kaan Söylemezgiller’e menejeri Ekrem Okumuş’un cep telefonundan bu maç öncesi, “Oğlum Kaan, Emre abin ben. Aman aldırıyorum seni buraya, sakın zorlamayın. Kavga ettirme beni başkanla” diye sms mesajı atması ne anlama geliyor? Emre Belözoğlu ve Ekrem Okumuş bu olayı “şaka yaptık” diye geçiştirdiler, ancak kimse bu konuda ikna olmadı. TFF gerekirse Fenerbahçe’nin bu maçta kazandığı üç puanı da iptal edebilir.22 Mayıs 2011’de ise Fenerbahçe Sivasspor karşısında deplasmanda ve bu son maç.Fenerbahçe bu maçı da 4-3 kazanıyor. Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz aynı zamanda Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım Sivaspor Başkanı Mecnun Odyakmaz ile maçtan önce görüşüyor, bu fotoğraflarla kanıtlanıyor, iddialara göre aracılar vasıtasıyla Sivasspor’un yenilmesi için ortada paralar geziyor, Aziz Yıldırım görüşmeyi kabul ediyor, ancak sadece bilet ve yer işini konuştuklarını savunuyor. Eğer burada da rüşvetle ilgili iddilar güçlü kanıtlara dayanıyorsa, TFF Fenerbahçe’nin bu maçta aldığı üç puanı da iptal edebilir.Bunun gibi, Trabzonspor ve Fenerbahçe arasında daha fazla puan farkı varken, Fenerbahçe daha gerideyken oynanan ve haklarında şike iddiası ortaya atılan maçlar da var. 5 Şubat 2011’de oynanan Manisaspor-Fenerbahçe maçı bir örnek. Fenerbahçe maçı 3-1 kazanıyor. Basına yansıyan iddialara göre, Manisaspor’un Trabzonspor ile oynadığı maçlar da dahil, Aziz Yıldırım bu konuda devreye giriyor, Savcılık Aziz Yıldırım’ın Manisaspor’a para gönderip göndermediğini soruyor, Yıldırım, Manisaspor Başkanı Kenan Yaralı’nın özel işleri için finans desteği istediğini, kendisinin de ona 400 bin dolar gönderdiğini, Cemil Turan ile Serkan Acar’ın Manisaspor’un Trabzonspor karşısında iyi oynaması için görüşmeler yapmış olabileceklerini, ancak söz konusu paranın bununla ilgisi olmadığını söylüyor.Sonuçta TFF’nin ve TFF içindeki Etik Kurul’un yapması gereken şudur: Savcılığın gönderdiği belgelere göre hangi maçlar hakkında ciddi şike iddiaları var, ciddi belgeler var, onlar tek tek tesbit edilmeli. Daha sonra, bu maçlarda hangi takım puan kazanmış, hangi takım puan kaybetmiş ve bu puan kaybı ve kazancı şampiyonun belirlenmesinde nasıl bir rol oynamış, bunun dökümü çıkartılmalı. Hatta söz konusu maçlar tek tek seyredilmeli.Bunun dışında, Savcılık soruşturması sırasında kim neden tutuklanmış, ifadeleri alınanların bazıları neden serbest kalmış, bazıları hangi belge ve kanıtlara göre tutuklanmış, ifadeleri alınan Fenerbahçeli yöneticilerin hepsi neden tutuklu, Trabzonsporlu yöneticilerin hepsi neden serbest, Trabzonspor hangi maçta şike yapmış da bu şike sonucunda puan kazanmış ya da Fenerbahçe’ye puan kaybettirmiş, bunlar araştırılmalıdır.Şu ana kadar basına yansıyan belgelere, ifadelere, tutanaklara göre, şike olayının içinde olan Trabzonspor değil Fenerbahçe’dir. Savcıların ve yargıçların tutuklama ve serbest bırakma kararları da basına yansıyan bu bilgileri teyid etmektedir. TFF’nin bazılarının iddia ettiği gibi, “Fenerbahçe’yi kurtarmak için Trabzonspor’u batıralım” gibi bir stratejisi varsa, bundan bir an önce vazgeçmelidir. TFF, “Fenerasyon” değil “Federasyon” olduğunu, Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olduğunu kanıtlamak durumundadır.Son olarak bir kısım Fenerbahçeli taraftarların da bazı şeyleri artık anlamaları gerekmektedir. Maç sahası basarak, tutuklu yöneticilerin t-şörtlerini giyerek, maskelerini takarak Fenerbahçe’ye itibar kazandırılmaz. Fenerbahçe, Beşiktaş taraftarını örnek alarak, tutuklu kişiler aklanana kadar, onlara mesafe içinde yaklaşmalı, şimdiden kendisine yeni bir yönetim aramalıdır, beyaz bir sayfa açmalıdır. Ayrıca Fenerbahçe taraftarı artık, “Biz zaten ikinci yarı iyi oynadık, şampiyonluk bizim hakkımız” saçmalığından da vazgeçmelidir. Lig ve şampiyonluk, sadece son üç ay üzerinden değil, bütün bir yıl üzerinden değerlendirilir. İlk yarı Fenerbahçe aylarca iyi oynamamış, hatta çok kötü oynamış ve Trabzonspor’un dokuz puan gerisinde kalmıştır. İkinci yarıda da birden nasıl şahlandığı ve atağa geçtiği, şike soruşturmasından sonra, son derece tartışmalı ve kuşkulu bir hal almıştır.Fenerbahçe yönetimi ve taraftarı, 2010-2011 Şampiyonluk Kupası konusunda bu kadar ısrarcı olarak en büyük zararı kendisine vermektedir. Fenerbahçe yönetimi ve taraftarı bu gidişata hala “dur” diyememektedir. Bu nedenle de TFF’nin alacağı karar, sadece Trabzonspor’un gasp edildiği anlaşılan şampiyonluğu açısından değil, Türkiye futbolunun geleceği açısından da, yaşamsal önem taşımaktadır.