Bugünlerde maske ile yatıp, maske ile kalkıyoruz neredeyse. Görünen o ki maske uzunca bir süre hayatımızda yer alacak. Ancak 2020 Korona günlerinde maske bulma, maske dağıtma ve nerede, nasıl kullanılacağı konuları ayrı bir roman olmayı hak ediyor. Virüsten korunmak için eldiven kullanımı da gündemimize girdi ama maske kadar değil elbette.
Cerrahlar ameliyatlara girmeden önce mutlaka kep, maske ve eldivenlerini uygun şekilde giyerler. Bu uygulamanın 100 yıldan fazla bir geçmişi vardır. Ameliyatlarda eldiven kullanımı 1894 yılında ABD'de bulunan John Hopkins Hastanesi'nde baş cerrah olan William Stewart Halsted'in önayak olması ile yaygınlaşmaya başlamış. Jan Mikulicz ise 1896'da maskeyi ilk kullanan cerrah olmuş. Polonyalı bir cerrah olan Mikulicz yaşamının önemli bir bölümünü o dönem tıbbın merkezi kabul edilen Viyana'da geçirmiş. Mutlaka eldiven ve maske kullanımı daha önce bazı cerrahlar tarafından gündeme getirilmiştir ama uygulamayı popülerize eden ve yaygınlaştıran bu ünlü cerrahlar olmuş. Her iki cerrah da yeni ameliyat teknikleri geliştirmiş olup halen de bu ameliyatlar onların isimleri ile anılmaktadır.
Maske kullanımı uzun süre çok taraftar bulamamış ve sadece ameliyat ekibinde birinde üst solunum yolu enfeksiyonu varlığında kullanılması kabullenilmiş. Ancak 1920'lerden sonra genel kabul görmüş. Elbette bu arada 50 milyon kişinin öldüğü söylenen 1918-1919 İspanyol gribi yaşanmış. Bu salgın sırasında maske kullanımı sadece hastanelerde değil tüm toplumlarda virüsten korunma amacı ile yaygınlaşmış.
Ameliyathanelerde cerrahi işlemler sırasında kullanılan maskeler hastaları mı yoksa cerrahları mı korumaktadır tartışması çok yaşanmıştır. Çok sayıda çalışma göstermiştir ki maske kullanmadan yapılan cerrahi işlemlerde enfeksiyon oranları artmamaktadır. Bu durum elbette cerrahi ekibin sağlıklı olduğu durumlar için geçerlidir.
“Cerrahi maskeler hastalardan cerrahlara bulaşacak hastalıklar için koruyucu mudur” sorusunu yanıtlamak daha zor. Teorik olarak hava yolu ile bulaşabilecek olan hastalıklardan koruyabilir. Ancak hepatit, AIDS gibi hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalık hava yolu ile değil, kan yolu ile bulaşmaktadır. Bunu inceleyen bir çalışma yok ve olamayacaktır da.
Cerrahide eldiven kullanımının geçmişi ise içinde bir aşk hikâyesi barındırır. 1847'de Semmelweis tarafından başlatılan el yıkama tavsiyesi Pasteur tarafından bakterilerin tanımlanmasıyla geniş kullanım alanları bulmaya başladı. İngiltere'de “Antisepsinin Babası” olarak tanımlanan Joseph Lister ise tüm cerrahi işlemlerden önce ellerin ve cerrahi aletlerin karbolik asit ile yıkanmasına öncülük etmiştir.
1894 yılında Halsted'in yanında hemşirelik yapan Caroline Hampton'un elleri karbolik asit nedeni ile yara bere içinde kalınca hemşire ameliyathaneden ayrılmak ister. Hemşiresine aşık olmuş olan Halsted bir çare bulmak üzere o dönem suni kauçuğu bulmuş olan Goodyear Rubber Company'ye başvurarak özel bir lastik eldiven üretmelerini ister. Bu eldiven sayesinde elleri kurtulan Caroline, Halsted'in yanında çalışmaya devam eder. Daha sonra ikili evlenecektir.
Halsted kokain ve morfini kendi üzerinde deneyerek bu iki maddenin lokal anestezi ve sinir iletimi üzerindeki etkilerini araştırmış ve beklendiği üzere önce kokaine ve daha sonra da morfine bağımlı olmuş. Bir çok kez tedavi olmuş ama morfin bağımlılığında hiç bir zaman tam olarak kurtulamamış. O dönem her iki madde de yasak olmayıp çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktaydı.
“Günümüzde virüse karşı sokakta ve toplum içinde maske kullanacak mıyız?” sorusu hâlâ cevap bekliyor. Maskenin kişiyi koruma etkisi sınırlı olmakla birlikte, hastalığı başkalarına yaymayı engellemekte başarılı. Üstelik de Covid-19'un birçok kişide hiç bulgu vermeden bulunabildiği bilindiğinden, herkesin bir süre daha maske kullanması gerekiyor.
Eldivenin durumu değişik. Virüs deriden bulaşmıyor. Ancak yüzeylerde bir süreliğine de olsa bulunabildiğinden ellerimiz bu alanlardan virüs alabilir. Eğer ellerimizi ağız ve burnumuza götürmezsek sorun yok. En iyisi fazla bir yere dokunmamak ve sık olarak el yıkamak.