Bugünlerde hükümet karşıtı olarak ağzını açan kendini gözaltında buluyor. Seçime kadar baskının artacağına da şüphe yok. Bugünlere gelene dek adım adım artan hükümet şiddetinin oluşmasında, dolaylı da olsa, bir rolüm olduğunu itiraf ediyorum.
2013 yılında 1 Mayıs kutlamalarını Taksim'de yapmak konusunda bir sorun çıkmayacağını düşünüyorduk. Geride kalan iki yılda kutlamalar Taksim'de olaysız biçimde kutlanmıştı. Bu konuyu netleştirmek üzere dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'dan randevu alarak gittik, durumu anlattık ve o da olumlu karşılayarak onay verdi.
Ertesi gün gazetelerde bu görüşme ile ilgili haberlerde valinin sözleri özetle şu şekilde yer aldı: "Bu konuda ortak bir görüş içerisinde olduğumuzu söyleyebilirim. Elbette 1 Mayıs önemli bir gündür."
Bu olumlu görüşmeden sonra DİSK, KESK, TTB ve TBMMOB temsilcileri olarak mutlu bir şekilde Cağaloğlu'ndaki İstanbul Valiliği'nden çıkarak doğrudan Taksim'e gidip valinin onayı ile bu yıl da 1 Mayıs kutlamalarının Taksim'de yapılacağını basına ve tüm kamuoyuna bildirdik.
Ancak, aynı gün İçişleri Bakanı Muammer Güler, başta Vali olmak üzere hepimizi şaşırtan, üzen ve kızdıran açıklamasını yaptı ve Taksim'deki inşaatı gerekçe göstererek 1 Mayıs kutlamaları için izin vermedi. İçişleri Bakanının bu açıklaması ile Vali Mutlu elbette hemen çark etti ve kutlamaların Taksim'de olmayacağını açıkladı. Bizlerse çoktan 1 Mayıs'ta Taksim'de olacağımızı açıklamıştık. Heyecan ve aksiyon dolu bir emek bayramı bizleri bekliyordu.
Bu işi nasıl çözeriz konusu üzerinde kafa yorarken, Bakan ile görüşmenin işe yaramayacağı, bu işi halledebilecek tek kişinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu fikrinde ortak karar alındı ve Başbakandan randevu istedik. Hemen bir gün sonra akşam saatlerinde Başbakanın bizi beklediği haberi geldi. İstanbul'dan apar topar TTB başkanı olarak ben ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko bulduğumuz ilk uçakla Ankara'ya uçtuk ve orada KESK Başkanı Lami Özgen ve TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı'yı da alarak 22.30 civarında AKP Genel Merkezi'ne vardık. Başbakan ile görüşmeyi bekleyen kalabalığın da önüne geçerek saat 23.00 civarında toplantıya başladık.
Erdoğan uzunca bir süre yumuşak bir üslup ile Taksim'den vazgeçmemizin iyi olacağını, gerilim istemediğini, başka bir alanda yer gösterileceğini ve zaten Taksim'deki inşaatın tehlike yaratacağını belirtti. Elbette konuşmanın önemli bölümünü iki sendika başkanımız yapıyordu. Onlar da Taksim'in tarihi önemini ve 1 Mayıs ile özdeşleşmiş olduğunu, İstanbul Valisinin onayı ile kutlamaların Taksim'de olacağını basına açıklamış olduğumuzu ve Taksim'deki inşaat için gerekli güvenlik önlemlerini alacağımızı belirttiler. Taksim'in inşaat nedeni ile güvenli olmadığı Başbakan tarafından sürekli vurgulanır ve toplantı da uzadıkça uzarken saat gece bir civarında KESK Başkanı Lami Özgen Taksim'de inşaatın sorun yaratmayacağını, daha birkaç gün önce orada Karadenizli 20-30 bin kişinin toplanarak kutlama yaptığını ve hatta Giresunluların da fındık dağıttığını söyleyince Erdoğan "Nee Taksim'de miting mi yapılıyor?" diyerek yerinden fırladı ve "Çabuk bana İstanbul Valisini bağlayın" dedi.
Biraz sonra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun uykulu sesi hepimizin dinlediği telefon hoparlöründe duyuldu. Şaşırmış olduğu belliydi. Başbakan "Taksim'de mitinge izin mi veriyorsunuz?" diyerek yüksek tonda konuşmaya girince Vali ne diyeceğini şaşırdı. "Sayın Başbakanım, Anayasa'nın 34. maddesinde herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir denilmektedir" diyemedi. Birtakım tam anlaşılmayan cümleler kurmaya çalışırken Başbakan "Yasaklayın ve bundan sonra kimseyi Taksim'e sokmayın" dedi ve Valinin de "Başüstüne" demesi üzerine telefon görüşmesi sonlandırıldı. Ertesi günden başlayarak Taksim'e yaklaşanlar yoğun biber gazı bulutu ile karşılandı. 1 Mayıs için Taksim böylece olanaksız hale gelmiş oldu. Ben de ülkenin nasıl yasaların hiçe sayılarak, yönetildiğini görmüş oldum.
1 Mayıs kutlamalarını Taksim'de yapacağımızı cümle aleme ilan etmiş olduğumuzdan herkesi o gün Taksim'e çağırdık. Elbette valilik ve polis de gerekli önlemleri aldı. Bu işin sessiz sedasız olmayacağını hepimiz biliyorduk. Sonuç olarak biber gazı bulutları altında kalarak Taksim'e yaklaşamadık bile.
İstanbul Tabip Odası her 14 Mart'ta İstiklal Caddesi'nde, Tünel'den başlayıp Taksim'e kadar bir tıp yürüyüşü yapmaktaydı. Taksim'de 1 Mayıs kutlaması yapmayı hayal ederken, bizim tıp yürüyüşü de güme gitti. Belli ki Anayasa'nın ne dediği Başbakanı hiç ilgilendirmiyordu.
Bu anı yeni bir 14 Mart yaklaştığında aklıma geliverdi. "Tıp Bayramı" adı altında kutlanması beklenen bu gün her yıl daha hüzünlü bir hale geliyor. Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanının hekimlere hediyesi "Giderlerse gitsinler" oldu. Hekimlerin ve sağlık sistemimizin durumu ise herkesçe malum. Tıp yürüyüşü bu yıl da maalesef Taksim'de olamayacak.
Günümüzdeki baskıcı yönetime bakınca 2013 yılının bile bugünden daha iyi olduğunu düşünmeden edemiyorum. Her neyse, umudumuzu canlı tutalım, 14 Mart'ın Tıp Bayramı olarak kutlanacağı günlerin gelmesini bekleyelim.
A. Özdemir Aktan kimdir? A. Özdemir Aktan, Ankara’da doğdu. İlkokulu Rize’de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi. 1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu. !982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988’de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu. Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı. İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2104 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı. Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor. Evli ve iki çocuk babası. |