Bir siyasi mekanizma olarak geçmiş siyasi kararlardan özür dilemek, basit bir yatıştırma taktiğidir...
Bir siyasi mekanizma olarak geçmiş siyasi kararlardan özür dilemek, basit bir yatıştırma taktiğidir. Dersim tarihini mi konuşuyoruz? Özür dilenir, nasıl olsa siyaseten kendilerinin olmadığı bir dönemden bahsedilir. 12 Eylül’ü mü konuşuyoruz? Özür dilenir, nasıl olsa o zaman da özür dileyen parti yoktur; sırtında yumurta kefesi olmadığı için özür dilemek basit siyasi bir stratejiye indirgenir. Toplumun –amiyane tabirle – gazı alınır, islami soslu bir “hoşgörü” mesajı verilir inceden ve bir anda tartıştığımız konuları unutur oluruz. Nasıl olsa özürler dilenmiştir. Sorumluların hesap vermesi mi? Nasıl olsa özür dilendikten sonra hesap veriş, “bağımsız mahkemelerde” incelenmesi gereken teknik bir meseledir.Bu uzun girişin nedeni Uludere’de 35 sivilin “yanlışlıkla” öldürüldüğünü açıklayan ve sınırın ötesinde, olay yerinde bulunan sivillerin öldürülmesini bir “hata” olarak niteleyen bir resmi açıklama.Dün gece, Uludere Katliamı ile ilgili haber sitelerine Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın“resmi” bir açıklaması düştü. Açıklamanın bir kısmını, noktasına virgülüne dokunmadan buraya alıyorum.“Olayın meydana geldiği bölgede sınır ötesi operasyonlar yapılmaktadır. Bölgede hareketlilik sezilmiş ve bunun teröristlerin sızma hareketliliği olduğu istihbaratı alınmış. Bunun üzerine, bilgi farklı kaynaklardan teyit edilmiş ve hareketlilik insansız hava araçlarıyla takip edilmiş.... Burada en acımasız nokta, bunun kasıtlı olarak yapılabileceği iddiasıdır ve bazı medya organlarında bu yöne başlıklar atıldı. Kesinlikle ne hükümetimiz, ne TSK ve ne de güvenlik güçleri böyle bir zihiniyet taşımaz. 'Kasıt var mı yok mu?' gündeme geldiğinde, bunun cevaplandırılması gerekmektedir ve bunu gönül rahatlığıyla yapabiliriz: Kesinlikle kasıt yoktur.… İhmal ve zaafiyet olup olmadığıyla ilgili inceleme birkaç koldan devam etmektedir. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı adli soruşturma başlattı. Genelkurmay da adli ve idari incelemeler yapıyor.… Ama bilemediğimiz bir şekilde, kurtulanların da belirttiği üzere, ikaz olmasına rağmen bir şekilde ulaşamama, amaçlarını ortaya koyamama durumu var. Bu da ne kadar doğru inceliyoruz. Kafile var, ikazlar yapılacak ve olumlu sonuç alınamayacak. O zaman güvenlik güçleri vazifesini yapıyor...… Tazminat konusu hemen yerine getirilecek. Miktarın artırılması da mümkün olabilir…… Zaman zaman ben de özür diliyorum ama her olay karşısında da 'özür dilensin' denilmemeli. Heyet gidiyor, Başbakan ulaşıyor; vali, kaymakam, STK'lar, kanaat önderleri üzüntülerini ifade ediyorlar. Bunun için samimi olmak gerekir ve bu bizde var...İnceleme neticesinde ihmal ya da hata söz konusu olursa özürün ötesinde yakınlarıyla helalleşme, kucaklaşma olacağına inanıyorum. Şu anki noktada kürsüden özür beklemek olmaz…"Bu açıklamada, koyulaştırarak altını çizmeye çalıştığım yerlerden şu sonuçları çıkarmak mümkün:- Sınır ötesi harekât yapılırken, resmi izinle sınırı geçen köylüleri, insansız bir hava aracı kasıtsız bir biçimde “terörist” sanmış.- Merkez medyanın görmediği ama sosyal medyada ve diğer bağımsız haber sitelerinde çıkan haberlerin sonucunda, olaya itibarı verilmiş. Ama nasılsa bir istihbarat karmaşası yaşanmış aslında.- Bakanlar Kurulu’ndan resmi özür dilenmeyecek ama tazminat ödenecek kararı çıkmış. Bunun için muhtemelen İçişleri ve Ekonomi Bakanlığı koordinasyonuyla bir bütçe çalışması yapılacak; bütçe izin verirse miktar arttırılacak gibi.- Ölenlerin yakınlarıyla maddi bir helalleşme yaşanacak.Böylece de güzel bir taktik siyasetimize daha girecek: İçine al, “helalleş”, yönet.Özrü nasıl olsa yirmi yıl sonra bir başka siyasi iktidar diler. Peki, bu 35 kişi neden öldürüldü?