Gazetecilere Özgürlük Kongresi'ne katıldığımı söylediğim zaman twitter'dan...
"Babanızı öldürtmüş zihniyete neden yardım ediyorsunuz? Bu kadar mı akıl tutulması olur... Yazık..." Gazetecilere Özgürlük Kongresi'ne katıldığımı söylediğim zaman twitter'dan böyle bir yorum geldi. Bir süre durdum, bu kişinin faili (bombayı konanın) hala bulunmamış bir cinayet konusunda bu kadar net çıkarımlarda bulunması fazla cüretkar bir çıkıştı. Şimdi size sorayım: 11 yaşındayken babanızın evinizin önünde arabasının altına konan bir bombayla öldürüldüğünü düşünün. Ardından "devletle" aile olarak tüm yaşamınızı kapsayan bir savaş verdiğinizi bir kenara koyun. Üzerine de öldürülen babanızın fikirlerini yaşatmak için kurduğunuz vakfı ele alın. Hangi nesnellikle yanıt verebilirsiniz? Öznelliği ise hangi noktada bırakmanız gerekiyor? Somut adım Geçtiğimiz yıl, sayısı bugün yerel ve ulusal düzeyde olan 93 gazetecilik örgütü, kavgalarını bir yere bıraktı ve bir araya geldi.(Gazetecilere Özgürlük Platformu) İki yıl önce ise sayısı bugün 28’e ulaşan aile, ideolojik ayrımlarını bir yere bıraktı ve bir araya geldi. (Toplumsal Bellek Platformu) O gün aldığım bir mesaj, bu konularda aldığım mesajlardan sadece bir tanesi. Üzerinde durma nedenim ise bu kutuplaşma ve restleşmenin vardığı noktayı netlikle aktarabilmek. Tüm bu nedenlerle, bu “duyumları”, “bana göre” leri bir kenara bırakalım ve somut anlamda ne adımlar atabiliriz onu düşünmemiz gerekiyor. Gazetecilere Özgürlük Kongresi Önceki gün Gazetecilere Özgürlük Platformu, 3 Mayıs “ifade özgürlüğü günü” nedeniyle “Gazetecilere Özgürlük Kongresi” düzenledi. Kısa zamanda, büyük özveriyle hazırlanan Kongre’ye, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Avrupa Gazeteciler Birliği, Dünya Basın Konseyleri Birliği, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) de uluslararası düzeyde destek veren örgütler arasındaydı. Destek veren örgütler, Türkiye'deki basın özgürlüğünün endişe verici olduğuna dikkat çekti. Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun hukuki girişimlerine de uluslararası desteği vereceklerinin altını çizdi. Kongrede ise başta Terörle Mücadele Yasası olmak üzere, Türk Ceza Yasası, Ceza Mahkemeleri Yasası ve Basın Yasası uluslar arası basın özgürlüğü kriterleri temelinde değiştirilmesi gerektiği, adil yargılama garanti altına alınmalı ve tutukluluğun cezaya dönüştürülmesi engellenmesi gereği ile cezaevlerindeki gazeteciler derhal serbest bırakılmalı ve mesleki pratiklerinin gereği olan belge ve araçları iade edilmeli, bunlara el konması uygulaması derhal kaldırılmasının önemi belirtildikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin düşünceleri ve yazdıkları nedeniyle gazetecileri mesleklerini yapmaktan alıkoyan her cezayı basın özgürlüğü ihlali olarak değerlendirmekte olduğu hatırlatıldı. Ayrıca, “Basın yoluyla işlenen suçlar” ifadesiyle ağırlaştırılmış cezalar verilmesi ve verilen para cezalarının medya kuruluşlarını ve gazetecileri iflasa sürükleyecek orantısızlıkta olması engellenmeli denildi. Gazetecilerin iş güvencelerinin ve sendikal örgütlenme haklarının garanti altına alınmasını basın özgürlüğünün olmazsa olmazı olduğunu vurgulayan kongre kararlarında evrensel hukuk ilkelerine aykırı olan ve uygulamalarıyla genel olarak özgürlükler, özel olarak da basın ve ifade özgürlüğü önünde en büyük engel olan özel mahkemelerin kaldırılması çağrısında bulunuldu. Sapla saman derken... Ergenekon, Balyoz, KCK dava süreçlerinin bir araştırmacı gazeteci titizliğiyle incelenmesi gerekiyor.Bu inceleme yapılmadığı ve gerçeklerin üzeri yorumla örtüldüğü için bu tarz mesajları yazanlar, yayanlar, kişisel çıkarımlarını “doğru” kabul ediyor. Bugün, dava dosyalarını incelemeden sadece öznel “çıkarımlarla” yaftalanması, içerideki gazetecinin dışarıdan “işkence” yapılmasına eşdeğer değil mi?