“Psikopatlar, yani demek istediğim, vicdansız insanlar, acıma ve utanç duygusu olmayanlar devletimizin ve kurumlarımızın kasalarındaki bütün parayı alıp ceplerine indirdikten sonra, gençlerimize ne söylenebilir ki?
….
Ve size tutunabilmeniz için verebileceğim, zayıf bir şey aslında. Hiçsizlikten daha iyi olmayan bir şey, hatta belki hiçsizlikten daha kötü olabilir. Gerçekten modern bir kahramanın düşüncesi…
… Falcılar yönetimdeyken, biz her zamankinden daha çok sanayileşip militerleşirken, annelere, bebeklere, yaşlılara, veya fiziksel veya ekonomik olarak güçsüz olanlara o kadar az kahrolası ilgi gösteriliyor ki…
… Bütün güç falcılardaydı. Onlar yine kazandılar. Gerçekten mikroptular. Bugün zamanıyken belirtmemiz gereken, falcıların kendileriyle ilgili bir şeyi gözler önüne serdikleridir. Aslında hayat kurtarmakla ilgilenmiyorlar. Onlar için önemli olan sözlerinin dinlenmesi – her ne kadar cahilce de olsa, tahminleri sürüyor. Nefret ettikleri bir şey varsa, o da akıllı bir insandır.
Yine de, siz o insanlardan olun. Bizim hayatlarımızı da, kendi hayatlarımızı da kurtarın. Onurlu olun….”
Kurt Vonnegut, “Ülkesi Olmayan Adam”, Mayıs 2006
Falcılar ve o insanlar arasındaki ayrım, Yaşar Kemal’in şu sözlerinde de gizli değil mi sanki?
” bir zamanlar bu şehirde konuksever, sıcak yürekli, dost canlısı iyi insanlar, ceren gibi, kırmızı mercan gözlü, uzun boyunlu, kalem kulaklı, suna gibi cins atlar vardı. onlara ne oldu?” yaşlı adamdır ki, azıcık doğruldu, ak sakalı kirli, titredi, yüzü eski bir ışıkla parıldadı, derin bir aaah dedi, ciğeri söken. aaaah! duvara sırtını iyice verdi. neden sonra gözlerini açtı: “o iyi insanlar,” dedi, ”o güzel atlara bindiler çekip gittiler…”