Öncelikle söylemem gerekir ki, Aziz Yıldırım’ın çıkardığı ilk 11’in orta sahasının Alper Potuk ve Diego’dan oluştuğunu öğrendiğimde, ‘Akhisar Belediyespor, 1-0 öne geçtiğinde Fenerbahçe maçı çeviremez’ yorumunu yaptım. Bunu yapmak için bu iki takımı 5-10 kez izlemek yeterlidir. Öyle usta olmaya falan da gerek yok.
Bazı Fenerbahçeliler, Akhisar Belediyespor taraftarının “üç üç üç”, “oley oley oley” diye tezahürat yapması sonrasında “Fenerbahçe’yi ‘üç üç üç tezahüratına mahkum edenler’ utansın” mızmızlanması yapabilirler. Kadıköy’de Akhisar 2-0 geriye düştüğünde kendisi bütün rahatlığıyla yaparken bir şey yok, benim tarımdan zengin olmuş Akhisarlı kardeşim yapınca sıkıntı var. Sen takımı kupalarla seven Fenerli, bu yazıyı daha fazla okuma...
Nerede olduğunun, neler yaptığının ve hocasının kim olduğunu farkında olmayan Diego, özgüvenini kaybetmiş ve hayatında hiç ‘topa nasıl vurulur’ eğitimi almamış Alper’e bel bağlayan Fenerbahçe’nin; Gekas’a bel bağlayan Akhisar’a yenilmesine şaşırmamak gerek.
Hele ki Mehmet Topal’ın geçen sezon ki gibi üçlemeye çalıştığı savunmayla Alper ve Diego arası mesafe her zaman açıktı. İlk gol, Bilal Kısa’nın bu boşlukta kullandığı topla attığı harika pastan geldi. Ardından Türkiye standartlarında yıldız, Avrupa’da vasat olan Gökhan ve Caner de kanatlardan top kullanmakta sorun yaşadığı için iş tamamen Dirk Kuyt’a kaldı. Orhan Gencebay ile tanışsaydı “Hatasız Kul Olmaz” şarkısının yapımına engel olabilecek kalitede biri olan Kuyt’ın da bazen yapabilecekleri kısıtlı olabiliyor. Hele bir de çevresinde Sow ve Webo gibi istikrarsız isimler olduğunda…
Aslında futbolcularda suç bulmak yanlış olur, Aziz Yıldırım kötü bir teknik direktör…
İngiltere’de görmeye alışık olduğumuz menajer tribünde, yardımcı sahada durumunu İsmail Kartal ile yapmaya çalışıyor ancak Aziz Yıldırım’ın verdiği taktikler haddinden fazla sahaya iniyor. Belki tribünde kalıp biraz İsmail Kartal’ın dedikleri olsa işler değişir diyebilirim ama Emre, Volkan, Gökhan Gönül gibi isimlerin olduğu yerde İsmail Kartal’ın söz hakkı olduğunu pek zannetmiyorum.
Bir şey falan da bildiğim yok ha, yanlış anlaşılmasın. Avrupa Ligi’nde yarı finale giderken bütün rakipleri eksiksiz futbolculara anlatmış olan Kartal, işine karışan olmasa bu takıma bir şeyler yapabilir. Ben buna inanıyorum.
Emenike’nin kulübeye alınmasına bir yorum getirecek değilim, bu çağda futbolun yanında hal ve tavırlarda önemli. Önemli ki Moussa Sow’un hayat gayesinin ne olduğu tartışılıyor. İşini iyi yapmadan cennete gidemezsin Moussa, bunu ben değil Kur’an söylüyor.
Bu lig Gekas’ların, Demba Ba’ların, Emenike’lerin, Burak Yılmaz’ların ligi…
At topu koşup yakalasınlar tek dokunuşla pozisyon ya da gol yapsınlar…
Meireles’ler, Bilal Kısa’lar, Selçuk’lar elbet bulunur. Kadronu buna uygun yaptığında macera aramayan bir teknik direktörsen ya da kendi ideallerin, ilkelerin doğrultusunda oynatacağın bir futbol yoksa bu isimlerin uygun olduğu futbolu oynar Ersun Yanal pragmatizminin yaptığı gibi rahatlıkla şampiyon olursun.
Ersun Yanal pragmatizmi işledi, sebebi de temelinde akıl vardı. Fazla düşünmenin yerine akıl yürütme aldı. Bunun politikadaki ismi orta yolculuktur diyebiliriz.
Aziz Yıldırım’ın başında bulduğu teknik ekip iyice düşünmeli… Sahayı daraltmaya karar verdiğinde neden pres uygulamıyor? Kanatlara inmekten başka çare bulamaz mıyız? Diego Ribas’ı alalım derken Maritimo’da oynayan kayıp ikiz kardeşini mi aldık? Alper Potuk’a sigortalı başka bir iş bulabilir miyiz? 4 numaralı stoper arkadaş kim, nasıl bu kulüpten her gün içeri girebiliyor?
Bu tip soruların yanıt bulunmalı…
Soruların sebebi Aziz Yıldırım’ın teknik ekibi fakat cevaplar orada değil.